3.bölüm
"Ben seni ilk gördüğümde..."
Isabel larossa: I'm yours speed upGözlerimi açtığımda gözümün içine bakan kahverengilerke çarpıştı. "Sonunda, iyi misin?" endişeli sesi garip hissettirirken onu kafa sallayarak onayladım yataktan kalktım ve benimle birlikte kalkan Barlas'a, "Artunla konuşmalıyım." dedim.
Konuşmasını beklemeden salona doğru ilerledim. Artun ve Batın ordaydı ancak yanlarında yine kızıl kafa olan daha küçük biri vardı. Sanırım bu oydu; Rüzgâr.
"Sorularım var." diye salona girdim. Artun beni gördüğünde ayağa kalktı sanırım anlık heyecandan olacak ki yine geri oturup kafa salladı. Rüzgâr olduğunu düşündüğüm çocuk bana doğru geldi ve sarıldı. O kadar hızlı hareket etmişti ki hareket edememiştim.
"Teşekkür ederim abla, beni kurtardığın için." geri çekildiğinde ''abla'' kelimesinin şaşkınlığını atlatamadan kurtarma da neydi?
"Ben kimseyi kurtarmadım." dedim. Arkamda sesi gelen ve belimi saran kol Barlastan başkası değildi. İçimde annesiyle Türkiye'nin şartlarında yetişen kız, bu samimiyet nerden? derken garip bir şekilde rahatsız değildi. Normalde en ufak temas beni rahatsız ederken bundan rahatsız olmamam garipti.
Tam bir klavye delikanlısıyım.
"Ormanda koruduğun kurt Rüzgârdı." dedi. Olayların sürekli birbiriyle çakışmaları ne zaman bitecekti?
"İçindeki kurt kardeş bağınızdan dolayı ortaya çıkmış." dedi Artun gülümseyerek. "Hani periydim ben? Öyle doğmuştum, ne çabuk değişti?" sesim inanmayan alaylı tarafımı oldukça ortaya sermişti.
"Sen melezsin Meyra, kurt ve peri melezi. Şimdilik peri tarafın daha güçlü ama güçlerini kontrol ettikçe kurdun da güçlenecek."Tamam Artun en bilgili sensin.
"Her şeyi bir anda anlatıp seni korkutmak istemedik." dedi sarı kafa Batın.
Ya o kadar iyisiniz ki sağ olun. Mümkünse bu konuşmasın ya.
🌬
Aradan 1-2 saat geçmişti salonda oturup Artun'a ve diğerlerine bayılmadan önce olanları daha düzgün ve sakin bir şekilde anlatmalarını istemiştim ve anlatmışlardı.
"Peki ailem, Dünyada ki ailem? Annem tek başına bırakamam. Annemi, arkadaşımı onlar benim ailem." dedim hepsine bakarak.
Barlas,"Kimseyle ayrılamıyorsun, onlar zaten bu evrene ait." dedi.
Nasıl yani? Bunca yıl tüm gerçekler benden saklanmış mıydı?
"Hayır," yutkundum "neden," sesim fısıltıyla çıkıyordu. Bu sorular aslında kendime sorduğum ve yanıtının asla gelmeyeceğini bildiğim sorulardı.
Salondan çıktım, evden çıktım. Bahçeye bakan geniş veranda da dışarıyı izliyorum. Geldiğimde uyandığım oda arka tarafa bakarken burası ön tarafa asıl kalabalığa bakıyordu.
Uyandığımda karanlık ormanda şimdi aydınlık bir yaşam vardı. Köy meydanı gibi gözüken bir alan ve günlük işleri için ortafa gezinen insanlar, -ya da kurtadam/kadınlar mı demeliyim?- koşan çocuklar vardı.
Rahatlatan, mutlu hissetmeme neden olan bir görüntüydü.
"Bizim halkımız Ayçıl'ım." arkamdan gelen sesle irkildim. "Anlamadım?" diye sordum.
"Burdaki herkes bizim sürümüz Ayçıl. Biz bu sürünün delta çiftiyiz. Bu bölgede herkes birbirine sadakatle bağlıdır. Herkes mutlu, senin sayende. Gelişin onlara büyük bir hediye. Benim en güzel hediyemsin Ayçıl'ım."diyerek sarıldı.
Olanları nasıl normal karşılayabildiğimi bilmiyorum. Sanki 1 gün değilde 1 yıldır burdaymışım gibi hissediyorum.
"Nasıl oluyor tüm bunlar, buradaki herkes, sen... beni nasıl bu kadar çabuk benimseyebiliyorsunuz?"
"Çabuk mu? Ayçıl biz 22 yıldır mühürlüyüz. 22 yıldır seni bekliyorum." dedi. Şaşkınlıkla baktım o devam etti, "mühür bağların arasındaki en güçlü bağdır Ayçıl, yanlış mühür olmaz. Mühür, mühürlendiğin ilk andan güçlüdür ama zaman geçtikçe mühür daha da güçlenir."
Sanırım bu bağ ona neden imtiyazlı davrandığımı açıklıyordu. Aslında onunla yeni tanışmamışım, yeni tanışan bedenlerimizmiş gerçi o beni bebekken görmüş ama ben onu ilk defa görüyordum. Ruhlarımız yirmi iki yıl önce tanışmış.
"Mühürlenmek kolay değildir ama ben seni ilk gördüğümde mührüm olduğunu anlamıştım. Büyüdüğünde ne kadar güzelleşeceğini biliyordum." dedi. Mırıl mırıl çıkan sesi beni mayıştırıyordu. Kafamı omuzuna yasladım ve devam etmesini istercesine eline dokundum.
"Mühürlendiğini gözünün içine baktığımız kişiyle yaşayacağımız anıları gördüğümüzde anlıyoruz. Ben seni, bizi o kadar güzel gördüm ki Ayçıl... Parlayan bir ateştin dağılan kızıl saçlarınla, parlayan yeşil gözlerin, toprağa oturmuştun dizlerini saran sarmaşıklar, elinden yayılan sularla bize kalkan oluşturmuştun. Bütün sürüye... En önemlisi de beyaz elbisenin altında kendini belli eden karnındı Ayçıl'im.
O an anladım ki sen bu sürüye, bize, bana bir armağanken diğer herkesi yakan parlak ateşsin. Ateş parçamız için her şeyi, herkesi yakabilecek ateş"
627 kelime
Allahım Barlas eridim sana dpjdpwmfpd .
Bu sahneyi yazmak için aşırı heyecanlanıyordum.
Barlas 'a Meyra kadar hakim değiliz ama şimdilik merak etmeyin.Bir de sürekli bölümlere uyanarak başlıyorum çünkü ben aşırı unutkanım ve sürekli unuttuğumdan bölümü sıfırlayarak bitiriyorum şdjxisndpsnsğ
Bir şey daha var bildğimiz/okuduğumuz üzere Meyra sürekli kendi içinden konuşup kendine soru soruyor bunun nedeni yalnız büyümesi. Yalnız büyüyüp dışlandığı için sürekli kendiyle paylaşım içerisinde bundan kaynaklı sürekli soru sorma, kendine danışma içerisinde bu açıklamayında "bu ne hep soru mu soracak"?" demeyin diye yaptım.
"Çok yanlış yazıyor" diyenler gelmeden açıklayayım
Yazım yanlışları ya da ayrılmamış ekler olabilir çünkü üşendiğimden bazen ayırmıyorum.🌱
Bölüm nasıldı?
Barlas sizce nasıl biri?
Rüzgâr pekiii?
Yakında Rüzgârla daha fazla sahnelerimiz olacak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Valiant Melezi
Werewolf"Mühürlendiğini gözünün içine baktığımız kişiyle yaşayacağımız anıları gördüğümüzde anlıyoruz. Ben seni, bizi o kadar güzel gördüm ki Ayçıl... Parlayan bir ateştin dağılan kızıl saçlarınla, parlayan yeşil gözlerin, toprağa oturmuştun dizlerini saran...