the first kiss.

162 17 124
                                    

Parti alanına geldiğimizde büsbüyük bir gemi herkesin görüş açısına rahatlıkla girebiliyordu, vay canına... Gerçekten bir gemide mi yapacaklardı, ama güzel olan tarafı kalabalık farklı yerlere dağılacaktı ve sıkı pıkı olunmayacaktı. Bu gayet güzeldi, sanırım düşündüğümden de kötü değil? Lydia birine el salladığında sarışın bir çocukla yanında Noah'ı gördüm, vay canına. Gerçekten hazırım derken haklıymış, ama beyaz gömlek giymişti. Birden neden siyaha döndü acaba? Ama siyahın çok yakıştığını söyleyebilirdim, gecenin karanlığında beyaz ışıklarla resmen ay ışığı gibi parlıyordu. İkisi yanımıza geldiğinde nezaketen gülümsemeye çalıştım, içimde ki bu utanç duygusu nedendi, bilmiyorum. Olup olmadık yerlerde utanasım tutuyordu.

"Selam, seninle tanışamadık. Ben Aaron." Sarışın çocuk elini uzattığında gülümseyip ben de elini nezaketen tuttum.

"Heavenly, memnun oldum."

"Noah ve Lydia senden çok bahsetti, ben de bu güzel bayanla tanışmasam olmazdı diyorum." Ah! Utançla gülümsediğimde Lydia otuz iki diş güldü.

"Hop Aaron, arkadaşımla flört etme!" Aaron ve Lydia birbirlerine güldüklerinde Noah'a baktım, Aaron'a gözlerini devirip kafasını eğdi. Kaşımı çattım, ne olmuştu ona şimdi?

"Biz gidiyoruz." Lydia'a şaşkınlıkla baktım, ne demek gidiyoruz?

"Lydia, nereye gidiyorsun?"

"Eğlenmeye şapşal!"

"Ama ben ne yapacağım?" Hayretle sorduğum soruyla sırıttı.

"Sikine takmayıp akışına bırak!" İkisi beraber gittiklerinde hayretle kala kaldım.

"Çok güzel olmuşsun, cidden yani.. Aslında yakışmış, yakışmışta güzel oldu.. Olmuştur yani, Tanrım ne saçmalıyorum ben ya?" Elini saçından geçirdiğinde kafamı eğip güldüm, bana şaşkınca baktı.

"Gülme Heavenly!" Kıkırdayıp yeniden ona baktım.

"Teşekkür ederim ünlü çocuk, sen de çok yakışıklı olmuşsun." Sırıtıp elini kısa saçlarından geçirdi.

"Eh, ben her zaman yakışıklıyım. Kızlar bana düşer." Ona küstahça baktım, lanet ego!

"Hey Noah, Jack'ler öteki tarafta sen de gelsene!" Okulun kendini beğenmiş Holly'si, insanı hayattan soğutacak tiz sesiyle Noah'ın arkasından omuzlarından tutup baktığında gözlerimi devirmemek için kendimi zorladım. Bu kızı görmek beni toprağa götürüyordu. Noah bana baktığında ona gözlerimi kırptım, Jack ve diğerleri onun yakın arkadaşlarıydı ve onları çok seviyordu. Onlarla vakit geçirmek varken benimle zaman öldürmek fazla aptalca olurdu. Noah bana gülümsediğinde çıplak kolumu okşamasıyla yutkundum.

"Yarım saate kadar geleceğim olur mu?" Kafamı salladığımda gülümsedi, Holly ona heyecanla bir şeyler anlatmaya başlamasıyla gemiden aşağıya inmeye başladılar. Oflayıp önüme gelen saçımı arkaya attım, harika. Cidden harika, Lydia yok, Noah'ta gitti. Ne yapacağım ben şimdi yapayalnız, etrafıma bakındığımda yiyecek-içecek standını gördüm. Lydia ne demişti, bir şeyleri siktir et. Sanırsam hafif bir şeyler içsem bir sorun olmazdı, öyle değil mi? O tarafa doğru ilerlediğimde dönen yuvarlak sandalyeye oturdum. Her zaman olduğu gibi yine yalnız kalmıştım hah, ne güzel.

"Kim üzdü seni?" Kumral saçlı çocuk bardakları temizlerken bana sırıttı, omuz silktim.

"Kimsenin üzdüğü yok, yalnız kaldım yine sadece."

"Eminim takılacak biri bulursun burada, ondan önce ne vereyim?"

"Hafif ne varsa."

"Bünyemiz hassas sanırım biraz?"

Heavenly (Noah Schnapp) BırakıldıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin