Yağmurlar yağar gözlerimden toprağa doğru, canım paramparça olup kırılırken. Kayıp bir şeyleri araken, toprakta ölü halimden filizlenir çiçekler.
Oysa bedenim sağ. Oysa bu gün ölsem, bedenim üzerinden eksik olan toprağa kavuşmuş olur. Oysa ben içimde yaşamazdım bile en ufak bir pişmanlık. Yaşayamazdım. Pişmanlık yaşayamayacak kadar kimsesizdim.
Ölüleri çiçekler diriltmez derlerdi, oysa beni bir çiçek bile diriltirdi. Kimse beni diriltmek istemedi.
Karşımda gördüğüm kişi Yaman'dı. Yıllar önce lisedeyken benden hoşlanan ve benim de bir süre hoşlanmayı denediğim kişiydi.
Yıllardır hiç değişmemiş olması beni şaşırtırken ufak bir tebessüm ettim. Klişeleri andıran bir sahne yaşayıp ikimizde aynı anda düşen kitabıma eğildik.
Durumun komikliğine daha fazla dayanamayıp ufak bir kahkaha attım. Kitabı alıp çantama koyarken aramızdaki sessizliği Yaman bozdu.
"Çok şaşkınım seni gördüğüme, yıllar oldu. Lakin sen hiç değişmemişsin." dedi gözlerimin içine bakıp tebessümle.
"Sen de hiç değişmemişsin ve evet yıllar oldu. Neredeyse 5 yıl." dedim dudak bükerek.
"Buraya geçen hafta taşındım." dedi parmağı ile sokağın üst kısmını işaret etti.
"Hayırlı olsun diyelim o zaman. Hoş geldin."dedim gülümseyerek."Hoş buldum. Vaktin varsa eğer bir kahve içelim. Geçmişi yad ederiz." dedi
n bir tavırla."Gitmem gerek. Saat epey geç oldu." kolumdaki saat akşam 11'i gösteriyordu. Çıkalı epey olmuştu.
"Haklısın, düşüncesizlik ettim. Eve kadar eşlik edeyim sana. Ne tarafta oturuyorsun?" dedi hemen.
"İki sokak aşağıda." dedim.
"Benim de evim o tarafta, birlikte gideriz." sesi itiraz istemiyor gibiydi. İtiraz etmedim bende zaten.
"Olur." dedim. Sessizce.
İkimizde hesabı ödeyip küçük kafeden çıkmıştık. Çıkarken de çok sevdiğimi unutmamış ve bana pamuk şeker almıştı. Bu hareketi gülümsetirken ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum.
İçimde koca bir adam taşıyordum. Ciğerlerimin zor sığdığı göğsüme koskoca bir dağ sığdırmıştım. Kimsem ve kimsesizliğim olan adamı sığdırmıştım. Şimdi ise ondan gitmek zorundaydım. Nefes almak için gitmek zorundaydım. Hala göğsümde, içimde olurdu ama belki bu bedenimde ki filiz kokusundan uzak kalınca, susuz kalıp ölürdü.
Hayır sevdiğim, seni unutmak istemiyorum. Bu sana ihanet olur oysa ben içine çektiğin nefesi bile kıskanır haldeyim. Lakin senin nefes alman için benim yaşamam gerekli. Şimdi uzağa gitsem bu bana ölüm olur ama yine de bir yerlerde hala soluk alıyor olmam lazım.
Kafeden çıktığımız da elimde pamuk şekerle gülümsüyordum. Yanımda yürüyen Yaman ise elleri cebinde bir şekilde tebessüm edip bana bakıyordu.
"Hayatında biri var mı?" dedi Yaman dan diye.
Ne diyeceğimi bilemeyip bir kaç saniye bekledim. Sessizliğimin sonunda "Hayır, yok. Senin var mı?" dedim."Güzel, benim de yok." dedi kocaman gülümseyerek. Oturduğumuz sokağa gelmiştik.
Sokağın başındaki yeni yapılan apartmanı göstererek;
-3. katında oturuyorum, dedi.-Üst katında bir arkadaşım oturuyor, dedim Ezgi'yi kast ederek. Mahperi'nin teyzesiydi.
-Ezgi mi; tanıştık kendisi ile, biraz tezcanlı ama eğlenceli bir kız, dedi eve bakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Yaralar Ve Derine Kazınanlar
Teen FictionHer zaman iyilerin kazanmadığını bildiğimiz bu dünyada, her zaman iyilerin kazanmadığını gösteren bir hikaye bizim ki. Karanlık olan kötü ise, aydınlık yok diye herkes kötü mü ilan edilmeli? Işığı sönmüşlerin, karanlığı sevenlerin hikayesi. Karanlı...