8. SONSUZLUĞUN SONU

44 5 74
                                    

Keyifli okumalar.

"Bu büyük aşkınız ruhlarınızın temasından mı oluşuyor sanıyorsun? Tüm dış değişimler karşısında ayakta kalacak, öyle mi?"

Günümüz

"Sonsuzluğun sonu mu yaklaşıyor? Ne demek bu?" Bakışlarım Ava'ya döndü, fikrini kabullenmiş olmamdan önce buna takılmış olması beklenmedik bir durum değildi. "Ne yapacaksın?"

"Ne gerekiyorsa onu."

"Bu noktada bana açıklama yapman gerekiyordu ama." diye söylenerek hızlı birkaç adım atarak karşımda durdu ve yüzüme baktı. Mavileri dikkatle beni izliyordu. "Planın ne?"

"Bir planım yok, Ava." diyerek Ava'yı geçiştirmeye çalışsam da benimle alay mı ediyorsun sen gülüşünü gördüğümde yalnızca dudaklarımı birbirine bastırabildim ve elbette sustum.

"Hâlâ bunun üzerinde çalışman gerekiyor, amca. Şimdi bana doğru düzgün cevap ver. Planın ne?" Son iki kelime dudaklarından tane tane döküldüğünde kolumu dürttü ve kaşları havalandı. Aklımdan geçeni bilmek istiyordu fakat aklımdan ne geçtiğini ben bile bilmiyordum.

Burada en çok bilmesi gereken kişi bendim, evet ancak şu an her şey tam tersine dönmüş gibiydi. Kapımı bir fikirle çalan kişi, Ava'ydı ve Sonsuzlar diye bir şey yoktu. Şayet bu içinde bulunduğumuz düzen içinde mümkünse bile nasıl yapacağımı bilmiyordum, yeterince zamanımız olmadığı için tüm öğrendiklerimi de kısa süre içinde uygulamam gerekecekti çünkü Jace'in bahsettiği savaşı başlatmasını istemiyordum.

"Gerçekten bir planım yok, minik, niye anlamıyorsun?"

"Öyleyse bir plan yapalım." dediğinde kendinden emin duruşu bir an olsun bozulmadı. Az önceki heyecanı sönmüştü, artık heyecanlı değildi fakat hâlâ istekliydi. "Fakat ondan önce senden bir şey isteyeceğim." Bu sefer tatlı bir şekilde güldü, zaafımı biliyormuş gibi.

"Hayır, Ava." dedim ona rağmen, net bir şekilde. "Benden istediğin her şey için günlerce düşünmem gerekiyor, buna vakit ayıramam."

"Düşünmezsin o zaman, amca. Lütfen!"

"Hayır, dedim, miniğim, hayır. Olmaz. Konu kapanmıştır."

"Miniğim mi dedin sen bana?" Şaşırarak geri çekildiğinde gözlerimi kapattım ve yaptığım küçük hataya karşı yalnızca düzensiz nefes alışlarımı dinleyebildim. "Beni seviyor musun, Magnus Bane?" Ava sorduğunda sorusunda bu sefer ne şaşkınlık ne de başka bir duygu vardı, beni sorguluyordu çünkü her ne isteyecekse onun için kendisine kapı açılmıştı, bu detayı yakalamaması imkânsızdı.

Fakat sorun şuydu: ben aksini iddia edene kadar kimse onları sevdiğime inanmıyordu. Ya ben bu konuda oldukça salak biriydim ya da insanlar duyguların dile getirilmesine delicesine önem veriyordu. Pekâlâ, sorun onları açıkça sevdiğimi söylemekse, söyleyebilirdim. Evet, bunu yapabilirdim.

Bunda zor olan hiçbir şey yoktu. Kendimi ifade edebilmek için oldukça uygun bir andı ve ben kendimi, duygularımı ifade edemediğim için pişmanlık duyduğum zamanların tümünden kurtulmak istiyordum.

Tiffany kardeşimdi, Tiffany benim korumak zorunda olduğum her şeyimdi fakat onu kaybetmiştim ve ona bir kere bile seni seviyorum diyememiştim, daha doğrusu dememiştim. Şansım varken bunu yapmamış ve sonrasında kaybetmekten korktuğum her şeyin ellerimden kayıp gidişini izlerken ona benim de duygularım var, yalnız değilsin, hiçbir zaman olmadın dememiştim ve çok pişmandım.

#2412Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin