6. SAVAŞMADAN ÖLEMEM

47 5 28
                                    

"Nasıl bir duygudur kapattığım içime
Boğsam olmuyor, konuşursa hiç susmuyor
Çıkmaz bir sokak karşımda, öylece duruyor

Denedim olmadı, defalarca yanıldım
Kaybedilen sen misin yoksa geçen zamanım?
Bir şeyler eskiyi, huzuru yeniden bana vermiyor

Susmaz içimde son bulan
Kayıp bir yolda toz duman, arar
Duymaz gönülde sağır olan
Bağır, bu aşk ucuz roman, yalan."

Keyifli okumalar.

#evren24

"Seni çok özlüyorum,"

Her zaman olduğu gibi, kendimi içinden çıkamayacağımı düşündüğüm durumların ağırlığından kurtarmak için gözlerimi yine Alec'in yanında açmıştım.

Onu özlemek, onun bir yerlerde var olduğunu bilmek ve ne olursa olsun onun yanında nefeslenebilmek... Bambaşkaydı.

"Ama beni unutuyorsun, Magnus. Ben seni çok özlüyorum ama sen beni günden güne unutuyorsun. Neden yapıyorsun bunu?" Alec konuşurken elleri havada dans ediyor, bazen yanında olan beni unutup hızlı hızlı yürüyor ve sonra durup ardında bıraktığı bana bakıp kaşlarını çatıyordu. "Gerçekten anlamıyorum ben seni."

"Unutmuyorum," dedim onun aksine durgun bir şekilde.

"Yalan söyleme bana, unutuyorsun." dedikten hemen sonra, "Eskiden daha sık geliyordun, belki günde üç kere görüyordum seni. Şimdi üç günde bir görüyorum ve arayı daha fazla açacakmışsın gibi bir his var içimde." diye ekledi.

"Aksine, yakında daha sık görüşeceğiz seninle, Alec." dedim alayla, dudaklarım kıvrılmıştı. Gülüşümü gören Alec kaşlarını daha fazla çattı ve sokağın ortasında yüzümü yumruklamak istiyormuş gibi bakmaktan hiç çekinmedi.

"Nasıl olacakmış o? Lütfen aydınlat beni." dediğinde o da, minik bir tebessüme dönmüş gülüşümle bize kafa selamı veren Mark ve Hae ikilisine baktım. Yürüdüğümüz sokakta bizden başka üç çift daha vardı. O üç çiftten biri Mark ve Hae ikilisiydi, şimdilerde birer ölü olan dostlarımdan yalnızca ikisiydi.

Alec bizi bu sefer tüm sevdiklerinin olduğu ve yürümekten fazlasıyla hoşlandığı o sokağa getirmişti. Herkes çift olarak yürüyor, beni görenler sevecen bir şekilde kafasıyla selam veriyor, kocaman gülümsüyor ve yoluna devam ediyordu. Burada beni seven insan sayısının kendi evrenimde beni seven insan sayısından daha fazla olması durumunu fark ettiğimden beri garip geliyordu, ölüler yaşayanlardan daha fazla kıymet biliyormuş gibiydi. Bu durum Alec için de böyle miydi, bilmiyordum.

Hem herkes mutluydu, eski yaşamlarındaki acıları bir çırpıda silmişlerdi. Sorsam çoğu hiçbir şey hatırlamadığını söylerdi, doğrusu ben de böyle bir yerde yaşasam eskiye dair hiçbir acıyı hatırlamak istemezdim. Hem de yaşarken birbirine katlanamayanlar şimdi bir ailenin parçalarıymış gibi birbirine sıkıca tutunmuştu, gerçek bir aile olmuşlardı ve dünyalarında olumsuz hiçbir duyguya yer vermemişlerdi.

Her insan böyle bir yerde, tertemiz bir sayfayla yola yeniden başlamayı hak etmezdi fakat onlar bunu başarmıştı.

"Ölümsüz değilim, Alec." dedim sonunda yüzüne baktığımda. "Buraya, senin yanına gelmek istediğim an gelebilirim." Bakışları değişti, çatık kaşları ne olduğunu anlamış fakat anlam veremiyormuş gibi havalandı ve dudaklarını ıslattı. Alec de en az benim kadar zeki biriydi, sözlerimin hangi kapıya çıktığını ya da çıkacağını hep anlardı, o anlamadığını iddia etse bile.

#2412Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin