Asla

49 7 0
                                    

Akşam olmutu. Ben yemek yapıyordum Alexmi de kulaklığını takmış rock dinliyordu. Çorbayı karştırıp altını kıstıktan sonra oturup haberleri izlemeye koyuldum. Ve o haberle "NE!" diye bir çığlık attım. Haberde Paris'e giden uçağın düştüğü 30 kişiden 29 ölü bir yaralı olduğu yazıyordu. Sonra aklıma Josh'ın ölümsüz olduğu geldi. Yaralanmış olmalıydı. Jack'i arayıp olanları anlattım. Yarım saat sonra herkes yanımdaydı. Ağlamak üzereydim. Telefonum çaldı ve hastanenin yerini böylece öğrenmiş olduk. Küçük kızımı da alıp arabalarımıza bindik. Alexmi yan koltukta bana baktı.

"Anne babam iyi mi? Neler oluyor?"

"Sorun yok tatlım babacık sadece biraz yaralı" deyip bu son söylediğime inanmak istedim. 120 ile gidiyor olmak beni oldukça korkutuyordu. Ama yapmalıydım.

Hastaneye vardığımızda ameliyathanenin önünde durduk. Doktor Jack'e yaklaştı.

"Elimizden geleni yaptık dostum. O bir vampir bu onu güçlü kılıyor. Bizim gibi normal bir insan olsa zaten çoktan ölmüştü. Şu an beyninde bir hasar var sadece. Beyinciğine yakın bir yer zedelenmiş. Bu da hafıza kaybını beraberinde getiriyor. Hatırlayabileceğini sanıyorum ama bu çok önemli bir olayla sağlanbilir. Odasında biraz dinlensin ve lütfen hastamızı çok yormayalım. Şu an biraz....."

"Saf bir vampir."

"Özüne dönmüş gibi. Hani şu insan kanı içenlerden."

Jack doktora selam verip teşekkür ettikten sonra geldi. Gelişinden kötü bir haber getirdiği belliydi. Ayağa fırladım.

"Jack..." dedim beklenti dolu gözlerle. Devamını getirmeye gücüm yetmemişti.

"Otursan iyi olur Anastasia"

Anastasia, Anastasia, Anastasia... Jack bana en son ne zaman Anastasia demişti? Aramızda mesafe olduğu zaman. Uzun zaman önce. Alexmi doğmadan önce. Bu çok önceydi. Neler olmuştu? Kesin kötü bir şey olmuştu. Kesin...

Ürkekçe Josh'a yaklaştım. Elini tutup yüzüne baktım. Yüzü herzamankinden solgundu. Ağzı yarı açılmış sivri dişleri belli oluyordu. Dudakları her zamanki gibi kan kırmızısıydı. Damarına bağlı kablodan serum yerine kan akıyordu.

"Josh tatlım iyi misin? Benim Anastasia. " Ürkek bir şekilde ve kısık sesle konuşuyordum. Sanki onu ürkütmk istemiyor gibiydim. Josh bir anda gözlerini açtı ve elimi sıktı. Derin bir nefes aldıktan sonra nefesi normale döndü. Elimi hala sıkıyordu. Canım çok yanıyordu ama belli etmiyordum. Bir bana bir de kan gitmeyen elime baktı. Sonra yavaşça elimi bıraktı.

"Sizi tanıyor muyum?"

Lanet olsun Josh beni nasıl tanımazsın! Benim... Unuttun mu Anastasia. Kızının annesi, canını bile verebileceğin kurt eşin. Her zaman iltifatlar ettiğin, mutlu etmek için çırpındığın, ölümüne sevdiğin, uğruna her şeyini verebileceğin eşin... Benim Anastasia Cull. Karın...

"Tatlım elbette beni tanıyorsun?" Yutkundum.

"Benim..... Anastasia Cull." Josh gözlerini kısıp düşündü. Gözlerinde hatırladığına dair bir parıltı gördüm. Beklentiyle gülümsedim.

"Siz hemşire misiniz?" Elbette sahiden iyi tespit. BAK BAKALIM BENİM ÜZERİMDE BEYAZ BİR ŞEY VAR MI? Tanrım delirmek üzereyim hangi hemşire eini tutup sana tatım der Josh. Benim anlasana. Seni deliler gibi seven eşin. Anastasia...

"Hayır, ben hemşire değilim. "

"Doktor musunuz?"

"TANRI AŞKINA HAYIR DOKTOR DA DEĞİLİM!!!" Artık bağırıyordum. Kevin geldi ve beni kollarımdan tuttu.

"Bırakalım da dinlensin Ana." Onun sesinde de hayal kırıklığı vardı. Bunu hissedebiliyordum.

Yorgun bir şekilde onun kolu benim sırtımda kapıdan çıktım. Koltuğa yığılıverdim. Yüzümü ellerimin arasına aldım ve ağlamaya başladım.

"Beni neden haırlamıyor? Hatırlamalıydı. İşe yaramalıydı. Şimdi ben napıcam?" Kevin yanıma oturdu.

"Ana Josh daha şoku atlatamadı. Seni hatırlayacaktır." Yüzümü ellerimin arasından çekip Kev'e baktım.

"Emin misin?"

"Elbette" dedi ama tereddüt sezmiştim.

"O seni asla unutmaz."

Elbette o beni asla unutmaz....

Melez (Kasuka 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin