herkese selam, ben geldim! lütfen yıldıza basmayı ve bolca yorum yapmayı unutmayın. hepinizi çookkk seviyorum.
iyi okumalar perisi en güzel perilerimeee 🧚♀️
ve iyi ki doğdun, heynmel. bu bölüm senin için. varlığına ve güzel dostluğuna binlerce kez teşekkür ederim. 💗
berk, aybike'den bir telefon beklese de almamıştı. kız son anda bir işinin çıktığını söylemiş, bir daha da aramamıştı. oğlan sormuştu aslında, anlatmasını beklemişti ama aybike'nin bundan keskin bir çizgide kaçınması farklı hissettirmişti. acaba yeteri kadar güven duygusunu hissettirememiş miydi ona?
sigarasından nefeslendi, ankara'nın gecesine dikti gözlerini. yaklaşık yarım saat sonra kızın doğum günüydü. o, yeni bir yaş alacaktı. hayat yorardı insanı. seneler işledikçe kırışıklar eklerdi özenle çizilen yüzlerin her birine, göz altlarının rengini mor bir boyayla yeniden şekillendirirdi ve tebessümünü yorardı.
ama sanki bunlar, söz konusu kız olduğunda tam tersine dönüyordu. aybike, kızıl çocuğun gözünde gün geçtikçe güzelleşiyordu. o, şimdi nasıl güzelse otuzunda daha üstün bir güzelliğe sahip olacaktı. yüzüne eklenen her bir kırışıklık özelleştirecekti havasını. her ne kadar şu an bile kendisini beğenmese, hep bir bahane bulup iltifatlardan kaçınsa da girdiği her ortamda ne kadar güzel olduğunu söyleyeceklerdi.
yanında olur muydu bilmiyordu. ama olmasa bile bildiği tek şey onun çok güzel olduğu ve geleceğinin de bu güzelliğe benzeyeceğiydi.
sigarasını küllükte söndürdü. acaba anneannesinin iması yüzünden mi karışmıştı kafası? benden zaten o anlamda hoşlanmıyor, eğer doğruluğuna inandıysa mesafeli davranabilir.
bu düşünceyi susturmak istedi. "ne kadar mesafeli davranabilir be oğlum..." dedi kendi kendine. "zaten kilometreler var aranızda."
gündüz kutlamak için arkadaşlarıyla görüntülü arama planı yapmış olsalar da berk ilk kendisi kutlamak istemişti. bu amaçla küçük bir pasta almıştı. kızı görüntülü arayacak, doğum gününü kutlayıp hep yanında olduğuna inandıracaktı.
derin bir iç çekti. yeniden sigara yakmak istese de vazgeçti. belki yan yana gelemeyeceklerdi ama fazla içmek yine de istemedi. eğer yanında kız olsa paketi muhtemelen elinden alıp uzak bir köşeye koyardı.
balkondan içeri girdi. anneannesinin yanına gitti, uyuduğunu görünce gülümseyerek elinden öptü. onu seviyordu. o olmasa tutunamazdı hayata. anneannesi sevgiyle kucaklamış ve hayata dönmesini sağlamıştı. o, çok değerliydi.
odadan sessizce ayrılıp mutfağa ilerledi. buzdolabından pastayı çıkarttı, saate baktı. beş dakika kalmıştı. artık arayabilirdi. cebinden çakmağı alıp pastanın yanına koydu, mumu dikmişti. üstelik istanbul'da bir pastanede çalışan arkadaşından rica etmiş, kızın adresini vererek aynı pastayı götürmesini istemişti.
normalde yapamazdı ama annesiyle babasının evde olmayacağından faydalanıyordu işte.
arkadaşına mesaj attı. yaklaşık iki dakikadan sonra geri dönüş sayesinde kızın pastayı aldığını öğrendi. kendi kendine gülümsedi, telefonu alarak görüntülü aradı. aradan dakika geçmeden açılan telefona baktı.
"selam." güldü, aybike. gözyaşlarının arasından ışıl ışıl parıldırıyordu elaları.
"sen..." dedi iç çekerek. "sen çok kurnaz bi' çocuksun!"
hem endişelendi hem gülümsedi kızıl çocuk. "ne oldu? neden ağlıyorsun sen?"
"bilmem..." dedi aybike. "sadece bir anlık duygusal boşluğa yakalanmıştım, iyi hissetmiyordum ve kapıyı açınca önümde bu pasta beliriverince kendimi tutamadım."
oğlan güldü. saate ilişti gözleri. "bir dakika var..." dedi. "yakar mısın pastanı?" güldü, kız. bir çakmak aldı ve mumu yaktı. kızılın da pastasını yakışını gördüğünce mutlulukla gülümsedi. doğum gününü onunla kutlayacaktı.
doğum gününü, farklı hisler beslediğini kabullendiği çocukla kutlayacaktı.
"şimdi senden sadece gözlerini kapatmanı istiyorum," dedi oğlan. telefonu bir yere dikkatlice yaslayıp gözlerini tereddütsüz kapattı. artık kulaklarını kızıl çocuğun şefkat verici tınısı okşuyordu.
"yeni yaşında ne istediğini düşün, neler hissetmek istediğini... dersi bir kenara bırak, güzelim. sen zaten başarılısın. tatmin olamasan da, yetersiz hissetsen de tanıdığım ve tanıyabileceğim en çalışkın insanlardan birisin." zamana baktı, azalıyordu.
"hislerini sev. kendini sev, yaşamı sev. yeni yaşını sev. aynaları sev, güzelim. yani kendini sev. hep en çok kendini, bedenini sarmalayan kollarını sev. güneşi selamlayan gözlerini, bulutların perdelerini aralayıp maviliği etrafa saçan gülümseyişini ve hayatın izlerini taşıyan saçlarını."
gözlerinden bir damla yaş süzüldü. "üfle."
oğlanın onu sevmesini dileyerek mumu üfledi ama bu gerçekleşmedi. çünkü zaten gerçek olan bir şeyi dilediğinizde o sayılmazdı. bu nedenle tanrı, kızıl çocuğun isteğini kabul etti. aybike, artık kendisini sevmeyi öğrenecekti.
gözlerini açtı. titreyen bakışlarıyla, "özür dilerim," dedi. "sana soğuk davranmak istememiştim."
berk anlayışla tebessüm etti. "bir sorunun olunca anlatman için varım, güzelim. arkadaşınım ve arkadaşlar kötü zamanlarında yanında olmak için varlar."
kalbi acıdı, kızın. "haklısın," diyerek mırıldandı. oğlan gülümsedi. "şimdi kapatalım bu konuyu, üzülme sen. sadece gülümse çünkü bugün bir yaş daha güzelleştin."
aybike kıkırdadı. "hayır..." dedi. "yaşlanıyorum."
berk omzunu silkti. "sen güzelleşiyorsun, aybike. eğer duyguların olgunlaşması yaşlanmak demekse; yaşlanan tek şey duyguların."
"sen edebiyat bölümünü bir düşün bence." berk kahkaha attı. "kaanla aynı bölümü okumak biraz şey sanki..."
kahkaha atan taraf aybike oldu. "sürekli dalgaya vursa da aramızdaki en duygusal kişi kaan..." berk anlayışla tebessüm etti. "babasının onu kabullenmeyişini bile gülerek anlatmıştı, hiç unutmuyorum. onu bir matematik problemi için görüntülü aradığımda ise çözemediği için karşımda ağlamıştı."
gözleri daldı, kızın. "bazen ailelerimiz konusunda şanslı olmuyoruz, keşke olsak."
kastetmek istediği şeyi anladı, berk. aybike'nin ailesiyle arası pek iyi değildi. "arkadaşlar da birbirlerinin aileleri değil midir?"
aybike güldü. "aileleridir. pastalarımızı yiyelim mi?"
"yiyelim."
akreple yelkovan gecenin iki sularını gösterene kadar aramayı sonlandırmadılar. sessizlikle pastalarını yediler, berk müsaade isteyerek bir sigara yaktı ve dumanını aksi yöne üfleyerek kızın kestiği nefesini düzene sokmaya çalıştı.
ve aybike istediği için, onu dinlendiren şarkıyı belki de defalarca kez dinlediler.
yıldızlardan düşemem...
aybike, yıldızlardan düşmüştü çünkü evrenin yeryüzüne bir mucize göndermesi gerekiyordu. bu mucize de ela gözlü güzel kızdan başkası olamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kilometre / ayber
Fanficberk, internet üstünden tanıştığı kıvırcık saçlı kızdan hoşlanmaya başlar.