"Kahve nerede Hyunie!?" diye içerideki Sonsuzluğ'una seslenirken sordu Beomgyu, kendisi şu an mutfaktaydı; Sonsuzluğ'u ise içeride salondaydı. Onun mutfakta olma nedeni kendilerine kahve hazırlamaktı ama kahveyi her zamanki yerinde bulamamış ve Taehyun'a sormuştu. Eğer o da bilmediğini söylerse çok üzülecekti çünkü tatillerinde yapacakları kahve keyfi uçup gidecekti bu şekilde.
Taehyun salonda oturmuş bilgisayardan işlerini hallediyordu. Bugün tatil günüydü ama şirkette işler bitmediği için evde çalışmak zorunda kalmıştı. Bazen işleri eve sarkabiliyordu, bu gün o günlerden biriydi işte. Sevmediği bir zaman dilimi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdi fakat istese de istemese de yapmak zorunda olduğu bir görev olduğu için itiraz etmeden işini az hatayla bitirmeye çalışıyordu. İşini bir an önce halletmek ve kurtulmak istiyordu.
İşlerini dikkatli bir şekilde hazırlarken ismini duyduğu gibi bütün dikkati o tarafa dönmüştü. Beomgyu'nun sorusunun tamamını dinledikten sonra bilgisayardan kafasını kaldırmadan az önce Beomgyu'nun sorduğu soruyu cevapladı, gözleri hâlâ daha bilgisayardaydı. "Fırının yanındaki dolapta! 2. rafta olması gerek!" diye yerini tarif etti ve bilgisayarda yazdığı cümleye devam etti dikkatle. Geçen gün alışveriş yapmış ve evdeki eksikleri almıştı, o gün Moietysi eve gelmediği için alışveriş yaptığından haberi yoktu. Beomgyu'nun haberi olmasa bile düzenini bozmamak adına her şeyi yerli yerine koymaya çalışmıştı, ama Minik Moietysi bulamamıştı herhalde; ona sorması gayet doğaldı yani.
Beomgyu, sevgilisinin tarif ettiği yer için kısa bir baş onaylaması vermiş ve Taehyun'un tarif ettiği yerde kahve paketini aramıştı, kahve paketini bulduğunda yüzüne gururlu bir gülümseme yayıldı. Bu kadar küçük şeylerden mutlu olmayı bilen birisiydi Beomgyu, bu konuda Taehyun'un da payı olabilirdi... Hayatının her anında payı olabilir, dersek daha doğru demiş bile olabiliriz hatta!
Elinde kahve paketiyle mutlu ve gururlu bir şekilde mutfak tezgahına ilerledi Beomgyu. Sevgilisine ve kendisine kahve yapacaktı, tatil günlerinde karşılıklı oturup kahve içmeyi çok severlerdi onlar: Özellikle de haftaya ne yapacaklarından ve geçen hafta başlarına gelen şeyler hakkında sohbet etmeyi çok severlerdi. Belki de bir arada olmayı çok sevdikleri için yaptıkları etkinlikler hoş geliyordu onlara, yine de seviyorlardı işte...
Kahveyi kenara koyarken üst dolaplardan iki kupa çıkardı kendilerine, kahveleri bunlara katacaktı. Tabii ki zarif fincanlarda içmeyi de çok severlerdi ama tatildelerdi ve kimse zarafete bakmazdı bu zamanda, ki kupalar tatil günlerinin olduğuna dair haber veriyordu onlara, o yüzden kupaları daha çok tercih ediyorlardı.
Düşünceleri kafasında dönerken o da kahve makinesine döndü, kahve makinisini açıp içine kahveyi ve sütü katıp biraz karıştırdı, ardından kahve makinesini kapattı ve geriye çekilip kahvelerin hazır olması için beklemeye başladı. Kendi için soğuk americano, sevgilisine ise karemelli macciatto yapacaktı. İkisinin de sevdiği kahvelerdi bunlar, kendi zevklerine göre kahve hazırlamayı tercih ediyordu Beomgyu o yüzden. Yani bir tatilleri var ve onda da gidip şirketlerinin ucuz -doğruyu söyleyeceksek pahalı- kafetaryalarından aldıkları filtre kahve içecek değillerdi.
Birbirlerine zaman ayırdıkları zamanlardandı bu günleri, tatil günlerinin -doğru düzgün- işsiz geçtiği tam olarak görülmemişti ama yine de sadece bu günlerde birbirleri ile olmaya çalışıyorlardı çünkü ikisinin de işleri yoğundu ve bu yüzden sadece akşamları ya da tatillerinde bir araya gelebiliyorlardı onlar.
Bunun sebebi biraz işlerinden kaynaklıydı: Taehyun, Treasure'ın menajeri; Beomgyu, BigHit'te -HYBE'ın alt şirketlerinden- soloydu. Yani yoğun olmaları ve birbirleriyle doğru düzgün zaman geçirememelerine sebep olan meslekleri buydu. Fazla yakındıkları söylenemezdi ama çok sevdikleri de söylenemezdi, o yüzden onların sadece birbirini sevdiklerini söylersem daha doğru olacak hepimiz için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Opening Sequence + Taegyu +
FanfictionHer şey rüya gibiydi: Aşkları, birbirlerine olan sevgileri ve birbirlerine verdikleri değerleri; hepsi onlara rüya gibi geliyordu... Aynı rüyayı, hayatı, dünyayı, kaderi paylaşıyorlardı onlar. Dışarıdan bakanların kıskanacağı türden bir bağ ile ba...