-8

99 7 0
                                    

Saat epey geç olmuştu. Tuğra'ya bakıp

"Yola ne zaman çıkıyoruz?" Diye sordum
Sanki söylediğim şey ile kendine gelmiş gibi aniden ayaklanıp

"Hazır değil mi her şey?"

"Yani hemen hemen her şey tamam. Zaten pek bir şeyim yok götürecek"

"Denizin kıyafetlerinden bir kaçını giyebilirsin. Yarım saate hazır ol"

Uyarıcı ve sert bir tonda söylemişti bunları. Deniz konusundan sonra böyle olması normaldi zaten. Tüm düşüncelerimden sıyrılıp banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp bir kaç isimi halledip banyodan çıktım. Odaya gelip kapıyı arkamdan araladım. Günlerdir uyku duzensizliginden moraran göz altlarıma baktım. Çantamdan kapatıcıyı alıp göz altlarıma uyguladım. Gözlerime rimel sürüp dudaklarıma da nemlendirici sürdüm. Saçlarımı tarayıp serbest bıraktım. Günlerdir ilk kez kendime hayranlıkla baktım. Derin bir nefes alıp dolabı açtım. Bir kaç parça kıyafete göz gezdirdim. Siyah balıkçı yaka bluzu ve mavi kot pantolonu alıp dolabı geri kapattım. Bunları üstümde görünce Tuğra nasıl hissedecekti kim bilir. Çok üzücü olmalıydı. Ama o istemişti giymemi, üstelik giyecek hiçbir şeyim yoktu.

Aralık olan kapıyı tamamen kapatıp üstümü giydim aynadan kendime bakınca, tamamen kusursuz görüntüme ikna olup deri ceketimi üzerime giydim. Çantamı alıp odadan çıktım.

"Tuğra ben hazırım" dediğim anda arkası dönük olan iri cüssesiyle bana döndü. Tepeden tırnağa süzüp. Hüzün dolu gülümsedi. İki adımla aramızdaki mesafeyi kapattı.

"Tıpkı onun gibi kokuyorsun. Çok yakışmış"
Dedi nefesi nefesimdeyken.

Kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Koyu kahve gözleri yorgunlukla kısılmıştı. Aniden egilip elimden çantayı aldı.

"Gecikmeyelim daha fazla"

Arkasından öylece bakakalmıştım. Duraksayıp tekrar bana döndü

"E hadi"

"G-geliyorum" diyip Arkasından evden çıktım. Botlarımı giydim, kapıyı Arkasından çekti. Birden duraksayıp

"Ayy telefonum içeride kaldı" dedim heyecanla. Elini ceketinin cebine götürüp bir telefon çıkardı.

"Onun yerine bunu kullanacaksın"

"Olmaz içinde annemle olan resimlerim var"

"Merak etme hepsini buna aktardım. İçinde yeni bir hat, annenin ve sadece benim numaram var"

Nasıl oluyorda her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünebiliyordu. Hayranlıkla bakarken telefonu al der gibi işaret etti. Telefonu elinden alıp saate baktım. 18:56'yı gösteriyordu. Hala zamanın nasıl bu kadar hızlı aktığına inanamıyordum.

Çantaları merdivenlerden beraber indirip. Binanın önünde son kez duraksayıp evinin penceresine baktı. Derin bir iç çekti. Önüne dönüp arabanın bagajına yerleştirdi tüm çantaları. O sürücü koltuğuna yerleşti bende yanına. Modu çok düşüktü. Resmen etrafa negatif enerji saçıyordu. Sabahki olayın etkisinden henüz kurtulamamıştı. Kendince haklıydı tabi.

Yaklaşık bir saattir yoldaydık araba çoktan şehirden uzaklaşmış sessiz patikada ilerliyordu. Kafamı yasladığım camdan kaldırıp Tuğra'ya baktım. Yola öyle bir odaklanmıştı ki adını seslendiğimde İrkilip bana döndü. Bir yandan da Yola bakmaya çalışıyordu.

"Müzik açalım mı?" Dedim hevesle

Hatif gülümseyip

"Olur aç bakalım" Dedi radyoda rast gele şarkılara bakarken aniden Jakuzi'den koca bir saçmalığa denk gelmiştim. O heyecanla sesini biraz açıp yolu izlemeye devam ettim. Arada bir şarkıya eşlik edip Tuğra'ya bakıyordum. Ama o sanki hiç müziği duymuyor gibiydi. Keyfini yerine getirmeye çalışıyordum ama imkansızı deniyormuşum gibi geliyordu. Şarkı bittikten sonra Tuğra bana dönüp

KAÇIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin