Chaerin o sabah çok yorgun kalktı. Lucas hastaydı ve 5e kadar uyumamıştı. Jiyong işe erken gideceği için rahatsız etmek istemedi. Lucas'ı battaniyesini ve yastığını alıp salona geçti. Amerikan mutfak her zaman işine geliyordu. Oğluna çorba pişirdi alnına ıslak bezle press yaptı. Oldum olası ilaç karşıtıydı. Bunun yerine doğal yöntemler onun için daha güvenilirdi.
Jiyong alarmı kapatıp kalktığında Chaerin'i yanında göremedi. Etrafına bakınıp kalktı ve perdeyi açtı. Sevgilisine seslendi. Bücür? Ama gelen cevap oğlundandı. Babaaa. Sese doğru gitti, ikisini salonda bulunca şaşırmadan edemedi. Lucas ise babasını görünce kollarını açmış beni al demek istercesine ona bakıyordu. Oğlunu kucağına alıp sevgilisinin yanağına bir öpücük kondurdu. Günaydın bücür.
Gün bir aydı ki hiç sorma. Espirili bir şekilde cevap vermesi Jiyong'u da güldürmüştü. Tüm gece uyanıktı, ateşi çıktı öksürüp duruyordu ben de sen uyanma diye aldım buraya getirdim. Lucas'ı havaya atıp tuttu. Demek tüm gece anneni uyutmadın ha? Sana ceza vermek gerek. Lucas gözlerini kocaman açtı. Baba? Jiyong Lucas'ın bu sevimli haline güldü. Sonra koltuğa yatırıp gıdıklamaya başladı. Kahkahaya boğulan Lucas nefes alamayacak hale geldiğinde bir öpücük bırakıp gıdıklamayı kesti. Sevgilisine döndü. Ben duş alayım sen Lucas'ı hazırla oyalanmadan çıkalım. Chaerin Lucas'ı alıp odaya giderken Jiyong ise banyoya yöneldi.
Jiyong kendi işinin patronuydu. Kıyafet markası vardı ve tasarımlarını yapıp dikiyordu. Karışanı olmadığı için genelde Lucas'ı da atölyesine götürüyor hem de Chaerin'in içini rahatlatıyordu. Chaerin gerekirse çalışmam yine Lucas'a bakarım demişti. Bakıcıya inanılmaz önyargısı vardı. Haklıydı da. Kimse çocuğunu imkanı varken tanımadığı birine emanet etmek istemezdi. Zaman kısıtlaması olmaması da Jiyong için avantajdı. Chaerin doktor olduğu için fazla çalışıyor bu yüzden aklı hep Lucas'ta kalıyordu. Bu gün sevgilisini mutlu etmeliydi çünkü gece Lucas için uyumamıştı. Her ne kadar Lucas'ı istese de kabullense de Jiyong bakmak zorunda olduğunu düşünmüyordu. Chaerin ise kendi çocuğu olmayacağını söylemişti ve Jiyong'u Lucas için ikna etmişti. Yoksa Kiko aldıracaktı. Yüzüne istemsizce bir tebessüm yayıldı. Chaerin'e sahip olduğu için kendini şanslı hissetti. Daha fazla oyalanmadan duşunu aldı ve oğlunu pusetine koyup iş yerine gitti. Chaerin en azından 8e kadar uyuyabilirdi.
Asistanı o gün elinde kahverengi bir zarf getirdi. Bir ortaklaşma teklifiydi. Channel ile. İyi bir fırsattı ama imzalamak istemiyordu. Chaerin Channel elçişinden hiç haz etmiyordu. Bu yüzden kavga edip onu kırmaya gerek yok diye düşündü. Ta ki zarfın içinden bir de mektup çıkana kadar. Okudukça gözleri büyüyor kaşları çatılıyor ve sinir katsayısı artıyordu. Hızlıca imzaladı ve asistanına geri verdi. Kimseyi almayın bu gün çıkıyorum ben. Lucas'ı kucakladı ve üzerine battaniye atıp stüdyosundan çıktı.
Saatine baktı Chaerin'in çıkmasına yarım saat vardı. Onu almaya gitmeye karar verdi. Önce markete uğradı. Chaerinin en sevdiği şarabı aldı. Sonra da hastanenin önüne vardı. Derince bir nefes verdi. Umarım dedi kendi kendine, umarım öğrenmezsin Chaerin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Loneliest//Skydragon
FanfictionJiyong Chaerin'i kaybetmek istemiyordu onu seviyor hatta hayatının şansı olduğuna inanıyordu