uno

5.7K 160 39
                                    

"Kestik!"

Gergince tuttuğum sırtımı düzelttim ve yerden kalktım. Sıra sıra herkese teşekkür ederek kulisime girdim. Altı saattir aynı çekim için uğraşıyorduk ve lanet fotoğrafçı beni insan yerine koymuyor, değişik pozlara girmemi söylüyordu.

Üzerimdeki beyaz elbiseyi çıkarıp rahat ve siyah eşofman takımımı üzerime geçirdim. Makyajım ağır bir makyaj değildi o yüzden sadece koyu kırmızı rengindeki ruju silmiştim. Saçlarımı da at kuyruğu yapıp çantamı aldığım gibi kulisten çıktım.

"Sana seçtiğim fotoğrafları atacağım Natalia. Emin ol çok güzel bir iş çıkardık." Bana gülümseyerek konuşan ve çıkış kapısına kadar benimle yürüyen Matt, yani fotoğrafımı çeken adama göz devirmemek için zor durdum. Ama bunu başardım ve kapıdan çıkmadan önce gülümseyerek, "Umarım." dedim.

Hava kararmıştı. Kapının önünde siyah araba ise benim için bekliyordu. İçeriye girip rahat bir nefes aldım. Sürücü ise kaldığım otele doğru sürmeye başlamıştı.

İspanya'dan bu çekim için Amerika'ya gelmiştim. Amerika'yı seviyordum. Hatta daha fazla burada kalmak isterdim fakat takvimim bir hafta boyunca doluydu. İlk fırsatta, ki bu yarın oluyor, İspanya'ya dönmem gerekiyordu. Bunun için bavulumu bile küçük boy tercih etmiştim.

Yaklaşık on beş dakika sonra araba durduğunda gözlerimi araladım. "Geldik efendim." diyen şoföre bir bakış attım. "Burası benim otelimin olduğu yer değil." Şoför karmaşık bir yüz ifadesi ile bana baktı. "Otel değil, ev adresi verildi bana." Siyah perdeyi açıp camdan dışarıya baktım. Burası kesinlikle benim gitmek istediğim yer değildi. Bir değişiklik yapılsa bile bu konuda beni bilgilendirmek zorundalardı ve ben hiçbir bilgilendirme almamıştım.

Aklıma gelen bir düşünce ile üzerime ciddi anlamda kaynar sular döküldü. "Acaba arabaları karıştırmış olabilir miyim?" diye sordum kendi kendime. Çünkü orası birçok ünlünün fotoğraf çekindiği, modellik yaptığı bir yerdi. "Siz beni az önce geldiğimiz yere bırakabilir misiniz?" Şoför kafasını salladığında ben de elime telefonu alıp menajerime yazdım. Bana herhangi bir değişiklik yapılmadığını, şimdi şoförü arayacağını ve ayrıldığım yerde beklememi söyledi. Kimin arabasına bindiğimi gerçekten merak ediyordum. Dün iyi bir uyku çekememiştim ve bir de üzerine uzun saatler alan bir fotoğraf çekimi gelince aptala bağlamam normaldi.

Fotoğraf çekiminin yapıldığı yere geri geldiğimde başka bir siyah arabanın daha beklediğini gördüm. Biz gelince kapısı açıldı ve ben de aynı anda arabadan indim. Karşımda benden çok da uzun olmayan bir adam ve takım elbiseli, daha resmi görünen biri daha duruyordu. İngilizce, "Kusura bakmayın. Bugün biraz yorulmuştum. Karıştırmışım arabaları." dedim. Gülümsedi ve yanında duran diğer adama döndü. Sanırım onun çevirmeniydi. İspanyolca bir şekilde, "Sorun değil. Zaten daha yeni ayrılmıştık buradan." dedi. Tam yanındaki adam konuşacağı sırada şaşkınlıkla kaşlarım havalandı ve aynı dilde, "İspanyol musunuz?" diye sordum. Aşırı saçma bir soruydu fakat İspanyolca bir çok ülkede konuşuluyordu.

O da aynı benim gibi şaşırdı ama saniyeler sonra gülümsemesini büyülterek, "Evet, evet." dedi ve elini uzattı. "Pedri, Pedro González López." Elini tutarak, "Natalia Hernández Cortés." dedim. Biraz tanıdık geliyordu ama çıkaramamıştım.

"Tanıştığıma memnun oldum Natalia." Başımı sallayıp, "Ben de öyle." diye karşılık verdim. Sonrasında ise kendi arabalarımıza binip oradan ayrıldık.

İspanya'ya gelmemin üzerinden iki gün geçmişti. Bu iki gün boyunca fotoğraf çekimleri ile uğraşmıştım ve bugün Dior defilem vardı. Sabahın erken saatlerinde kalkıp sporumu yapmıştım ve şu an defilenin yapılacağı alana doğru motorumu sürüyordum. Kaskımı ve koruyucu deri ceketim ile eldivenlerimi giymeyi unutmamıştım.

tití me preguntó ; pedriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin