Merhaba sevgili okurum! Bu bölüm hyunlix ten devam edicek.
Umarım beğenirsiniz♡♡♡Felix, Hyunjin'in kollarında ağlıyordu. Hyunjin bu olanlar yüzünden ne kadar kendine kızsa bile Felix alınır diye bir şey demiyordu.
"güzelim, ağlama artık! Bak ben burdayım." Felix nefes alış verişini düzene sokmaya çalışıyordu ama ağlamasını asla durduramıyordu.
Hyunjin saçlarını okşayıp, her tutamını öpüyurdu.Diğerleri çoktan gitmişti, Felix ve Hyunjin koltukta yatıyordu. Felix olayı hatırlamamak için odaya girmek istemiyırdu. O odaya girince o lanet insanın yaptıkları gözünün önüne geliyordu.
Hyunjin ona sım sıkı sarılıp, her yerine minik öpücükler bırakıuordu. "ağlama artık. Bak Fransa'ya gidicek sin!" diye mutlu etmek istedi küçük bedeni. Felix kafasını kaldırıp şişmiş gözlerini ona dikti. "nerden biliyorsun?"
Hyunjin sarı saçları okşayıp güzelce öptü. " belki benim sayemde olmuştur?" dedi sırıtarak. Felix göz yaşlarını silip, Hyunjin'e doğru atladı. "yavaş, yavaş!" Felix kendini geri çekip, Hyunjin'in dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu.
"ben gidirsem üzülür müsün?" diye sordu. Hyunjin gülüp ona tekrar sarıldı. "asla! Telefon diye bir şey var." diye söyledi.
Beraber sarılarak uyumuşlardı. Hyunjin ona bırakmak istemesede onu tutamayacağını biliyordu. O gidene kadar huzurla uyumak istiyordu.
2 gün sonra
Felix deli gibi ağlamaya başlamıştı. "seni bırakmak istemiyorum Hyung!" onun böyle ağlaması Hyunjin'i de ağlatmıştı. "belki br gün gelirim yanına Lixie." diyerek sakinleştirmeye çalıştı.
" yarım saat sonra kalkıcak uçağım Hyunjin. Ben hala hazır değilim gitmeye..." Hyunjin'nin elini tutup, gözlerinin içine baktı.
İkisi birlikte uçağı bekledi. Uçak kalkana kadar beraber sarılmış bir şekilde, iki kişilik koltukta oturuyorlardı. "beni ziyarete gelicen tamam mı!" Hyunjin yaklaşıp dudaklarını hafifçe öptü.
Uçak kalkıyordu. Hyunjin dolu gözleriyle sevdiğinin gidişini izledi. Bir süre boyunca durduktan sonra arabaya binip eve doğru sürdü.
Eve vardığında araba anahtarını güvenliğe verip, evine girdi. Ev fazla sessizdi. Daha yeni girmiş olsa bile özlüyordu. Mutfağa girip, kahve makinesinde duran sıcak kahveyi kupasına doldurdu.
Kahvesi ile çalışma odasına doğru yürüdü. Oda dağılmış bir şekildeydi. Her yerde çizdiği resimler, fotoğraflar ve felix vardı...
Masasına geçip, dünkü resmini incelemeye başladı. "ne kadar kusursuz." diye söylendi. Felix'in her noktasına dokundu. Çizdiği çilleri, gözleri, dudakları kusursuzdu.
Cebinde duran telefonun çalmasıyla yerinden kalktı. Arayan Maria'dı. Telefonu açıp, kulağına götürdü. "efendim Maria!" diye seslendi.
"yalnız mısın? Geleyim mi." diye söyledi Maria. Hyunjin sadece "hmhm." diye bir ses çıkarmıştı.
Odasını biraz toplayıp, aşağa indi.Yarım saat boyunca aşağıda oyalandı. Bir süre sonra Maria kapıyı çalınca kendini dim dik yapıp, kapıyı açmaya doğru gitti.
Kapıyı açıp Maria'yı selamladı"Hoşgeldin Maria!" dedi yapmacık bir gülümseme ile. Maria gmzlerini kısıp, Hyunjin'i süzmeye başladı. Hyunjin kafeden sonra asla bir şey söylememişti. Maria'nın, Jeongin'den sonra ki tepkisi nasıl olacağını tahmin edemiyordu.
Maria ile her zamanki gibi mutfağa doğru geçtiler. "gün uzun. Bize bir tane Latte yap Hyunjin Bey!" dedi dalga geçer bir tonla. Hyunjin makineyi çalıştırdı ve bardakkarı çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanadı Kırık Kuş
RomanceHyunjin büyük bir modeldi. kendisi ile beraber olan tatli sevgilisi jeongin vardi. 2 yıldan fazla süren bir ilişki vardı. onunla beraber olduğu her dakika çok önemliydi. onu her yerde fotoğrafa çekiyordu... biri daha vardi. sabahlari chef aksamlari...