Beş dakika elleri ile yüzünü kapatıp kendine gelmeye çalıştıktan sonra yerden kalktı. Daha önce incelemediği odaya göz gezdirdi. Siyah-gri tonların hakim olduğu bir odaydı. Siyah yumuşak bir halı, bir avize ve ortada büyük bir yatak. İnui'nin en çok dikkatini çeken şey ise odanın küçük bir bölümünü kaplasa da oldukça büyük bir kitaplıktı. Koko kitap sevdasından vaz geçmemişti anlaşılan. Sarışın çocuk dolaba doğru ilerleyerek içindeki kıyafetlere bir göz gezdirdi. Çok umursamadan dolaptan örgülü bir hırka ve eşofmanı giydikten sonra yönü bulmayı umarak aşağıya indi.
İnui karşısındaki uzun masaya bir bakış attı. Bu kadar fazla yemek sadece iki kişi için mi hazırlanmıştı? Fazlası çöpe mi gidecekti? Sarışın çocuk istemsizce gene sinirlenmişti. Kokonoi ise onun orada dikilmesine sinir olmuştu. "Davetiye mi bekliyorsun?" diye sordu alayla. İnui, bakışlarını uzun saçlı adama döndürdü. Altındaki eşofmandan başka bir şey giymiyordu. Neredeyse çıplaktı. Bakmamaya çalışarak masaya oturdu. Pizza, kebap, sushi, kızarmış tavuk, ramen, Daifuku Mochi, geleto, baklava... Ne ararsan vardı neredeyse. Öyle ki inui, neyi yemekle başlayacağını bilmiyordu. Kokonoi'nin üzerinde kurduğu baskından kurtulmak için bir dilim pizza alarak yemeye başladı. Yemek masasına bir sessizlik çökmüştü, öyle ki bu korkutucuydu. İnui ağzındaki lokmayı zorlanarak yuttuğunda "telefonum nerede?" diye sorarak sessizliği bozdu. Yanında duran beyaz saçlı adam bu soru ile biraz duraklasa bile "çöpe attım" dedi, elindeki sushi'yi ağzına atmadan önce. İnui sinirli bakışlar ile yanındaki figüre döndü "neden?!." kokonoi, ağzında lokmayı yuttuğunda cevap verdi "sana daha iyisini alırım inui! Anlaşma yaptığımız bir telefon markası var. Bize özel olarak daha gelişmiş ve takip etmesi ekstra zor. Sana ondan veririm" sarışın çocuk öfke ile soluyarak başka yöne döndü. Bir süre yemek yemeden bekledi. İştahı kesilmişti.
Yemek masasında bir süre düşünceye daldı. Gerçekten bunları çekmek zorunda mıydı? Sonuçta artık diğerlerine herhangibi bir zarar gelmeyeceğini biliyordu. Pencereden dışarı baktığında, bu evin ormanlık bir alanda olduğunu biliyordu. Kaçarsa en azından birkaç çiftçi ile karşılaşabilirdi. Böylece tokyo'ya geri dönebilir ve yeni bir hayata başlayabilirdi. Fakat biraz daha düşününce bunların boş hayalden başka birşey olmadığını anlayabiliyordu. Kırsal kesimde yaşayan insanlar bulmak zor olurdu. Bulsa bile buradan gidip gitmeyeceği belirsizdi. Bonten'in heryerde adamları vardı. Gitse de mutlu bir hayat yaşayamayacaktı. İnui tecrübeli ve zeki biriydi. Ne ile baş edip edemeyeceğinin farkındaydı. En önemliside kaçarsa bir daha arkadaşlarını görememe ihtimali vardı. Kokonoi fark etmişti ,karşısındaki güzel çocuğun ne düşündüğünü. Onu çok iyi tanıyordu. Bileklerini mi kırmalıydı ? Ya da ayaklarına zincir mi vurmalıydı? Belkide onu yatağa bağlardı...Ne kadar uzağa kaçarsa kaçsın yakalayabilirdi. Fakat ne olursa olsun onu tekrar bırakmayacaktı. Bunları düşünürken gülümsemesi daha da korkutucu bir hal aldı. Masadaki tüm yemeklerden teker teker, güzel çocuğun önüne koymaya başladı. "Tavır yapmayı kes ve yemek ye sevgilim. Çok zayıflamışsın" elindeki çubuklarla karşısındaki çocuğun ağzına yemek tıkmaya başladı. "uçak geliyorrr... Aaaa de. Yersen sana bir süprizim var"
Sarışın çocuk, ağrıyan karnını tutarak önündeki figürü takip etmeys çalıştı. Eski "arkadaşı" masadaki herşeyi zavallı çocuğun ağzına tıkmıştı. Uzun bir süre o kadar çok yemek yemeyen inui'nin bünyesi alışık değildi böyle şeylere. Bir odanın kapısında durduklarında, kokonoi çocuksu bir gülümseme ile inui'nin gözlerini kapattı. İnui'nin düşmemesine dikkat ederek yavaş adımlar ile odaya girdi. İnui'nin gözleri açıldığında, ağzının açılmasına da engel olamadı. Gitar, piyano, caz, keman, domra, Tuval ve resim fırçaları. İnui soğukkanlı ama sevinçli bir şekilde etrafı gezmeye başladı. Piyano'nun üstünden parmaklarını gezdirdi, resim fırçalarını inceledi ve onun için en önemli şeyi yapıp gitarı eline aldı. Elleri ile bir haraket yapıp küçük ama güzel bir melodi çıkardı. Ardından gözlerini kapattı ve içindeki duyguların onu ele geçirmesine ele verdi. Bu sezgiyi yıllar önce shinchiro'dan öğrenmişti. Shinchiro hem kardeşleri ile ilgilenir, hem eve bakar, hem de çete işleri ile ilgilenirdi. Çok meşgül bir insan olmasına rağmen o zamanlar doğru düzgün tanımadığı inui'yi ciddiye alıp ona gitar çalmayı öğretmeyi ihmal etmemişti. İnui, çok özlemişti onun verdiği güveni. O öldükten sonra hiçbirşey eskisi gibi olmamıştı. Hala burada olsaydı bunların hiçbiri yaşanmazdı. Sarışın çocuk kafası dolu bir şekilde, bu büyüleyici melodiyi çalarken, siyah gözler dikkatlice onu izliyordu. Karşısındaki figür bir tablo olsa saatlerce onu izleyebilirdi kokonoi. İnui her zaman sanatsal bir kişilikti. Okuldaki sıralara resim çizerken bile sanat eseri oluşturuyordu. Yemek yemesi, yürümesi, su içmesi hatta geçmişte çete kavgalarında adam dövmesi bile çok naif ve zarifti. Öyleki geçmiş hayatta doğmuş olsaydı kesinlikle bir kraliçe olurdu. Kokonoi, önündeki sanatsal çocuğa doğru yürüyerek onun arkasına oturdu ve ellerini sıkıca beline doladı. Ellerini inui'nin vücudundaki heryerde gezindirmeye başladıktan sonra yüzünü kulağının arkasına yerleştirdi "arkadaşlarımızı görmeye gidelim mi sevgilim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞ | kokonui
FanfictionİLK HİKAYE MANGA SPOİLER⚠️ - - - - Üstünde kan lekeleri bulunan kırmızı kiyoması ile yıllardır hasretini çektiği figüre doğru yürüdü. Deponun karanlığına rağmen tanımıştı onu. Sandalyeye bağlanmış eski arkadaşının önünde diz çöktü. Titreyen eller il...