Yaz geldiğine göre, wattyde sabahlama vakti gelmiss
Bölüm Sınırı;
25 oy & 20 yorum🖤🗝
Evin anahtarını çantaya attığımdan emindim. Ancak uzun zamandır sakladığım, kendim dahil hiç kimselere vermediğim, göstermediğim kalbimin anahtarını nereye attığımdan emin değildim. Allah da beni affetsindi.
Neyin canımı yaktığını bilmemekle beraber, neden gözlerimin dolmaya başladığından da emin değildim. Abimin, benim bir erkek için üzülmeyeceğimi anladığını tahmin edebiliyordum. Zaten ejderha ile görüşmelerimizi toplasak bir elin beş parmağını geçmezdi. Canımı acıtan, babama bu denli olan benzerliğiydi. Bunca yıl annem ve babamın ölümünden kaçan, kardeşi de üzülmesin diye ona hem anne hem baba olmaya çalışan benim, ejderha yüzünden yelkenlerimi bu kadar hızlıca suya indirmem de benim hatamdı.Beyaz spor ayakkabılarımı çıkarmış ve arka koltukta bağdaş kurmuştum. Kafamı sürekli olarak düzensiz olarak titreyen cama yaslamış, dudaklarımı birbirine bastırmış bağımsızlığını ilan etmek için bolca çaba gösteren gözyaşlarıma karşı çıkmaya devam ediyordim.
Bazen karşı çıkmak mantıksızdır.
Göz yaşlarım yollar gibi akıp gitmeye başladığında abimin gözleri, kısa süreliğine dikiz aynasından gözlerime değmişti. Sessiz bir şekilde iç çekerken onun da derin bir nefes aldığını duydum.
Hayatın bizi nereye götüreceğini biz seçemezdik. Ne varki, çoğu zaman nereye savrulduğumuzu biz dahi fark edemezdik. Hayat baştan sona uzunca bir filmdi. Sadece bazı kısımlarda bize çaktırmadan seçenekler sunan, ona göre gidişatı bazen minicik bazen ise köklü değiştiren bir yönetmendi.
Gittiğimiz yolun yanındaki ağaçları izlemeye başlamıştım. Ağaçlar ile içimden konuştuğumu da söylesem, deli olduğumu düşünürler miydi? Kimi evindeki duvarlar ile, kimi en sevdiği oyuncak bebeği ile konuşurdu. Bende bitkiler ve hayvanlarla konuşuyordum işte.
Annem gibi.
Annemin çiçeklerine dertlerini anlattığı gibi.
Annemin hastane odasında bizi bile istemediğinde, her gün başucuna koyduğumuz şakayık ve orkideler ile konuştuğu gibi.
Belki de uzunca bir süre dönmeyecektik dağ evine. Umarım. Orası bana anne ve babamı hatırlatmak dışında hiç bir işe yaramıyordu zaten. Ben asla abilerim gibi yaşadıklarımı kabul etmemiştim. Etmeyecektim de. Üzerine bir yarabandı yapıştıracak ve yokmuş gibi davranacaktım. Acıya dayanmak, korkularımı yenmek istemiyordum. Bunun için fazla yorgundum. Ben unutmak istiyordum. Sadece unutmak. Unutmak ve bir daha hatırlamamak.
Gözlerimi açtığımda, ağlayarak uyuduğumdan olsa gerek, inanılmaz bir baş ağrım vardı. Hava yavaştan kararıyordu. Abimlere eşyaları eve çıkarmaları için yardım eder etmez, kendimi odama attım. Odam bayağı bir tozlanmıştı. Hızlıca kendime küçük bir kovaya deterjanlı su hazırladım. Önce her yerin tozunu aldım. Birer bez de abimlere ve minik askere verdim. Onlar da kendi odalarının tozlarını alırken, ben de kendi odamı dip köşe süpürdüm. Yatağımı, dolabımı, çalışma masamı, makyaj masamı da yerlerinden çekip, altlarını da süpürüp sildim. Ben bugün hem ruhsal hem de fiziksel çok yorulmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSİMSİZ
Teen Fictionya kalbinin en derinlerinde inandığın her şey yalansa? peki hisler de yalan söyler mi? yalan söylemediği tek bir konu vardı, isimsizdi... peki, o kimdi? maskenin altındaki sen kimsin? sonsuza kadar isimsiz kalamazsın... #3 - ♡♡ (26.04.23) #7 - ha...