Soğuk ve karlı bir kış gecesiydi. Ona doğum günü hediyesini vermek için ormanda buluşmuştuk. Ama bir terslik olmuştu..
Koca ormanda sadece çığlıklarım vardı. Yanaklarıma, gözlerime, çeneme kısaca bütün yüzüme sevdiyim adamın kanı sıçrıyordu. En acısıda şuydu ki,buna engel olamıyordum. Arkadan birisinin elleri belimi ve kollarımı dolamışdı. Ağzımı kapatmıyordu. Sanki karşımdakinin değilde benim acı çekmemi istiyordular. Sadece sulu gözler ile karşımdaki sahneyi izliyordum. Ve çığlıklarımla..Amma ne bir ses yokdu,nede bir duyan. Sadece ikimiz vardık. Daha doğrusunu söylersek sadece ikimiz değildik. Etrafımızda başka varlıklarda vardı. Ve o varlıklarda bana o duyguları yaşatanlardı. O gün kendimi asla ama asla affetmeyeceğim. Elim kolum bağlı sevdiğim adamın ölümünü izliyordum.Gözlerimin önünde kalbini söküp bir dereye attılar. Ölü bedenini ise bir çuvala koyup o dereye attılar. Fakat beni en çok meraklandıran son cümleside şuydu: "Geri döneceğim sevgilim.."
Bu cümle bende travma olarak kalmışdı. Ne dediyini hala anlayamıyordum. Çözemiyordum. Unutamıyordum. Yapamiyordum. Her ne kadar denesemde bu sözleri ve o sahneyi unutamiyordum. Her gece rüyalarımda bu sahneyi görüyordum. Artık rüyada denmezdi buna. Bu bir kabusdu. Çaresiz bir insanın kabusu. Ve eminim ki, bu kabusu asla aklımdan çıkaramayacakdım. Lanet gibi. Musallat oldu bana. Artık son 2 gecedir ki,aynı kabusu görüyordum. Yalvariyordum,ağlıyordum ki, "Artık sus!" Çünki dayanamıyordum. Kalbim acıyordu. Ona yardım edemediyim için, ona engel olamadığım için, sadece çığlık atarak ağladığım için. Ama artık her şey için çok geçti. Son kabus gördüyüm gece kendime bir söz verdim. Ve bu sözümünde üstünde duracağıma yemin etmişdim.
"İntikamını alacağım sevgilim. Sana söz veriyorum. Artık acımayacağım. Sana yapılanların aynısını onlara gözümü kırpmadan yapacağım. Söz veriyorum. İntikamını alacağım."
Bu olayın üstünden 8 yıl geçmişdi. Hala deli gibi aklımdaydı. İlk kez aşık olduğumda,ilk kez sevgilim olduğunda ve ilk kez bir sevdiyimi kaybetdiğimde 16 yaşındaydım. 8 yıl içerisinde ondan başka kimseye aşık olmadım. Kimseyle sevgili olmadım. Kimseye onun kadar değer vermedim. Ve bu hep devam edecek. Onun yerini kimseye vermeyeceğim. Sadece onu seveceğim. Canlı da olsa,ölü de olsa kalbimin tek sahibi o. Hala seviyorum. Unutamıyorum. Unutmayacağımda. O kadar çok anımız oldu ki,o kadar anıların içerisinde onu unutmamın mümkünadı yoktu. Zaten bir-birimize bir söz verdik. Asla bir-birimizi unutmayacağız. Ve hala sözümün üstündeyim. Üstündede olacağım. Taehyung öldükden sonra kimseyle asla konuşmadım. Konuşamadım..Yıllarca depresyonda oldum,ağladım,krizler geçirdim. Hekimler başımdan 1 dakika bile ayrılmıyordular. Bunun sebebini hala öğrenememişdiler. Ve asla öğrenmeyeceklerde.
18 yaşımı yenice doldurmuşdum ki,kapımıza 2 vezir gelmişti. Annemin dediklerine göre bunlar Anderson John'un vezirleriydi. Anderson John'u çok yerden duymuştum. Annemin dediyine göre bizim yaşadığımız dünyanın yöneticisi ve kurucusu Anderson John'du. Kapıdan kolumdan tutub beni hemen arabalarına bindirdiler. Anne-baba diye bağırırken annemle babamın sevinçden gözlerinin dolduğunu görmüştüm. O zaman anladım ki,beni gerçektende seven bir annem ve babam yokmuş. Arabaya bindiğimde gözümden bir yaş süzülmüşdü. Vezirin birisi bana şöyle demişdi:
"Çocuk gibi ağlama Jeon Jungkook. Aksine sevinmen lazım. Diğerleri gibi artık güçsüz olmayacaksın."
Vezir bana bunları derken bir an 5 dakikalık şok geçirmişdim. Nasıl yani? Beni çalıştıracaklar mı? Yoksa annemler gibi benimde mi güçlerim olacaktı? Şuan sevinsem mi,ağlasam mı bilemiyordum. Dilim tutulmuşdu. Ne diyeceğimi bilmiyordum.
Bu yüzden sadece susmayı tercih etmişdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark World
RandomÖnceki hayatında sevdiği adamı kaybeden Jungkook, onun yeniden doğulacağını öğrenir ve onu aramak için dünyaya gider.