-Aokigahara-

446 35 8
                                    

Japonya çok tuhaf bir yerdir. O kadar tuhaftır ki yüz ölçümü küçük, nüfusu ise fazla olmasına rağmen  nüfusun %92 şehirlerde yaşar. Bu da bonten'in şehir dışlarında çok rahat haraket etmesine olanak sağlar.

Uzun saçlı genç adam,  şehir dışındaki evine götürülecek çocuk ile birlikte karavanda haber bekliyordu. İnui, karavana bindiğinde çok çırpındığı için ona uyku ilacı vermişti. Tüm ekip sanzu ve kakucho'nun dönmesini bekliyordu. Bu gece İZUKİ'ye olacak operasyon için herkesin burada olması gerekiyordu. Kolay bir iş olmayacaktı. Görev başarılı olsa bile herkesin çok fazla görevi vardı.

Yöneticiler rehin tutulacak, oradaki binlerce adamı öldürür, bazılarını kendi saflarına çeken, bazılarını kullanırlar, bazılarını da öldürüp organlarını satarlardı. O bölgede bulunan çoğu mekan ve madde depoları bonten'e geçeceği için finansal işlerden sorumlu olan koko'yada büyük bir iş çıkmıştı. Buda biraz morelini bozmuştu. Bu süreyi eski arkadaşına ayırmak istemişti.

Kulağındaki kulaklıktan söz geldiği anda ise karavandaki bonten üyeleri tek tek çıkmaya başladı. Koko ise iç çekerek dizindeki figürü nazikçe kaldırdı. Karavandan çıkarken ise son bir kere arkasında bıraktığı yüzlere baktı.


Saat üç civarı, sokak lambalarının olmadığı ve çoğu insanın kabuslarına girebilecek bir mekandaydı bonten. Aokigahara Ormanlı. Diğer bir adı ile intahar ormanı. Ağaçların fazlalığından dolayı gündüz vakti bile,gece karanlığında olan, ormanın girişinde uyarı yazıları bulunan, japon hükümetinin bile cezbedici olmaması için intahar sayısını açıklamadığı orman.

eskiden bu ormana yaşlılar ve bakılamayan küçük çocuklar,ölmeleri için bırakılırdı. Bu sebeple mutsuz ruhların ormana musallat olduğuna inanılırdı. Ormanın derinliklerine doğru yürürken, intahar etmiş cesetler ve kemir kırıntılarıyla karşılaşmışlardı. Bonten üyelerinin burada olmasının sebebi de tahmin ettiğiniz gibi birkaç kişiye intahar süsü vermekti.

İZUKİ'ye yapılan operasyon başarılı geçmişti. Yakalanan üst düzey yöneticilerden işbirliği yapmayanlar, burada öldürülerek intahar süsü verilecekti. Çatışma sırasında peşlerine düşen on civarı polis memuruda dahil.

Önlerindeki sanzu, çocuksu bir kahkaha ile önündeki canlı insanların boğulmasını izliyordu. Klasik bir intahar türü gibi. Boğazından ağıç dalına bağlanan ip ile boğulmak. Tabiki hepsini bu şekilde öldürmemişlerdi. Bazılarını domuzlara yedirmişlerdi.

Koko ne kadar uğraşsada uğraşsın, sanzu'nun her seferinde nasıl bu kadar zevk aldığını anlamıyordu. Uyuşturucu gerçekten tuhaf bir maddeydi. Koko ise önündeki manzaraya bakmadan elindeki telefon ile bu operasyona büyük katkısı olan kişiye milyon dolarlar yatırıyordu. hanma shuji. Kendisi şuan bağımsız bir fotoğrafçı olsa bile çetelerle bağlantısı hala kopmamıştı. İzuki'nin bilgilerini öğrenerek, bonten'e para karşılığı satmıştı ki bu ilk sefer değildi. Birkaç aydır hanma'yı bonten'in adamlarından biri yapmaya çalışıyorlardı. Kendisi işe yarayan biri olabilmesine rağmen,  herhangibi bir suç örgütüne girmeyi reddediyordu. Belki kendince sebepleri vardı, kim bilir?

Sanzu'nun “bu kadar mı ya!! Hemen ölüverdiler!” diye üzücü isyanı, koko'nun başını telefondan kaldırmasına neden olmuştu. Sanzu önündeki cesetleri uyandırmaya çalışırken mikey'de elindeki son dorayaki lokmasını ağzına atıp ayaklanmıştı. Cesetlerden emin olduktan sonra, orman çıkışına doğru yürümeye başladılar. Ortamdaki herkesin kafasında farklı düşünceler olsa da hepsinin bir ortak noktası da toman üyelerinin olduğu bölgeye gidiyor olmalarıydı. Japonya nüfusunun %92'sinin şehirlerde yaşaması sebebiyle kırsal kesimde çok fazla polis yoktu. Bu sebeple bonten üyelerinin ana yerleri kırsal kesimlerde olmasına rağmen,Aokigahara ormanının çevresinde polisler oluyordu. Bu sebeple de yakalanmamak için dikkatli olmaları gerekiyordu.

