Abim Cengizhan'ın o müthiş, sinirli sesini duyana kadar çok güzel bir rüyaya dalmıştım. Ama Sağolsun o güzel, muhteşem, fevkalade rüyamın içine bir kabus olarak girmeyi başardı. Ali ile birlikte deniz kenarındayız. Sabaha karşı tam Güneş doğacağı sıralarda ben onun göğsüne başımı yaslıyorum, o güzel vanilya kokusunu içime çekiyorum, o da bana sımsıkı sarılıyor. O anda Abi'min güzel sesi duyuluyor: "Deriiiiiiiiiiiiin" Yataktan bir sıçradım ki sormayın. O sinirle Abi'min yanına gidip resmen başını şişirdim tabi o da illallah etti en son. "Ne diye bağırıyorsun be? Ne diyorsun söyle, hadi. Saçma sapan bir neden için kaldırdın dimi beni yine. Uykumun içine ettin be." Diye devam ettim bağırarak. Sonra yanımıza Cengizhan'ın bir küçüğü Anıl abim geldi ve o da sinirle: " ne bu lan sabah sabah kıyamet koparıyorsunuz evde?" Diye söylenmeye başladı. Annemle babam evde olmadığı için biraz sorun olmuyordu aslında. Babamın halası vefat ettiği için onlar iki haftalık bir süre zarfında evde olamayacaklardı. Tabi bizim okullar olduğu için mecbur burdaydık. Neyse Cengizhan biraz fazla bir sinirli bir şekilde bana döndü: "Kim lan bu çocuk?" Dedi. O an biraz kızarmış, biraz korkmuş bir halde yutkunup: " Hangi çocuk abi" diye Titrek bir sesle sordum. Abim beni kolumdan tutup Kapıya yöneltti. Ve ağzım açık bir halde, bana bakarak sırıtan bir Sinan beklemiyordum Karşımda , Öylece kalakaldım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatın Oyunları
Teen FictionÖzür dilerim. Ilk Bölümler gerçekten çok iyi değil. İlk üç, dört bölümü kötü yazmışım ama sonraki bölümlerde elimden geldiği kadar kendimi düzelttiğime inanıyorum. Hikayenin ilk üç Bölümü'nü falan okuyup da hikayeyi Okumayı bırakmanızı istemem. Gerç...