bir daha karşıma çıkma

318 57 32
                                    

"lan gerçekten dün gece hyunjin mi yazdı!?" yüksek sesle konuşan changbin'in ağzını sertçe kapatarak dört beş masa uzağımızdaki hyunjin ile arkadaşlarına baktım.

"kanka sen salak mısın amına koyayım? bırak hyunjin'i etrafımızda bin ton insan var ve çocuk ünlü biri. fısıldayarak konuşun, pişman etmeyin beni anlatacağıma."

"hem siz nereden biliyorsunuz hyunjin'in bana yazdığını?" sorgulayarak hepsinin yüzüne teker teker baktığımda başlarını sallayarak iç çekmiş, aptal aptal suratıma bakıyorlardı.

"dün gece yazdın ya kanka gruba, oradan biliyoruz yani."

"unutmuşum lan. neyse bakın şimdi anlatıyorum." dedim duruşumu dikleştirerek ve onlara doğru yaklaşarak.

"gece size uyuyorum dedikten sonra bir türlü uyku tutmadı. ilk başta biraz salak gibi duvarı falan izledim, sonrasında da twittera girip linçleri falan okudum. tam uyuyacağım sırada telefonum titredi, elime bir aldım telefonu hwanghyyun size bir mesaj göndermek istiyor yazıyor amına koyayım!"

heyecanla söylediğim cümlenin beraberinde üçü de ellerini yumruk yaparak ağızlarına götürmüşlerdi, sonrasında da devam etmem için minho başını salladı.

"az buçuk tartıştık sadece, onun dışında bir şey olmadı aslında. pek de tartışma sayılmaz gerçi ama olsun."

"ne oldu ki tam olarak? orospu çocuğu detaya girsene!" cümleye sakin başlayıp sonunda ise yüzüme tükürür gibi bağıran minho sayesinde tüm kafe bize bakıyordu. evet, maalesef hyunjin ve yancıları da.

"aptal mısın oğlum, neyin detayına gireyim daha? ne için tartışmış olabiliriz? tweeti silmemi istedi." minho'nun az önceki hâline kıyasla daha sakin ve kısık sesle konuşmuştum.

"abartılacak bir şey yokmuş aslında. da, bu manyak senin instagram hesabını nereden bulmuş?"

"LAN EVET BEN DE ONA TAKILDIM ZATEN! TAKINTILI OROSPU ÇOCUĞU ÖYLE BİR ANLATTI Ki neye döndüğümü şaşırdım yani cidden." ister istemez bir şeyler anlatırken fazlasıyla yükseliyordum ve bu benim hiç hoşuma gitmiyordu. şimdi ise konu hyunjin olduğu için bağıra bağıra anlatasım geliyordu bizimkilere.

"neyse, pardon işte. araştırmış ve takipçilerime bakmış, onlara yazmış ve instagram hesabımı falan almış. hesapta iki admin var ben bilmem dememe rağmen hesapta iki admin yok dedi bana."

"vay anasını satayım, kolu uzun çıktı bunun." dudaklarımı birbirine bastırarak başımı salladım seungmin'e karşı. "bu kadar detaya girdiğine göre cidden seni dava edecek herhalde?" dedi arkasından minho da. ben elbet bir yolunu bulurdum, en kötü hwang hyunjin'i yoldan saptırarak.

herkes oflayarak bana iyi bok yedin bakışı atarken masadaki telefonumun ekranına baktım. ders saatime çok az kalmıştı ve bir hafta önce yaptığım maketin dayanıklılık testine girecektim bugün. yine gözlerim dolmaya başlarken çantamı bir omzuma takmış, sandalyeden ayaklanmıştım.

"ben artık kalkayım, ders saatim yaklaşıyor." hepsi telefonuna bakıyordu, sadece başlarını sallayıp ufak bir el sallama ile geçinmişlerdi.

"baksanıza bir, ağlayacağım gerçekten amına koyayım. şans dileyin bana çok korkuyorum."

"bol şanslar jeongin!" changbin ve minho ellerini çırparak bir heyecanla şans dileyerek seungmin ise başımı pat patlayıp o sıcacık gülüşünü sunmuştu bana.

"bol şanslar bebeğim, çok dikkat et sınıfa girene kadar maketine."

dolu gözlerimle başımı sallarken elimden geldiğince sakin olmaya çalışarak fakültenin kapısından içeri girdim. sınıfım üçüncü kattaydı ve siktiğimin asansörü bozuk olduğundan tıpış tıpış merdivenlerden çıkıyordum şu elimdeki maketle. hayatımın korkusunu yaşatıyordu bu bana, hemen hemen geçen herkes çarpabilirdi koluma çünkü.

obsessed with you | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin