Hatırlıyorum

50 8 1
                                    

İşte böyle. Çok denedim. Josh ile olan her şeyimizi ona gösterdim. Anılarımızı anlattım. Herkesi kabullendi. Jack'i ve diğerlerini hatırladı ama Alexmi ve ben önemli anıların -hatırlanmaya değer anıların- dışında bir bölümde kalmıştık. Kurtların baskısı canımza tak etmişti. Ve Jack Kevin Austin... Onları daha fazla yormak istemiyordum. Ben de New York'a taşındım. Alexmi 1 vampir yılı babasını görmediği için nasıl biri olduğunu da otomatik olarak unutmuştu. Josh'ın babası olduğunu nereden bilebilirdi ki? Ayrıca şu kader denen kavram neden bunu bize yapıyordu? Onun düşüncesi bile ana acı verirken onu neden benim evime gönderiyordu NEDEN? Hayat hiç adil değil...

Kapı çaldı. Alexmi heyecanla odadan fırladı.

"Geldiiii. Anne sen kapıyı aç ben de fotoğraf makinesini getiriyim. Çabuk ol hadi amaa... " Alexmi yaklaştı ve bana bir öpücük verdi.

"Sen mükemmel bir annesin." Bunu biliyorum. Öyleyim değil mi? Hiç bir şey olmayacak. O adam gelecek. Bir gün kalıp gidecek. Biz de eski hayatımıza geri döneceğiz. Bu kadar basit. Ahh Tanrım neden bu kadar acı verici olmak zorunda LANET OLSUN!!!

Kapıyı açtım. Hiç değişmemişti. Hala çok yakışıklı ve bakımlıydı. Saçları taranmış jilet gibi. Ama gözleri.... Gözleri bana boş bakıyordu. Aşık değil sadece boş ve resmi. Lanet olsun seni çok özledim Josh neden bu kadar salak olmak zorundasın. Senden nefret ediyorum. Neden bana boş bakyorsun NEDEN? Neden eski Josh yok. Kader bize bunu neden yapıyor? Sanırım kader bana mutluluğu çok görüyor.

"Hoşgeldiniz Bay Cull."

"Siz Alexandra Mia olmalısınız." Deyip elini uzattı ve tokalaştık.

Elini tutmayı özledim....

"Hayır ben onun annesiyim. Buyrun içeri geçin." Deyip yol verdim. Bavulunu sürükleyerek içeri girdi. Ona kalacağı odayı gösterdim. Alexmi geldi ve bir fotoğrafını çekti.

"Hoşgeldiniz Bay Cull. Sizin hayranınızım. İdolümsünüz. Yaptığınız yardım çalışmaları ve daha birsürü şey. Aman Tanrım burada olduğunuza inanamıyorum."

Yine o gülümseyiş. Beni her zaman büyülemeyi başaran...

"Anne... beni duydun mu?"

"Üzgünüm tatlım dalmışım. Bir şey mi dedin?"

"Bay Cull'a o müthiş tatlından ikram edelim diyorum."

"Neden olmasın" dedim ve mutfağa geçtim. Onlar da geldi ve salona girdiler. Bisküvili muhallebinin üzerinde orman meyveli sos olan tatlıyı tabağa koydum. Salona götürüp Josh'a verdim. Bu tatlıya bayılırdı.

"Leziz. Çok teşekkürler Bayan..."

"Grande."

"Pekala Bayan Grande. Enfes olmuş. Tek kelimeyle harika. En üst katman...."

"Orman meyvesi." dedim ve bu konuşmayı burada sonlandırdım.

Alexmi ve Josh sohbet ederken saatime baktım. İş gitmem gerekiyordu. O küçük cafe çok prensipliydi. Bu onu cafecik tanımından uzak tutuyordu. Odama gittim ve çabucak giyindim.

"Tatlım ben çıkmalıyım. Bugün erken çıkabilirim. Okula git tamam mı?"

"Ama Bay Cull?"

"Erken döneceğim dedim ya."

"Pekala. Hoşçakal anne. Seni seviyorum."

"Ben de bebeğim" dedim ayakkabılarımı giyerken. Aşağı indim ve bir taksi durdurdum.

Melez (Kasuka 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin