Bir anımızda..
"Xiaooo!"
Fakülteden ayrılırken Heizou ve Scaramouche da bana doğru geliyordu.
"Geldiğinize göre, Aether'ı da mimarlık fakültesinden alıp Hu Kafe'ye gidebiliriz"
...
Biz kafeye ayak basar basmaz zaten bizim için hazırda bekleyen Yanfei ile karşılaştık.
"Kafeyi kendi başınıza idare edebileceğinizden emin misiniz?"
Heizou, eliyle o iş bende dermiş gibi hafifçe göğsüne vurdu.
"Akşam yemeğini kaçırmayın, biz hallederiz"
Yanfei yine de endişeli bir şekilde kafeden ayrılınca Hu Tao da son bir şey söyleyip çıktı:
"Kaos olmaması için bir başkana ihtiyaç olacak.. Hehe.."
Eveet.. Ortamda kaosu önlemek için yapılan şeyin daha fazla kaos yaratmasının 1/4 olasılığı var ve..
"O piti piti.. Heizou!"
Hu Tao da çıkınca Heizou bize dönüp gururla söylendi:
"Takım çalışması istiyorum arkadaşlar"
Ama bunun imkansız olduğu Scaramouche'un tezgâhın arkasına geçerken 'Götümün başkanı' diye mırıldanmasından belliydi.
...
Yaklaşık 10 dakika sonra ilk müşterimiz, üst sınıflardan olan Alhaitham olmuştu.
Kahvesini aldıktan sonra bir masaya geçip kitap okumaya devam etti.
Biraz sonra da tanımadığım ama mimarlık fakültesinde gördüğüm sarı saçlı bir adam içeri daldı.
Aether onu görür görmez ne olacağını çoktan biliyormuş gibi gözlerini devirmişti.
Sarı saçlı adam hızla Alhaitham'a yaklaşınca birden anahtarlar üzerine kavga etmeye başladılar.
Biz, ne yapacağımızı bilemeden, yukarıdan kendi ağzına krem şanti sıkıp isabet ettirmeye çalışan sözde başkanımıza döndük.
Heizou bakışları fark edince olay mahalline biz göz atıp başını tamam anlamında salladı.
Biz ondan gidip ikisinin arasındaki kavgayı bitirmesini beklerken, Heizou yangın tüpünü alıp onlara doğru doğrulttu.
...
Neyseki Heizou sıkamadan elinden alabilmiştik, Alhaitham ve sarı saçlı adamın kafeden gitmesiyle bağırışlar kesilmişti.
Biraz sonra içeriye Kazuha girdi. Scaramouche müşterilerle pek muhatap olmasa da gidip onun şiparişini almıştı.
Heizou ise bütün bunlara tanık olurken tezgâha yaslanmış ve kollarını birşeltirmişti, ona ne olduğunu sorduğumda ise 'En sevdiği kitabın yazarıymışmış' diye söylendi.
Scaramouche kahve için eksik bir malzemeyi almaya gittiğinde Heizou, yavaşça bardaktaki karışıma yaklaştı..
...
Kazuha, Scaramouche ile sohbet ederken kahvesinden bir yudum aldı.
"Nasıl?"
Dürüst olmanın yanı sıra kaba olmakta istemeyen Kazuha hafifçe gülümsedi.
"Kaçak çay gibi"
Bunu duyan Heizou'nun arkadan kahkahayı basması saniyeleri bulmazken kafasına Scaramouche tarafından atılan plastik bardağı yemeside saniyeler almadı.
"Ben gideyim en iyisi.."
...
Kazuha gittikten sonra epey bir zaman geçmişti ve kafede bizim dışımızda sadece Xingqiu ve Chongyun vardı. Onlar da oturmuş, sakince dondurma yiyorlardı.
Aethar, yanımdan geçmek yerine beni alıp tezgâhın üstüne koyunca Heizou kahve makinesinin oradan seslenmişti:
"Yer tasarrufu Xiaocum"
Scaramouche başını Heizou'ya çevirdiğinde ne haltlar karıştığını merak edip yanına gitti.
"Yine ne boklar yiyon acaba büyük beyin?"
Heizou, kahve dolu bardağı Scaramouche'un gözünün önüne kadar soktu.
"Sana özel kahve yapıyorum"
Bir dakika, biz buraya sadece satmaya gelmedik mi?
"Sadece satmayacak mıydık?"
Bunu söylediğimde tezgâhın köşesinde elindeki keki tıkınan Aetherla göz göze geldik.
Aether bana suçlu bir gülümsemeyle bakarken bense acaba bunları Yanfei'ye açıklamak yerine deli taklidi mi yapacaklar diye düşünüyordum ki-
"Yanfei bokunu çıkarmadığımız sürece yiyebileceğimizi söyledi, ayrıca parası neyse öderiz"
"Daha dedektif bile olmadan götün kalkmış bakıyorum"
"Dedektif olup seni kendi büroma alıcam, görürsün"
Heizou ve Scaramouche arasındaki olacak, olmayacak kavgası sürerken Heizou bir şey söyledi:
"Hem benden başka kalbine girmeye çalışan olmaz ki!"
"Nedenmiş o?"
"Şimdi kalbini bir kule gibi hayal et, kimse benim gibi senin eksik merdivenlerini çıkmaya uğraşmaz"
"O zaman gidip bir mimarla evlen ve kuleni eksiksiz tasarlasın"
Bu sözlerimle Aether'dan bir öpücük kazanırken, Heizou bu önerim üzerine memnuniyetsiz bir şekilde bana döndü.
"Şurada bu arkadaşlığın mezara kadar sürmesini sağlamaya çalışıyorum, lütfen ama-"
...
Dükkânı kapatma saati geldiğinde biz Aetherla montlarımızı giyerken onlar hâlâ tezgâhın arkasında, Heizou Scaramouche için yaptığı kahveyi tattırıyordu.
"Eveeet. Nasıl olmuş?"
"Kaç tane şeker attın lan buna??"
Heizou somurttu.
"Beğenmediysen ver ben içeyim-"
Kahveyi alacakken eli çarpınca kahve yerdeki prizlere döküldü ve birden dükkânın bütün ışıkları gitti.
Heizou, cebinden çıkardığı küçük el feneri ile prizlere bakıp durumun vahim olduğunu anlayınca el fenerini disko topu gibi dükkânın içinde döndürmeye başladı.
"Hâlâ deli taklidi yapmak için geç değil-"