Toman üyelerinin götürüldüğü yerde kırsal kesimde ki, küçük bir ormanın içindeki, birbirine yakın yerlere yapılmış malikanelerdi. Bonten üyelerinin istikameti sürekli değişse bile çoğunlukla orada bulunurlardı. Kokonoi telefon flaşını açarak üstündeki kiyomasaya göz gezdirdi. Kan sıçrasada geçen seferki gibi beter değildi. Bu koko'yu sevindirmişti. Temizlenme süresi daha kısa olacak ve inui ile daha çok uyuyabilecekti. Ayağına takılan kemik parçası yüzünden düşme tehlikesi geçiren sanzu ile birlikte tüm üyelerin kafası aynı noktaya dönmüştü. sanzu öfke ile ayağının önündeki kemiğe tekme attı
“bunlarıda sikicem en sonunda!”

Uzun saçlarındaki son kremli yerleride temizlediğinde banyodan çıkmıştı kokonoi. Kanlı görevlerden hep nefret etmişti. Üzerine çok fazla kan bulaşmasada, sonradan çıkarmak için yarım saat civarı duşta kalmıştı çünkü.
Bornozunu üstüne geçirdikten sonra buhardan dolayı gözükmeyen aynayı eliyle sildi.  Elektriklenme önleyici fön makinesi ile saçlarını kurutmaya başladı. Kulağına kapı yumruklama sesleri geldiğinde de inui'nin uyandığını anlamıştı. Zaten saçı da neredeyse kuruduğundan vakit kaybetmeyerek inui'nin bulunduğu odaya gitti.

İnui uyandığında zaman kaybetmeden var gücü ile bağırıp, kapıya vurmaya başlamıştı. Aklında binbir türlü soru işareti vardı. Koko, inui'nin sinirli olduğunu tahmin etse de, kapıyı açtığı anda yakasına yapışmasını beklemiyordu.
İnui öfke dolu gözlerle bağırdı. “ne yaptınız onlara? Neredeler?!!” Karşısındaki'nin yakasını o kadar çok sarsıyordu ki, koko'nun bornozu açılmış ve vücudu görünmüştü.

“inui, bırak.” diyerek tehtitkar bir şekilde uyardığında inui daha da sinirlenmiş ve daha çok bağırmaya başlamıştı. “bana cevap ver!” Koko ani bir haraket ile, karşısındaki çocuğu duvara yapıştığırdığında inui bağırmayı bir süre keserek vücudunun ağrısına odaklandı.

Hajime, inui'yi süzdü. Üstünde boxer'den başka hiç birşey olmayan inui, yıllar geçtikçe gerçekten güçsüzleşmişti. Eskiden Koko'ya kıyasla ezici bir gücü olmasına rağmen, şimdi koko'nun tek eline bile karşı gelmiyordu. Ayrıca yetersiz beslenmeden çok zayıflamıştı. Koko kendini önünde çırpınan oğlanın kalçasına bastırarak, kulağına doğru yaklaştı.
“ne durumda olduğunun farkında mısın inui? Bana nasıl olurda bağırırsın?” dedi korkutucu bir ses tonuyla. İnui kulağında hissettiği nefes ile irkildi. Koko, karşısındaki çocuğun titrediğini fark etmişti.
“sakinleş, adam gibi konuşalım” diğerek sarışın oğlanı serbest bıraktı. Sarışın çocuk, anide dizlerinin üzerine çökerek sakinleşmeye çalıştı.

Kokonoi, yere çökerek inui'nin yüzünü tek avucuna aldı.
“şimdi sana anlatıcağım beni iyi dinle. Sizi alıkoymamızın sebebi, bonten'in düşman çetesinin mikey'in geçmişini öğrenmeleri ve ona koz olarak sizi kullanmak istemeleri. Yani eğer biz almasaydık onlar alacaktı ve inan bana o zaman sizin sonunuz hiç iyi olmayacaktı.”
İnui duyduğu bu sözle afallamıştı. Ağzını açıp birşeyler söyleyecekken, karşısındaki figür baş parmağını ağzına bastırmıştı.
“ben lafımı bitirmeden konuşma inui. Şuan arkadaşların, ormanın içindeki güvenli evlere yerleştirildi. Eğer benim istediğim gibi davranırsan onları görmene izin veririm”
Bunları derken hala baş parmağı ile, sarışın çocuğun alt dudağını okşuyordu. Yüzünü inui'ye daha çok yaklaştırıp “anladın mı?” diye sordu. İnui ise kafasını “evet” anlamında sallamakla yetindi.

Bunu gören kokonoi mutlu bir gülümseme ile karşısındaki çocuğun omzunu öptü. “kıyafetlerin dolapta, eşyaların da yatağın yanındaki çantada. Fotoğraflarını istediğin gibi yerleştirebilirsin. On dakikaya üstünü giyin ve aşağı gel. Yemek hazırlattım” diğerek ayaklandı bornozlu çocuk.  Önündeki çocuğu son kere baştan aşağı süzdükten sonra odadan çıktı. İnui neredeyse çıplak olduğunun farkına vardıktan sonra yüzünün kızarmasına engel olamadı.



GEÇMİŞ | kokonuiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin