6-

112 7 0
                                    

Tuğra'dan

Anlatırken sanki her şeyi yeniden yaşamıştım. Bunu aştım sanıyordum ama öyle olmadığı gözler önündeydi. Soğuk suyu açıp yüzüme sertçe çarptım suyu. Başımı kaldırıp kızaran gözlerimi seyrettim. Ağlamamalıydım. Şuan olmazdı. Peki ama aklıma takılan bir şey vardı. Onca yıl herkesten sakladığım bu iğrenç anıyı neden daha bir gündür tanıdığım kişiye anlatmıştım. Neden içimden bir ses ona güvenmem konusunda ısrarcı olmuştu?
Sinirle doğrulup havluyu elime aldım. Yüzümü kuruladıktan sonra banyodan çıktım. Mutfağın kapısında durup içeri baktım. Ayça tezgahın üzerini topluyordu. İşine öyle yoğunlaşmıştı ki  geldiğimi fark etmemişti bile. Bende bunu fırsata çevirip onu öylece izlemeye koyuldum. Hoşuma gitmişti onu izlemek yaptığı tüm hareketleri ezberlemek istercesine dalmıştım onu izlemeye. Aniden beni fark edip ufak bir çığlık attı. Elini kalbinin üzerine götürüp

"Ne öyle sessiz sessiz geliyorsun ya. Aklım çıktı!"

Onun bu hareketlerine dayanamayıp küçük bir kahkaha attım. Yüzüne kocaman gülümseme yerleştirerek,

"Seni güldürebildim mi?" Dedi hevesle

Kafamı aşağı yukarı sallayıp ona yaklaştım. Onu tezgah ile arama aldım. Kalbinin atışları ve kızaran yanakları... işte bunu görmek istiyordum. Aniden kolumu uzatıp üst dolabın kapağını açıp bardak aldım. Ondan uzaklaşıp bardağa su doldurup içtim. Sadece ufak bir oyun aynamıştım. Ama sorun şu ki en az onun ki kadar hızlı atmıştı benimde kalbim. Yaptığım şeyi fark etmiş olacak ki elleriyle yanaklarını tutup, hızla çıktı mutfaktan. İki günde hayatım nasılda bu denli değişmişti. Ama bu değişim iyi gibiydi. Kasvetten unutulmaya yüz tutmuş evim canlanmış gibiydi. Daha fazla ışık alıyor ve daha güzel kokuyordu. Kafama çok takılıyordu. Ne yapacaktım ne olacaktı bundan sonra. Bu şehirden nasıl gidecektim? Ayça burada mı kalacaktı? Peki o ne yapacaktı? Biliyorum işte, çaresizdi o da. Benimle gelir miydi acaba? Kafamda o kadar çok soru işareti vardı ki. Ne olursa olsun, nereye gidersem gideyim, bu kötü şans peşimi bırakmayacaktı. Gittiğim her yere benimle gelecekti. Onca belirsizliğin içinde bundan emindim. Kötü biri miydim? Evet. Çoğunlukla. Sevgi nedir bilmez. Sadece kendi menfaatlerini düşünen bencildim. Senelerce kendimi şununla avuttum.

'senin suçun değildi Tuğra. Seni bu hale annen ve onun iğrenç oyunları getirmişti'

sırf onunla yaşıyor diye yıllardır kız kardeşimi görmedim. Görmek istemedim. Şuan kim bilir nerede. Neler yapıyor, en ufak bir fikrim var mıydı? Hayır! Bu belirsizlik beni günden güne yiyordu. Yaslandığın tezgahtan doğrulup balkona çıktım üzerimdeki ince tişörtten içeri girip tenimde titremesine sebep oldu havadaki rüzgar.. korkulukları sıkı sıkı kavrayıp öne doğru bıraktım bedenimi. Kafamı kaldırıp henüz kararmamış olan gökyüzüne baktım. Gözlerimi kapadım. Rüzgarın ninni gibi gelen sesiyle bir an aşağı bırakmak istedim kendimi. Aklım ile kalbim benimle oyun oynuyordu sanki. Biri yaptığım eylemi desteklerken öteki yargılıyordu.

Cebimden sigara paketini çıkartıp bir dal sigara çıkartıp dudaklarım arasında yaktım. İçime çektiğim tüm o zararlı ama güzel dumanı tek nefeste geri bıraktım. Yanımda beliren beden ile Kafamı sağa çevirdim. Ayça elindeki şalı omuzlarıma örttü. Tebessüm edebildim sadece. Batmakta olan güneşin ışıkları saçlarındaki kahvenin en güzel tonunu ortaya çıkarmıştı. Hayranlık ile baktım bir kez daha. Aniden  önümde duran sigara paketine uzanıp bir dal da o götürdü pembe dudakları arasına. Kaşlarımı çatıp sorarcasına yüzüne baktım.

"Merak etme sıklıkla kullanmıyorum. Sadece aklıma geldiğinde."

Kafamı yana yatırıp yüzüne daha çok odaklandım. Gözlerini benden kaçırıp batan güneşi izlemeye devam etti.

KAÇIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin