Genç, yeşil saçlı ve zümrüt gibi gözleri olan kadının aynı ona benzeyen tatlı zümrüt gibi gözleri ve yeşil sanki ağaca benzeyen saçları vardı. Doğduğundan itibaren çilleri, düşmeyen gülüşü ve az da olsa saçı olan bu çocuğun adıydı bu; midoriya izuku
.
.
.
.Yıllar önce, iki küçük genç oyun oynardı, her yer toz pembe güzel renklerle süslenmiş evlerle doluydu.
Bu iki oğlan bu hayattan memnun ve bir o kadar da bir kaç gün sonra olucak şeylerden habersizlerdi daha doğrusu zümrüt yeşili gözlü,
aynı bir ağaç gibi görüntüsü olan oğlan olucak şeylerden habersizdi.O hiç birbirlerini bırakmayacaklarını, ölümün bile ayirmayacagi(?) o arkadaşlık iliskis bir kaç gün,
saat ve salise sonra yok olucaktı aynı hiç görmediği görmek bile -bu saatten sonra- istemeyecegi(?) babası gibi yok olucak ve belki de bir daha gelmeyecekti...
.
.
.
O gün, herkesin özgünlüğü olduğu gün ya da bazılarının olamadığı gün.O gün her şey bozulmuştu belki biri büyü yapmıştı belki hiç sevmemişti belki bu onun için bahane olmustu bunları asla bilemeyecekti bilmekte çok istemiyordu genç oğlan..
İzliyordu, izliyordu kendi gözleriyle o eski en sevdiği-hatta belki hala çok sevdiği- idolü olduğu kişinin ölümünü.
O eski arkadaşlık ilişkisinin her geçen gün hatta her geçen salise izliyordu, onun ölüme daha çok yaklaştığını..
Biliyordu kendisi pek bir şey yapamazdı bu duruma ama belki olurdu bir umut belki bir defağlığına olurdu şansı da gelirdi eski bildiği kişi.
Belki kızar belki vurur belki döver ama biliyordu onun da bir kalbinin olduğunu.
Biliyordu o karanlığın içinde hala yanıp tutuşan asla sönmeyecek olan bir ateşin olduğunu.
Kendisinde sönmemiş di bu ateş sönmeyecekdi de neden sönsün ki? Sebebi var mıydı? Varsa neydi? Ona vurması mı? Belki duygusunu böyle ifade ediyor? Belki seviyor? Belki.. belki ona gerçekten kötü şeyler yapıyordum da o da bana böyle yapıyordu?
Hayatım hep 'belki'lerle doluydu. Hiç 'iyi ki' veya 'doğruydu' gibi kelimelerle olmamıştı..
..
.
.
Yine olmuştu işte yine vurmuştu ama en büyük darbe kalbinde olmuştu...
.
.
.
.
.
Annesi yüzündeki o büyük coşkulu güzel gülümsemesini vermişti oğlana.
Biliyordu bunun arkasında bir şey vardi belki bir soru belki de şimdi inmelisin gibi bir cümle.
İnko(i)- okulun son gününe yaklastigin için mutlu musun? Heyecanlı misin?
Bende ona yüzünde olduğu gibi büyük bir gülümseme vererek konuştum..
Midoriya(m)- Heyecanlıyım, hemde çok.
Evet yine yalan söyledim her günkü gibi. Gerci bir gün bunları da soylemiyecektim, soyleyemiyecektim. Belki hastanelik olurdu? Belki ölürdü? Belki her şey sona erirdi? Belki artık ona zarar vermeyi bırakırdı?
Kapıyı açtım ve indim kapıyı kapatırken duyduğum tek bir şey,kelime vardı eğlen..
.
.
.
.
.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Düşmanı Olur Mu? (Bkdk)
Fanfictionİki genç, biri ifadelerde sadece gülmeyi diğeri ise ifadesizliği seçen iki genç...