Ben , ruhuma diz çöktürmüş , herkese kafa tutan , bağımsız yasayan , " Adam "
Ben dengesiz bir adamim. Sebebini sorar iseniz; sol yanima çok yüklendiler. Kimi sevdiğsem gitti , terk etti. Yinede pes etmedim. Kimseye aldiris etmedim. Kabahatim Çok , Sabıkam kitap olur. Yurdumun insani ; Çıkarcı , aç gözlü , umursamaz !
...
Başımda kanli fesim , gömleğimde boğuk resim, gözümde mavi lensim , fakirligime ferdim , hayallerimi yendim , vurdular ellemedim , sövdüler söylemedim , takma adim ile gezindim, ben kimseye adımdan bahisedemedim. Belimde soğuk tabancam bir bankaya dalıverdim. Sıra numaramı aldım. Bir koltuğa yöneldim. Tam oturacagim sirada bir zarf koltugumda belirdi. Elime aldim , inceledim , haykırdım : " Beni Dinleyin! Bu lanet olası kağıt parçası hanginize ait ? " Büyük bir sessizlik. Fakat ben bu sessizliğin duymak istediğim haykırış ile bozulmasını istedim. Hic bir kimse " O zarf benim. " diyemedi. Zarfi buruşturdum cebime sıkıştırdım. Sonra işlem sıram geldi. Daha koltuğa oturamadan , sıra numaramın ışıklı küçük bir cam levhada yandığı masaya yöneldim. Adım adım ilerler iken , başımdaki kanlı fesi , cebimdeki kar maskesini çıkardım. Kar maskesini yüzüm görünmeyecek şekilde başımdan başlayarak çeneme kadar giydirdim.Belimden silahi çıkardim. Masaya vardım. Masaya monte edilmiş saydam camın arkasında masa başında döner sandalyede oturan 30 yaşlarında gözlüklü bir bayan. " Buyrun efendim, nasil yardimci olabilirim? " demesini bekledim. Bir kaç saniye sonra duymak istediğimi işittim.
- " Buyrun efendim, nasil yardimci olabilirim? "
- " Kasayı bu torbaya doldurarak güzel bayan. " dedim ve silahimi yukariya kaldirarak güvenlik görevlisine ateş ettim. Kurşun güvenlik görevlisinin göğsüne isabet etti. Tek mermi ile yere yığıldı. Elini tabanca kemerine atti ve dügmesini açtı. Silahı kemerden çıkarıcak iken , elim tetike gitti ve bir el daha ateş ettim. Bu seferki mermi eline denk geldi. Yerde öylece yatiyordu. Bu sırada insanlar çığlıklar atıyor ben söylemeden yere çöküp başlarını elleri ile korumaya çalışıyorlardı. Gözlüklü bayan ellerini göğüs hizasında avuçlari açık bana göstererek durduruyordu. Tekrar haykırdım " Doldur artik şu lanet olası torbayı! " Bayan telaşlandı. Bir eli ile torbanın ağzını açıyor diğer eli ile paralari torbaya dolduruyor. Yaklaşık 30 saniye sonra torbayı kaptım çıkışa doğru hızla koştum. Çok geç ... Polisler olaydan haberdar ve bankanın etrafını sarmışlar. Çok hızlıydım kendimi bankanin dışında buldum. Geri dönmek istediğimde bankanın kapıları kilitli idi. Hiç düşünmeden koşmaya başladim. Az sonra bir patlama sesi. Büyük bir sessizlik. Sağ omzumda acı hissettim. Düşünseydim eğer vurulmayabilirdim. Yere yığıldım.
- " Silahı yere bırak, ellerini başının üzerine yerleştir seni zibidi! " dedi bir polis memuru. Önce gülümsedim. Sonra kalkmaya çalıstım , kalktım. Saydım tam 7 adım attiktan sonra bir patlama sesi daha. Yeniden bir sessizlik , sol omzumda bir acı hissiyati. Dizlerimin üzerine düştüm. Git gide yaklaşan ayak ve nefes alış sesleri. Hazırda bekleyen ambulans aracından ellerinde sedye ile 2 sağlık görevlisi bana doğru koştular. Polislerden önce yanıma vardılar. Önce sedyeye sonra araca taşıdılar. Ağzımda burunum ve çenem arasında büyük bir maske nefes almami sağliyor ne olduğunu bilmiyorum. Kolumda serum. Gömleğimi yirttilar. Aracın kapıları kapandı. Uyandığımda hastahane yatağında , bir elim yatak demirine kelepçelenmiş. Başımda bekleyen 2 polis memuru birinin elinde defter :
- " Sabıkan Kabarık. Bu soygunu kimin veya kimler için yapmak istedin ahpab ? " diye sordu polis memuru.
- " Kendim için , yapmak suçmu ? " diye cevapladım ve kahkahayı bastım.
- " Neden peki ? "
- " Fakirlik dostum. Üzerimden , başımdan belli değil mi ? En son gecen ay banyo yapmıştım ahpab. Şimdi beni rahat bırak. " dedim ve uyudum. Biraz zaman geçti. Odanın Kapısını tekme ile kırarak içeriye biri girdi. O sırada uyandım. Bu adamı tanıyordum.
- " Kalk ayağa Kiwil ! " dedi. Sesinden Tanıdım Bu adam Gardiyan. Fakat bu tavırları ile ve üzerindeki takım elbise ile CEZA EVİ Müdürü Gibi :
- " Gardiyan Hans , Bu ne hal ? "
- " Hayır , hayır. Gardiyanlık 10 sene önce idi. Şuan da CEZA EVİ Müdürüyüm ve seni ait olduğun yere götürmeğe geldim. Hiç bir şeyin yok. "
İtiraz ettim. Daha yargılanmamıştım bile. Nereye gidiyordum...- " Yataktan kalkacak hâlim yok. Hiç bir yere gitmiyorum Hans. Daha mahkemeye uğramamız lazım değil mi? "
- " Seni artık ben yargılayacağım Kewil. "
Bana Kewil diyordu çünkü ; Gerçek adımı hiç kimse bilmiyordu. "Adam."
Polisler kelepçeye ait anahtar ile , kelepçenin küçük deliğine yerleştirip çevirdikten sonra kelepçenin kiliti açıldı. Üzerimdeki örtüyü bir kenara attıktan sonra " Kalk Ayağa ! " diye haykırdı Hans.
" Üzerime giyecek bir şeyler vermiyecek misin ? Beni bu kıyafetler ile yatağa yatırdınız. " Tek kelime etmedi. Kapıdan çıktı. Şaşkınlıkla ayağa kalktım , ellerimi uzattım , fakat beklediğim tepki gelmedi. Polis memuru kelepçeyi kitledi ve belindeki küçük kemere yerleştirdi. Kapıdan çıktılar. Arkalarından takip ediyordum. Zor yürüyordum. Hastahanede kimse yoktu. Saate baktım 21:01. Seslendim: " Hans! "
- " Nereye gidiyoruz? "
- " Arabaya ! Sallanmada yürü. "
Arabaya vardık. Makam arabasına benziyordu ve siyahtı. Camlar film kaplı , plaka yerinde siyah bir levha. Hans'ın aracı sanırım. Arka koltuğa oturdum. Hans ta arka koltuğa oturdu. Direksiyon başında kimse yoktu : " Ne yapmaya çalışıyorsun Hans ? "
- " Sanırım öylesin ama deli etmeğe filan çalışmıyorum. Sadece bu durumun çok gülünç. " dedi ve elini camdan çıkartıp çıtlattı. Direksiyonun bulunduğu ön koltuğun kapısı açıldı. Koltuğa mavi sapkali mavi takim elbiseli bir adam oturdu. Şoför imiş. " Gidelim " dedi Hans ve araba çalıştı.
Hiç bilmiyordum Los Angeles caddelerini geziyordum veya ben öyle düşünuyordum. Bir yerde durduk: " Geldik Efendim ! " dedi ve Arabadan inip Hans'ın oturdugu koltuk tarafındaki kapiyi açtı Şoför. Hans indi. Bende indim. Şoför arabayi söndürmemişti. Hans'ın indiği kapıyı kapattı ve direksiyon koltuğuna bindi. Kapısını kapattı ve bir kaç dakika içinde gözden kayboldu. Hans'a : " Gideceğimiz yerde abur cubur var mı karnim aç ta ? " dedim ve güldüm.
- " Sus ve sadece yürü. Evet içeride bir kaç yiyebileceğin yemek çeşidi var. "
O kadar umursamıyordum ki , çıktığım merdiven basamaklarını sayacak kadar vaktim vardı. Bir kapıdan içeri girdik. Hastahane gibi uzun koridorları vardı. Tavanda ki her amuttan sonra bir floresan ve loş yanıyordu. Loş ışıklar altında önümü zor görüyordum. Bir merdiven daha ... 10 basamak sonra bir tane daha ... Ve 10 basamak sonra bir tane daha kat çıktık ve 3. Katta idik sanırım. Onlarca oda var idi. Bir sağ tarafta , bir sol tarafta kapilar var idi. En sona geldik ve sağ tarafta demir bir kapı vardı. Hans , kapıyı yumrukladı. Kapının ortasında dikdörtgen şeklinde içe girmiş bir sürgü. Sonra o sürgü sola doğru cekildi , bir boşluk oluştu ve o boşlukta bir çift göz bizi süzüyordu. " Aç kapıyı! " dedi Hans ve sürgü sağa çekildi. Demir kapıdan büyük bir ses çıktı ve bomboş koridorda yankılandı. Kapı açıldı. Bir koridor daha fakat bu sefer cok uzun değil ve kapılar sayılabilecek kadar az. Koridorun sonunda 2 gardiyan. Sağdan 3. Kapı sol 3. Kapının karşısında. Gardiyan bize yaklaştı ve pantolon kemerinde duran anahtarı eline aldı , kapıyı açtı. İçeriye girdik. Onlarca yatak ve bu yataklarda barınan insanlar. Hans : " İyi geceler Kewillll ! " dedi ve gardiyana eli ile kapıyı kapatmasını işaret etti. Gardiyan kapıyı kapattı. Kilitledi. Arkamı döndüm o adamlar bana bakıyorlar ve beni tanımaya çalışıyorlardı. Bir adam yanıma geldi : " Burada iken doğru bir söz değil ama kibarlıktan buyuruyorum " Hoş Geldin " Ben Hancock ya sen ? " dedi.
- " Kewil. Harry Kewil. Burada ne işiniz var? Neresi Burası ? "
- " Biz Buraya " Bilinmeyen Koğuş " Deriz. Burası 23 sene önce cezaevi idi. Sonra bir yangın çıktı ve kullanılamaz hale geldi. Burada suçlarından dolayı barınan binlerce insan gardiyan ve cezaevi müdürleri yanarak öldüler. Bir tek ben hayatta kalabildim. Nedeni ise Yangın sırasında burdan kaçmış ve cezaevi dışındaki merdivenlerde biramı yudumluyordum. Ben 25 senedir buradayım. Yangından sonra gidecek bir yerim olmadığı için bir kaç gece burada bu binanın önünde sabahladım. Daha sonra Hans geldi. Doğrusu buradan geçiyordu...
Beni gördü seslendi. Her şeyi ona da anlatmistim. Sonra benim gibi sokakta yaşayan , barinacak yeri , yiyecek yemeği , ailesi olmayan insanları buraya getirdik birlikte. Bir saat içinde 50 kişi olmuştuk. 5 günde , şuanda içinde olduğumuz binayi yaptik. İşte böyle. Hadi gel sana yatağının yerini göstereyim ahpab. "

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinmeyen Koğuş
ParanormalBu Bir CezaEvi Değil ! " BİLİNMEYEN KOĞUŞ " Herkesin Adı burada saklı. Yaşamlar , Yaşlar Ve Ben " Adam "