Zar zor da olsa uyanmıştım. Hava çok güzeldi. Hemen arkadaşlarımı uyandırdım. Ve onlara dinlenme tesisinden aldıkları donat ve ekmekleri verdim. Hepsi yemeklerini yiyip ayağa kalktı."Şu olayı bir atlatalım güzelce yemek yiyeceğim. Gerçek bir yemek ,hazır veya bayat olmayan bir yemek !!!" Begüm "Sus Can."diye azarladı. Sonra Beyza geldiğimiz patikaya dönüp "Koşun !!! Askerler geliyor !!!" diye bağırdı.
Murat bisikletleri işaret etti. Hepimiz senin benim demeden önümüze gelen bisiklete atlayıp, pedalları çevirmeye başladık.
Bayır aşağı gittiğimizden çok hızlıydık. Bir iki bisiklet kazası geçirsek de askerler ne olduğunu bile anlayamadan kaçmıştık.
Aşağı indiğimizde sığınağın hangi yönde olduğunu bulmaya çalıştık. Sonra sığınağı gördük ama sığınağın etrafında Yüzlerce tank zırhlı araç ve helikopter vardı. Tam nasıl oraya gideceğimizi düşünürken bir helikopter havalanıp bize doğru uçmaya başladı. Kaçmak faydasızdı. Helikopter bizi izliyordu. Sonunda durduk ve helikopter yanımıza indi. Helikopterin içinden 4 asker cıktı ve bizi helikoptere aldı. Helikopter havalandı ve Sığınağa ilerlemeye başladı. Ama gök yüzünde bir kızarıklık oluştu. Meteor geliyordu. Aslında bir gün sonra gelmeliydi meteor.
Bütün askerler aralarında panik içerisinde konuşup meteorun erken geldiği hakkında feryat ediyorlardı. En azından 6. Sınıf İngilizcesiyle bu kadarı anlaşılıyordu. Biliyorum çok sızlanıyorum ama bu hakkım. Bu işkence gibi bir şey !!!
İki dakika sonra sığınağa neredeyse gelmiştik. Ama bir terslik vardı. Sığınağın dev kapılarını aydınlatan ışıklar artık yanıp sönüyordu üstelik kırmızı renge geçmişlerdi.
Bir anols duyuldu. Kapıların kapanmasına beş dakika kalmıştı. Sonunda helikopter yere indi. Etrafımızı tepeden tırnağa silahlı kamuflajlı ve çelik yelekli askerler kuşattı. Sonra bizi alıp sığnağa doğru koştular peşlerinden gittik. Yeni anols yapıldı ,bir dakikamız kalmıştı. Özellikle Murat depar attı ve önümüze geçti. Sonra Begüm sığınağın etrafındaki siperlerin kum torbalarından birine takıldı ve düştü. Askerler aldırış bile etmedi. Geri dönüp onu kaldırdım. Ve bir anda kulakları sağır eden bir ses duyuldu sesin geldiği yer o kadar parlaktı ki on saniyeliğine donakaldım. Meteor çoktan yeryüzüne çarpmıştı. Etkisinin buraya gelmesine ya yirmi ya otuz saniye kalmıştı.
Sonra kendime geldim ve koşmaya devam ettim ama arkadaşlarım ve iki asker orda kalmış manzarayı seyrediyorlardı! Sanki resim sergisine gitmiş ve çok güzel bir tabloya bakakalmışlardı! Sonra geçte olsa onların da akılları başlarına geldi ve koştular, ama kapılar harekete geçmiş kapanıyorlardı.
Kurtulma şansları yoktu. Son kalan gücümüde kullanarak öne atladım ve sığnağın güvenli giriş bölümüne attım kendimi ama arkadaşlarım dışarıda kalacaklardı !!!
O anda bir seçim yapıp kendimi dışarı attım ve ardımdan kapı mühürlendi "zıpp dıp tıss" arkadaşlarım bana bakıyorlardı ama bakışlarında minnetten çok "Seni kas kafalı kendini kurtarsaydın ya" diye bir bakış vardı ve o anda kafamızı sola çevirdik. Bir ses dalgası bize doğru geliyordu."Sizi tanımak güzeldi arkadaşlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA yok oluş
Science Fictionİnsanlığın yok oluş ile imtihanında büyük bir hayatta kalma savaşının ortasında kalmış bir grup genç ve onların hayatta kalma, insanlığı koruma ve medeniyeti tekrar kurup enfekte olmuş yaratıklara karşı mücadelesinin öyküsü... ANKA