cuatro

2.7K 134 20
                                    

Sabah saat yediye gelirken çoktan kahvaltımı bitirmiştim. Kahvaltı dediğim kahve ve yulaftı fakat benim gibi fazla acıkmayan ve model olan biri için tam idealdi.

Şans benim ile oynamak istediğini belli edercesine yerde duran ayaklarıma sürtünüp onları tırmalamaya başladı. Gülerek onu kucağıma aldım. O kadar tatlıydı ki yemek istiyordum onu. Göbeğini gösterir bir şekilde yattığında parmaklarım ile onu oynatmayı başardım. En komik yanı ise parmaklarımı ısırmaya çalışırken çıkardığı hırıltılı nefesiydi. Mırlama değil, nefes.

Zil çaldığında onu koltuğa bıraktım ve kapıya ilerledim. Karşımda uzun zamandır görmeyi beklediğim tek isim duruyordu.

Paulo Dybala.

Dişlerini gösterip sırıtarak eşya dolu kollarını bana açtı. Hızlıca yüzümdeki şaşkın ve afallamış ifademi bir kenara bırakıp kocaman gülümseme ile kollarına atladım. Belimi sardığında elinde tuttuğu valizler yere düşmüştü. "Çok özledim seni!" diyip daha sıkı sarılmaktan kendimi alamadım. Ama o bana daha sıkı sarıldığında organlarımın ezilme ihtimaline karşı uzaklaştım. Hemen yerdeki valizlerini alıp onu içeriye soktum.

"Uzun zaman oldu." diyip eğilerek yanağıma bir öpücük bıraktı. Ona beş ay olduğunu söyleyecekken Şans içeriden gelip cılız bir miyavlama ile ortama dahil oldu. Paulo'nun yüzü anında yumuş yumuş olurken Şans'ı kucağına aldı garip sesler çıkararak onu sevmeye başladı.

Valizlerini kenara kaldırıp, "Burada mı kalacaksın?" diye sordum. Başını sallayarak, "Otele para vermek istemedim." dedi sanki ayda milyonlar almıyormuş gibi.

Birlikte koltuğa oturduk. Ben bir dirseğimi koltuğa yaslamış onlara bakarken Paulo gözünü bir an olsun Şans'tan ayırmıyordu. "Nasıl geçiyor maçlar?" diye sordum. "Sana sormalı." diyip bana göz kırptı. Gülerek masanın üzerinde duran bilgisayarımı aldım ve mailimi açtım. Calvin Klein çekimleri beni ilk karşılayandı.

Fotoğraflara girip ilk önce ben hızla aralarında dolaştım ve sonra Paulo'ya gösterdim. "Ne bu?" diyerek Şans'ı bırakıp bilgisayarı kucağına aldı. "Pedri ile ortak dergi çekimimiz. Pedri hakkında neler biliyorsun?"

Fotoğrafları teker teker geçerken yüzünde anlamdıramadığım bir gülüş ortaya çıktı. "Ben hissettim." dedi. Kaşlarımı çatıp ne söylediğini anlamaya çalıştım. "Aranızdaki elektriği yani. Pedri ile daha önce dünya kupasında oynama fırsatı buldum. İnanılmaz bir yetenek. Ayrıca maçtan önce birbirimize şans dilemiştik." Gözleri Şans'a kaydı. "Kısaca kişilik olarak pek bir bilgim yok."

Başımı sallayıp önünden bilgisayarı aldım ve kapattım. "Hayırdır? Sen hiç sormazsın erkekleri." Gözlerimi kaçırıp Şans ile birlikte ayağa kalktım. "Kahvaltı yaptın mı?"

Başını iki yana salladı. "Kalk o zaman ve kahvaltını yap. Ben ikimize bir kahve yaparım." Gülerek ayağa kalktı ve salık olan saçlarım arasından ellerini geçirip karıştırdı. "Hiç değişmek bilmiyorsun Natalia."

Dört saatin ardından çoktan banyomu yapıp giyinmiş, benim ile çekime gelmesi için Paulo'yu dürtüklüyordum. "Uzun sürmeyecek, lütfen!" Kumandayı elinden bırakıp bana döndü. "En son bunu dediğinde seni dışarıda dört saat beklemiştim."

"Bu sefer farklı!" diyip kumandayı hızlıca aldım. Elimden almaya uğraşmadı bile çünkü vazgeçmeme ramak kaldığını o da biliyordu. "Çıkışta sana yemek ısmarlarım. En iyi restorandan."

Düşünür gibi oldu. Bir erkeğin kalbine giden yol mideden geçer diye boşuna demiyorlardı. Her zaman işe yarardı. "Tatlı olur." Başımı hızlıca salladım. "En iyi tatlıyı ısmarlayacağım, söz." Ayağa kalkıp üzerindeki Şans'ın tüylerini silkeledi ve bana döndü. "Gidelim o zaman."

tití me preguntó ; pedriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin