Sinan'dan
"İnsan korkularıyla yüzleşirken mi daha çok acı çeker? Yoksa o korkuları hiçbirşey olmamış gibi içinde yaşarken mi? Evet korktuğum çok şey var. Bu kadar Mutlu görünsem bile aklımda o kadar çok olay dönüyor ki. Neden bunlardan uzaklaşmak bu kadar zor. Insan hayatını neden yaşayamıyor doğru düzgün? Yoksa insan kendi elleriyle mi hayatını bu kadar zora sokuyor? Böyle hayatı s*keyim."
Yazarak kapattım şu lanet olası defteri. Hani bu defterlere içini döktüğünde rahatlardın? Hani lan nerde Rahatlık? İçim içimi yiyor resmen. Yoruldum Herşeyden. Pes etmek pek bana göre birşey değil ama bunu bile düşündürmeye zorlayan Yüzsüz insanlar var işte.
Kapının çalmasıyla tam uykuya dalacağım sırada irkildim:"Kimsin?"
"Tatlım benim, girebilir miyim? Müsait misin?"
"Sen iste, her zaman müsait olurum valide Sultan. Buyur."
Kapıyı açtı çekinerek. İçeri geçip Yanımdaki koltuğa bana dönük bir şekilde oturdu.
"Üzgünüm tatlım, böyle Olmasını istemezdim."
"Sıkma canını validem sen. Hep olan Şeyler, biliyorsun. Ben seni görmek için geldim. Böyle üzgün olacaksan giderim bak."
"Oğlum gitme nolur. Zaten yüzünü gören cennetlik. Bari geldiğinde biraz daha fazla dur Yanımda. Özlüyorum oğlum seni." Diyerek Gözyaşlarını tutamadı.
"Bak bakalım yüzüme." Yüzünü ellerimin arasına aldım. "Ağlama validem, bak ciddiyim giderim."
"Tamam oğlum. Yeter ki gitme. Ağlamam ben." Diyip gülümseyerek boynuma sarıldı sıkıca. Biraz önce yemek Sofrasında üvey baba olacak o şerefsizle yine tartışmıştık işte. Babam ben daha on yaşındayken öldü. Annem Biriyle evlenmeyi ne kadar istemese de tek başına çok zor zamanlar yaşadığından dolayı biraz da benim zorlamamla ikinci evliliğini yaptı. Bula bula bu Adamı buldu ama. Sırf paramız için annemi kabul eden bu şerefsizi buldu. Hala tüylerim diken diken oluyor. İçip içip sızar, gelip hıncını benden çıkarırdı. Daha fazla dayanamadığım için ayrı eve çıktım ben de. Annem benim tek sözümle bu adamı boşayacakken ben ayrı eve çıkmayı seçtim. Niye mi? Sırf annemi üzmemek için. Bu adama katlanmamın sebebi de o. Annem kanser. Şu lanet hastalık bir de annemi buldu işte. Bu kadını buldu. Böyle hayatı da, böyle hastalığı da... Neyse sakin Olacağım.
Bana sarılarak uyuyakalan annemi yatağa Yavaşça yatırarak aşağı indim. O şerefsizle göz Göze geldik. Yüzsüzce "Oğlum kalsaydın bugün burda?" Diyince tepem Attı yine.
"Bana oğlum demeyi hakedecek kadar insan değilsin. Şimdi kapa çeneni!" Sinirlerimi kontrol etmem zorlaştı iyice.
"Özür dilerim." Sözünü duyunca iyice gerildim.
"Neye sayayım bu özürünü? Içip içip anneme bağırmana mı? Yoksa bana vurduğun her darbeye mi? Yoksa yediğin paralarımıza mı? Lan şerefsiz! Bu kadar Yüzsüz müsün sen? Eğer bir daha içtiğini duyayım, anneme en ufak bir bağırdığını duyayım, seni bu evden kovarım. Anandan emdiğin sütü burnundan getirmezsem senin gibi şerefsiz olayım ben de. Hadi sıkıysa bir hatan daha olsun! Bekliyorum o günü dört gözle." Ellerimi iki Yakasında gördüğümde yine kendimi kaybettiğimi anladım. İttirerek dengesini bozdum, koltuğa yapıştı. "Anladın mı lan beni!"
"Anladım." Dedi Kısık bir sesle önüne bakarak. Tiksintiyle yüzüne bir süre daha baktıktan sonra kapıyı çarpıp çıktım evden. Evimin olduğu sokağa geldim. Sessizdi her zamanki gibi. Gece saati bu sokakta kim olur ki. Bağırdım kendimi yırtarak ve bu sessizlikten yararlanarak: "Herşeyden nefret ediyorum!" Rahatlayamayınca tekrar bağırdım:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatın Oyunları
JugendliteraturÖzür dilerim. Ilk Bölümler gerçekten çok iyi değil. İlk üç, dört bölümü kötü yazmışım ama sonraki bölümlerde elimden geldiği kadar kendimi düzelttiğime inanıyorum. Hikayenin ilk üç Bölümü'nü falan okuyup da hikayeyi Okumayı bırakmanızı istemem. Gerç...