Saat:20.18
Beomgyu'dan:Yeosang hyungla mutfakta gülerek yarın abimlere sunacağım ikramlıkları hazırlıyorduk şu an. O, ablası ile yaptıkları komik şeyleri bana anlatıyordu ve doğruyu söylemek gerekirse gerçekten harika anıları vardı çünkü gülmekten sütü hazırlayamıyorum! Gerçekten öyle ama: Yeosang hyung bana komik anılarını anlatıyor ve güleyim diye de gözlerimin içine bakarak kahkaha atıyordu, ben de kahkaha atma isteğimi bastıramadan gülüyordum!
Kahkaha atarak geriye doğru gittim yeniden, ve yeniden Yeosang hyung'a baktım, bana başka bir anılarını anlatıyordu şu an. "Ya manyak tamam mı? Diyorum 'Abla, lütfen kapıyı kapatarak çık.' bana dönüyor, bakıyor ve gülerek kapıyı sonuna kadar açık bırakıp gidiyor. Sinir oluyorum." demesiyle yeniden kahkaha attım. Cidden harika abla-kardeş ilişkileri vardı ve çok komiklerdi, komik olmalarına rağmen uyumlulardı aynı zamanda da. Birkaç kez ablasıyla da konuşmuşluğum oldu, çok tatlı bir kız ve Yeosang hyung ile birbirlerine benziyorlar, çok tatlılar.
Yeosang hyung, Taehyun'un kuzeni ve benimle de iyi anlaştığı kesin, birbirimizi çok sever ve genel olarak -Taehyun olmadığında- beraber takılırız. Gerçi Taehyun'un akrabalarının hepsini sevmesem de Yeosang hyung -ve ailesi-, ayrıca Taehyun'un ailesini çok seviyorum. Hepsi Taehyun gibi harika insanlar ve çok kibarlar, Taehyun nasıl bir aileden geldiğini bana gerçekten iyi yansıtıyor, keşke ben de biraz onun kadar şanslı olabilseymişim...
"Seninki yine iyi, benim başımda abi terörü var. Her şeyini ayrı çekiyorum, yaptığı şeylerden biri bitiyor biri başlıyor. İyi ki Fransa'da yaşıyor da kurtuldum." dedim ve elimdeki kaşıkla sütü karıştırmaya devam ettim. Ama öyle yani, abi yerine abla terörleri daha az can sıkıcı ayrıca onların terörleri daha kibar ve güzel. Abim bana asker arkadaşıymış gibi davrandığı için hareketleri de bir o kadar tuhaf. Cidden, ben abimlerle uzun zamandır görüşmüyorum. 2 yıl olmuş mudur? Belki, olmuştur. Arayıp sorduğum yok, ki umrumda değiller!
Yeosang hyung bana döndü ve gülerek sordu. "Ah cidden, neden orada yaşıyor ailen?" diye sordu bana meraklı gözlerle bakarken, ondan tarafa döndüm ve hemen otobiyografimi ona açıkladım. "Babam pilot, annem diyetisyen; abim ise sanatçı, resim falan yapıyor kendi hâlinde, arada sergilere falan götürüyor çizdiği resimleri. Soruna gelecek olursam: Babamın işi yüzünden oradalar, ayrıca akrabaların çoğunluğu o tarafta yaşıyor. Babamın akrabalarının bir kısmı Avusturalyalı bir kısmı Güney Koreli ama genel olarak orada yaşıyorlar, ondan dolayı." dedim ve Yeosang hyung'a gülümsedim o da beni kafa sallayarak onayladı. Bazen ben bile anlamıyorum o aile tablosunu, düşünmesine gerek yok.
"Hiç görmedim abini." dedi gözlerini mermere dikerken. Onu onayladım; hiçbir fotoğrafımızı göstermemiştim, abim de beni aramamıştı ama iyi bir insan, sevmek zorunda kalıyorum ne yapayım? "Evet. Şimdi; kuzenlerim, abim, arkadaşım, onun kardeşleri ve ailesi gelecek ama diğer kuzenim yok, sanırım kuzenimin işi falan var." dedim tereddütlü bir şekilde. Cidden, San'ı saymamışlar ve o "Parti varsa ben niye yokum" tipiydi; şu an bize gelmiyordu ve bu ortamı kaçırıyordu. Tuhaf yani, ama mantıklı da: İşi çıktıysa gelememesi çok fazla normal. Neyse, bir kişi bir kişidir; bir kişi az olması benim yararıma!
Yeosang hyung "İsimleri ne?" diye sorması ile bir kıkırtı bıraktım dışarıya. Hepsinin ismi mükemmel, tıpkı kendileri gibi... "Ah, unutmak istiyorum ama hep beynimdeler... Soobin, kuzenim; ablası Yuna ve abisi Minhyuk geliyor. Abim geliyor, ismini biliyorsun, söylememe gerek yok. Jongho var, onun abisi San var; kuzenlerim olurlar. Arkadaşım Kai Kamal Huening var, ablası Lea ve kardeşi Bahiyyih geliyor. San'ın gelmemesi tuhaf; o böyle etkinliklere katılırdı, hele konu bana çatmaksa? Tuhaf." dedim tencereye bakıp kaşlarımı çatarken. Başına bir iş gelmemiştir, gelseydi bana söylerlerdi o yüzden kötü şeyler düşünmeme gerek yok; yani kendimi bu şekilde kandırmamdan başka şansım yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Opening Sequence + Taegyu +
FanfictionHer şey rüya gibiydi: Aşkları, birbirlerine olan sevgileri ve birbirlerine verdikleri değerleri; hepsi onlara rüya gibi geliyordu... Aynı rüyayı, hayatı, dünyayı, kaderi paylaşıyorlardı onlar. Dışarıdan bakanların kıskanacağı türden bir bağ ile ba...