Dolunay

64 4 0
                                    

Ormanda dolaşmaya başladım. Annemler beni odamda sanıyordu. Kapıyı kilitleyip camdan çıkmıştım. Dikkatle saatime baktım. Aman Tanrım saat ne kadar çabuk akıp gitmişti. 11.58 yazan saatime korkuyla baktım. Ormanın biraz daha derinlerine gitmeye karar vermiştim. Saatimi alıp bir ağaca astım. Böylece endişelenmek yerine arkamda burada olduğuma dair iz bırakmış olacaktım. Biraz daha derinlere gittikten sonra etrafımı göremez oldum. El yordamıyla bulduğum kesilmiş bir ağaca oturdum. Eğer görebilseydim yaşını hesaplamadan duramazdım. Korku dolu gözlerle etrafıma baktım. Ama tek gördüğüm lanet olası karanlıktı. Normalde karanlığa bayılırdım ama içimdeki korku beni yiyip bitiriyordu. Sanki ağacı içinden yiyerek oyuklar oluşturan tahtakuruları gibiydi korku. Her zaman içeriden fethetmeyi severlerdi. Dolunaya bakmak için ilerledim. Ağaçlar burada sık olduğu için en ufak ışık süzmesi buraya ulaşamıyordu. Güneşten çıkan ışınlar aydan buraya yansıyor ama bir anda opak ağaca çarpıyorlardı. O an ağaçların şeffaf olmasını öyle çok istedim ki. Biraz daha yürüdükten sonra bir anda elimde bir acı hissettim. Ardından ellerim kırılarak ters döndü. Acıyla haykırdım.

"Ahh lanet olsun şimdi olmaz. Henüz zamanı değil." Ama olmuştu işte her bir kemiğimin önce yavaş sonra aniden kasılarak kırıldığını hissediyordum.

"Facundooo" diye bağırdım acıyla. Ardından yanımda birinin olduğunu duydum.

"Ami" diyen Facundo'nun sesini tanıdım. Onun da canının yandığını titreyen sesinden sezmiştim. Bana yaklaştı ve ters dönen elimi tuttu.

"Tatlım canın yanıyor biliyorum. Ama derin nefes al. Pekala benimle kalmaya çalış."

"Bu ne anlama geliyor?" Dedim. Acılarım hafif bir sızıya dönüşmüştü. Facundo eski haline dönmüş ellerimi tuttu.

"Halisülasyon görmemeye çalış. Benimle kal." Birden tekrar kemiklerim kırılmaya başladı. Gözüm dönmüştü. Facundo ellerimi bırakmadan bağırdı.

"AMİ BENİMLE KAL. AMİ" Sesi artık boğuk geliyordu. Bir anda kırılan belimin acısıyla yere yığıldım. Kalktığımda dört ayak üstünde olduğumu fark ettim.

Karşımdaki kişiye baktım. Ve bir içgüdü ile pençemi savurdum. Sanki benimle dalga geçer gibiydi. Üzerine zıplayıp tişörtünü geçirdiğim pençeyle parçaladım. Bir pençe daha atıp kalbinin üzerinde üç adet paralel çizgi oluşturdum. Yara kanamaya başlamıştı. Bir anda aklıma kan geldi ve vampir tarafım harekete geçti. Ardından gözlerim karardı ve yalpalayıp yumuşak çimlerin üzerine düştüm.

Elimin üzerinde gezinen bir şey uyanmama sebep oldu. Böceği ezip kenara attım. Başımın dönmesini durdurmak amacıyla gözlerimi kapattım. Açtığımda güneş yeni doğuyordu. Karşımda yatan Facundo'ya baktım. Aman Tanrım yoksa dün gece yaraladığım kişi.....

Ayağa kalkıp yalpalayarak yanına gittim. Tişörtü yırtılmıştı. Çekip tamamen yırttım ve kenara attım. Yarası çok derindi.

"Facundo, Facu bebeğim iyi misin?" Gözlerimden akan yaşları kolumla sildim. Facundo'nun kafasını elimle kaldırdım.

"Lütfen aç gözlerini. Ölemezsin lütfen seni çok seviyorum. Şimdi olmaz." Facundo'nun gözleri hafifçe aralandı.

"Am. Bu sen misin?" Dedi kısık bir sesle.

"Evet bebeğim. Haydi gel seni eve götürelim."

"Bunu yapma Am. Okula gidelim. Orada yaramı sarabiliriz" dedi. Sanki son nefeslerini konuşmak için kullanıyor gibiydi. Buyüzden daha çok konuşmaması için üstelemedim. Bana tutunarak kalktı ve omzuma girdi. Onu çabucak okula götürdüm. İlk yardım yapılan odaya girdik. Önce yarasını temizledim.

"Am bu yakıyor." Dedi dişini sıkarak.

"Dayan bebeğim az kaldı." Dedim ve yarasına üfledim. Bu biraz daha iyi gelmiş gibiydi. Ardından beyaz bandajı alıp önce yarasının üzerine beş kes doladım ve kahverengi bantla yapıştırdım. Beyaz bandajın üzerine bile kan taşmasını son noktaydı. Sedyeye Facundo'nun yanına oturdum.

"Lanet olsun Facundo üzgünüm. Bana küfret, döv,pençele, yumrukla... Kendimden nefret ediyorum üzgünüm. Sen benim yanımdaydın ama ben sana saldırdım." Facundo zorla nefes aldı ve kafamı omzuna bastırdı. Teslim olmuştum. Kafamı omzuna gömüp ağlamaya başladım.

"Saçma" dedi Facundo.

"Bunu bilerek yapmadın. Bak zor bir gece geçirdik. Ve saat daha çok erken. Bunu düşünmek yerine gidelim ve uyuyalım. Okuldan sonra kafede bunları konuşabiliriz."

"Ama bunu yapmamalısın. Çalışmamalısın canın yanıyor bunu görebiliyorum."

"İyi olacağım Ami." Dedi Facundo aşkla gözlerime bakarak.

"Gel ve koca kurda yardım et."

"Bana kurt deme Facu. Sabah seni öylece yerde yatarken görünce tüm kurtların gelmişinden girip geçmişinden çıktım. Bana kurt deme."dedim ve Facundo'ya sedirden inmesi için yardım ettim.

"Ailene olanlardan bahsetme Am. Bunu istemiyorum." İtaatkar bir biçimde başımı salladım.

Ardından kilitli kapıyı yavaşça açıp Facundo'ya gülümsedim.

"Git ve dinlen. Bugün uzun bir gün olacak." Dedim ve kapıyı ardından kapattım. Kendimi -pijamalarımı giydikten sonra yatağa attım. Ama uyku tutmuyordu. Hava daha yeni aydınlanmaya başlamışken uykuya dalamıyordum. Bir sağa döndüm, bir sola döndüm ama pek bir işe yaramıyordu. Kalktım, sabahlığımı giydim ve mutfağa gittim. Bir bardak kan alıp masaya oturdum. Pipetten gelen kırmızı sıvıyı tüm gücümle çektim. Ardından kapı açıldı. Gelen babamdı. Sakallarını kaşıyıp esnedi.

"Günaydın" dedi ve buzdolabını açtı.

"Neden kalktın bu saatte?" Dedi kafasını buzdolabına gömerek.

"Uyuyamadım" dedim pipeti boş bardağın içinde gezdirerek.

"Peki ya sen?"

"Tatlım biliyorsun vampirlerin haftada bir yemek yemesi gerekiyor."

"Yemek" dedi vurgulayarak.

"Annenin ise tabağın içinde önüme koyduğu şey yeşillikten başka bir şey değil."

"Baba bürüksel lahanası da yemektir."

"Ben gerçek yemekten bahsediyorum. Et, tavuk, döner, dürüm." Ardından dolap kapağını kapattı ve bir bardak kan aldı.

"Sanırım bununla idare edeceğiz." Dedi yanıma bir sandalye çekip otururken. Pipetinden yukarı çıkan kanı görebiliyordum.

"Baba sence şu yeni çocuklar nasıl birileri?"

"Alex ve Facundo? Alex'in ilk izlenimi hiç iyi olmadı ama onunla ilgili tüm önyargılarımdan sıyrıldım. Özellikle de Gery ile çıkmaya başladıklarından beri."

"Baba bunu nerden biliyorsun?"

"Bazen dışarı avlanmaya çıktığımızda konuşuyoruz. O kanlar nereden geliyor sanıyorsun?"

"Hımm pekala Facundo?" Dedim beklenti içinde . Bunu babama çaktırmadım.

"Facundo iyi bir çocuk. Dürüst, efendi ve yardımsever. Bazen onu neredeyse her yönüyle kendime benzetiyorum. Ama..." Babamın suratı asılmıştı. Dizime yavaşça vurup kalktı.

"Haydi bakalım uyucu. Biraz daha dinlenmeliyiz." Ardından hızla aşağı indi. Ben de elimde iki kirli bardakla masada öylece kalmıştım.

Melez (Kasuka 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin