Bölüm şarkıları:
-Yedinci Ev - Anlat Ona
-Mor ve Ötesi - Oyunbozan🦊🦊
Abimlerden güç bela izin almıştım. Evden çıkar çıkmaz hırkamın önünü kapattım ve abimleri inandırabilmek için bir kaç çiçeği, köklerine zarar vermeden toplamaya başladım. Eve dönünce ekebilirdim ve bu sayede şüphelenmezlerdi. Aynı zamanda sağlam bir poşete, güzel çiçeklerin çıktığı alanlardan bir kaç avuç sağlıklı toprak koymayı da ihmal etmedim.
İşimi bitirdikten sonra evin yanındaki patikadan yürümeye başladım. Daha önce buradan geçmiş olsam da, bir eve hiç rastlamamıştım. Belki de yazdığı gibi ağaçlar arasında kalıyordur.
Yaklaşık 20-25 dakika yürüdükten sonra, ağaçların hafif seyrek olduğu ve büyük ihtimalle üzerinde çok yüründüğü için çimenlerin azalıp toprağın görünür olduğu bir yeri fark ettim. Saçlarımı düzeltip -kim olursa olsun, güzel görünmeyi sevdiğimden- ağır adımlarla ilerlemeye başladım.
Görkemli binayı gördüğümde, adımlarımı hızlandırdım. Ne kadar çabuk olup biterse, o kadar iyiydi.
Ev buram buram zenginlik kokuyordu, adam sugar daddy çıktı başımıza. Kel, göbekli bir ortaokul müdürüne benzediğine emindim.
Düşüncelerimden sıyrılıp kapıyı çalmayı akıl ettiğimde içimden kendime sövüyordum. Bir kaç saniye sonra kapı açıldı. Kapının açılmasıyla ağzımın da bir karış açılması bir olmustu. Allah'ım, başka bir şey dileseydim, o da mı olacaktı. Göbekli, belki 50'li yaşlarında olan adam kapıyı açtı.
Bu müdürün emekliliğine pek de birşey kalmamış demek.
"Kimsin?"
E oha ama ayı. Belliydi mektubundaki üslubundan. Yüzüme samimi olduğunu düşündüğüm bir gülümseme yerleştirdim. Elimdeki çiçek ve toprak ağırlık yapmaya başlamıştı.
"Bartu Bey, merhaba. Ben sizinle şu konu hakkında konuşmaya geldim. Hem komşuymuşuz, tanışmış oluruz."
Konu ne Hayal, konu ne! Bir öğrenemedin insanlarla konuşmayı. Yanaklarım kızarırken etrafa bakmaya başladım, adam daha ne kadar yüzüme alık alık bakacaktı? Yanlış eve mi gelmiştim yoksa?
"Hoşgeldin, tabii buyur geç içeri konuşalım. Seni de buraya kadar yorduk kusura bakma."
"Şey içeri girmeme gerek yok, ayaküstü de konuşabiliriz."
Kibar birine benziyordu ama hâlâ bir yabancı, evine mi gireceğim birde?
"Organ mafyası değilim hanım kızım, kazandığım tüm parayı helal yolla kazandım. Çekinme."
Yok devenin nalı amca. Girmeyeceğim işte. Ama tecavüzcü ya da başka birşey değilde nefen birden organ mafyası dedi? Mafya olabilir mi? Oha ama yeter. İç sesim, azıcık susabilir misin mantığımı kullanamıyorum.
"Gerek yok, dediğim gibi girmeyeceğim. Ayaküstü de konuşulabilir."
"Peki, nasıl uygun görürsen. Evin yanında bir kamelya var, geç oraya istersen, içecek birşeyler koyup, üzerime de ceket alıp bende geliyorum."
Kafamı sallayıp sol taraftaki büyük ve çok hoş görünen kamelyaya gittim. Sandalyelerin arkasındaki tahtalar sarmaşıklarla sarılıydı. Led lambalarla sarılmıştı her yan, gece ne de güzel olurdu burası... Etrafı hoş çiçeklerle kaplıydı, acaba bu kamelyayı bana ne kadara verirler?
Adım sesleri işittiğimde bir adam bana yaklaşıyordu, bu Bartu amca değildi. Hayal, gözleri... Zümrüt yeşili. Çok iyi bu arada atla üstüne kızım. Ne saçmalıyorum ya ben?
"Ee şey, merhaba."
"Ne işin var burada?"
Ne kadar ketum biri, sanki evine hırsızlığa geldim. Ayrıca kim ya bu? Tanıdık gibi ama neyse. Konu bu değil. Konu öküzün teki olması. Konu selamımı bile almaması. Konu beni öldürecek gibi bakması. Konu benim şuan korkuyor olmam.
"Papatya çayı seviyorsundur inşallah hanım kızım, elindekilere bakılırsa çiçekleri seviyorsun. Sakin birine de benziyorsun, al bakalım."
Uzattığı bardağı elime alıp sessizce teşekkür ettim. Duyup duymadığından emin değildim. Resmen oturduğum yere sinmiştim. Şu gözlerinden alev çıkaran pis ejderha uzaklaşabilir mi? Boğazımı temizleyip konuşmaya başladım.
"Bartu amca, aslında konu şu tilki. Yani sizin olduğunu bilseydim kardeşimi hiç yaklaştırmazdım ancak o hayvanları çok seviyor ve bırakmak istemiyor."
Derin bir nefes alıp saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım.
"Aslında bana sinirli olduğunuzu düşündüm, bu arada Hayat kardeşim, kızım değil. Bu yüzden tartışmaya gelmiştim ama çok nazik birisiniz. Yani bence tartışmaya gerek bile kalmadı ama tilkiyi geri vermek istemiyorum. Hayat ona çok bağlandı, sürekli onun resimlerini yapmaya çalışıyor ve ona isim bile verdi.
Yani demem o ki, tabii sizin hayvanınız istemeniz çok normal ancak ona iyi bakabildiğinizi düşünmüyorum. Onu buradan bayağı bir uzakta bulduk, o kadar uzaklaşmasına hiçbir hayvan sahibi izin vermez. Ve bir deri bir kemikti, uzun zamandır aç olduğu ortadaydı."Konuşurken birden heyecan yapmış ve sesimi yükseltmeye başlamıştım. Ellerimi hızlıca sallayarak ve nefes dâhi almadan makineli tüfek gibi cümleleri üst üste dizmem sanırım pek hoş olmamıştı çünkü Bartu amca ve Bay Pis Ejderha, gözlerini pörtleterek beni dinlemeye başlamışlardı. Özellikle Bartu amca, yumruğunu sıkmış ve ne oluyor der gibi Ejderha'ta bakıyordu. Sanırım cidden sinirlendirdim.
"Eee ben kalkayım o zaman siz düşünün bende şey edeyim yani şey eve gideyim sonra görüşürüz."
Hızlıca koşar adımlarla ağaçların seyrek olduğu yere doğru ilerledim. Ağaçları geçince patika olması gerekirken kendjmi ormanın ortasında buldum. Çok hızlı yürüdüğümden yolu mu karıştırmıştım? Heh, bir bu eksikti.
🦊🦊
Merhabalaar!
Bu bölüm baya bir kısa oldu ama bir sonraki bölümde toparlayacağım. Şimdi bir sürü soru işaretinizin olduğunu düşünüyorum ancak olayı Bartu'nun ağzından okuyunca soru işaretlerinin hepsi puf olacak.Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın, bunlar benim için çok önemli :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSİMSİZ
Teen Fictionya kalbinin en derinlerinde inandığın her şey yalansa? peki hisler de yalan söyler mi? yalan söylemediği tek bir konu vardı, isimsizdi... peki, o kimdi? maskenin altındaki sen kimsin? sonsuza kadar isimsiz kalamazsın... #3 - ♡♡ (26.04.23) #7 - ha...