ON ÜÇÜNCÜ KURBAN NATALİE

76 8 0
                                    

Natalie 28 yaşında, buğday tenli, kahverengi gözleri ve kumral saçları olan bir şarkıcıydı. Ama daha kariyerinin başında da denebilirdi. Yani daha yeni yeni şarkıcılığa giriş yapıyordu. Bir apartman dairesinde kalıyordu. Bu apartman oldukça güzel renkte boyanmış ve tertemiz bir apartmandı. Beyaz renkte boyanmış duvarları ve üstüne kiremitten döşenmiş bir bölüm vardı. Oldukça hoş duruyordu. Birkaç hafta onu takip ettim. Nereye gittiğini, ne yaptığını kısacası her şeyi öğrendim. Her gece bara gider iş adamı sevgilisiyle biraz eğlenir gecenin sonunda ise evine dönerdi. Günlük rutini vardı da denebilirdi. Çok dakik bir insandı ve bir gün bara gittiği sırada evine girdim. Kapıyı açmam kolay olmamıştı. Pusuya yatıp, beklemeye başladım. Bir saat kadar bekledikten sonra kapı sesini duydum, direk salona geçti ve DVD'sine koyduğu kendi albümünden bir şarkıyı dinlemeye başladı. Arada nameler mırıldanıyordu ve müzik defterine bir şeyler yazıyordu. Usulca arkasında ki koltuğun tepesine dikilip, söylediği şarkıya eşlik ettim. Birden ayağa fırladı ve gözleri fal taşına döndü. Korkuyordu ama haklıydı da tanımadığı bir kişi evinde ve onun şarkısına eşlik ediyordu. Cebimdeki bıçağı çıkardım ve şah damarına sapladım kafasını keserek ses tellerini müzik defterinin üstüne koydum ve öldüğünden emin olduktan sonra evden çıkacaktım fakat kapının önünde insanlar vardı. Büyük ihtimalle annesi ve babası olmalıydı. Yurt dışında yaşadıklarından dolayı kızlarını özleyip ziyarete gelmiş olmalılar. Buradan nasıl çıkacaktım? Ev sekizinci kattaydı ve pencereden atlasam ben can verirdim herhalde. Kapıdan da çıkamam. Aklıma hemen bir fikir gelmeliydi, ve gözüme Natalie'nin telefonu çarptı ve telefonu alıp annesinin aramasını bekleyecektim. Eğer ben ararsam anlaşılırdı, istediğim gibi de oldu zaten. Natalie'nin annesi arıyordu;

''Alo Natalie, kızım nerdesin?'' dedi annesi endişeyle.

''Bardayım anne neden?'' dedim.

''Senin sesin neden böyle kalın geliyor kızım?'' dedi. İşte şimdi kendimi ele vermiştim, ne diyecektim kadına? ''Biraz hastayım da ondandır.'' Deyiverdim.

''Anne siz caddenin sonunda ki kafeye gidin oraya gelirim hemen.'' Dedim. Annesi ''Tamam kızım.'' Dedi ve merdivenden inmeye başladılar. İyice emin oldum gittiklerine ondan sonra hemen terk ettim orayı. Bu işte kusursuzdu, bu işe ilk başladığımda bu kadar kusursuz bir plan çıkaracağımdan emin değildim ama şimdi oldukça eminim. Ben bu iş için yaratılmıştım.

   Şimdi Natalie'nin bulunmasını bekleyecektim tabii. Artık dikkat çekiyordum ve çok daha fazla dikkatli olmalıydım. Kendi evime gittim ve listeme bir göz gezdirdim, listede iki kişi kalmıştı ne çabuk bitti on üç kişi ne kadar kolay oldu. Sabaha karşı evden çıkıp lojman yolunu tuttum. Yine James uyanmış ve bu konuyla ilgili araştırmalar yapıyordu bilgisayarında ve ben odaya girdiğimde dikkatini o kadar oraya vermişti ki girdiğimi bile fark etmemişti. ''James, canım'' dedim. Ürperdi fakat yüzünde ki o hırs hiç değişmemişti. Onlara göre bu iş içinden çıkılmaz bir hal alıyordu, halk içinde çok tedirginlerdi. Haklıydılar tabii, bütün haberlerde halkın isyanı, korkusu, tedirginliğini yansıtan haberler vardı. Hatta bazı aileler başka bir şehre bile taşınmışlardı. Ama bir şeyden kesinlikle emindim ki bu işte asla vazgeçmeyecektim. Natalie'yi biraz dramatik öldürdüğümün farkındaydım. Ailesi çoktan bulmuşlardır onu, haber ya bugün yada yarın James'e ulaşırdı. Ve James her zaman ki gibi deliye dönecekti, zaten ruhen çökmüşken işimi daha kolaylaştıracaktı. James, Jesica'nın bu işi gizli yürüttüğünü bilmiyordu ve bana onunla çalışmak istediğini söyledi. Jesica durumu hiç? Hemen kabul edecekti, zaten başkada çaresi yoktu. Bu benim kötüye gitmeme yol açabilirdi. Çünkü ikisi birlikte daha güçlü olacaklardı, ama bir şeyden de kesinlikle emindim ki ben onlardan daha güçlüydüm.

   ''James, hayatım kalk saat çok geç oldu.'' Dedim. Mutfaktan odaya ''Kalkıyorum'' dedi.

''Kahvaltı hazır.'' Dedim gülerek.

''Imm, çok güzel görünüyor, ellerine sağlık canım.'' Dedi

Ne yalan söyleyeyim, James'in bu halleri çok hoşuma gidiyordu. Eğer onunla farklı zamanlarda, farklı şartlarda karşılaşmış olsaydık her şey daha güzel olabilirdi.

''Bak en sevdiğin'' diyerek yumurtayı uzattım.

''Ya sen ne güzel şeysin öyle, sanki beni her geçen gün daha fazla bağlıyorsun kendine. Bu nasıl olabiliyor?'' dedi.

''James utandırıyorsun beni. Biz birbirimiz için yaratılmışız canım.'' Dedim ve masada ki elini sıktım. Kendime bile iltifat edemiyordum ama ben James'e aşık olmuştum hem de kör kütük. Ondan vazgeçemezdim, o olmadan yaşayamazdım. İçimde çöküntüler yaşıyordum bazen. Ya intikam, yada James.

  Peki ikisi bir arada olmaz mıydı? Delirme Kristen kendine gel! James'i unutmaya çalışacaktım, gerçekten çalışacaktım. Ama yine de olmayacağını biliyordum. Denemekten zarar gelmezdi zaten. O günün akşamı haberlerde Natalie vardı, çabuk bulunmuştu hayret. James hemen Jesica'yı aradı. Jesica saniyeler içinde bizim eve geldi.

''James ya bu nasıl olur o kadar tedbirlere karşı?'' dedi Jesica sinirli bir şekilde.

''Jesica bu kişiyi biz durduramayacağız, ben bunu anladım. Bu tek kişinin yürüteceği bir soruşturma değil. FBI'a devretmeliyiz bu dosyayı.'' Dedi James.

''Bence de bu iş artık bizden çıkmalı yoksa halkın polise güveni hiç kalmayacak ve bu da bizim lehimize olur.'' Dedi Jesica.

FBI mı? Bu dosyayı onlara vermemeliler olmaz. FBI'ın donanması aşırı derecede güçlü ve işim aşırı zor olur.

''Bence FBI'ı kafamızdan çıkartalım, halkın bize olmayan güveni kalmasa ne olur eğer FBI'a gidersek güvenleri biter. Bizim hiçbir işi başaramayacağımızı düşünürler'' dedim ani bir çıkışla. İkisi de kafalarıyla onay verdi. Ama böyle giderse emniyet müdürleri araya girecek ve FBI'a vereceklerdi bu görevi. Onun için hızlı olmalıydım. Zaman kaybetmeden on dördüncü kurbana geçmeliydim. On dördüncü kurban Alina'ydı.


AŞKIN İNTİKAMIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin