*2*

950 109 9
                                    


Tüm sınıf sessizdi. Bakışlarımı her birinin üzerinde gezdiriyordum. Beni dinlemeye hazırlardı. "Öyleyse," dedim, avuçlarımı tekrar bacaklarımın önünde birleştirirken. Gülümseyerek bakışlarımı bana en sevdiğim yüzü hatırlatan kızın gözlerine indirdim. "Size masalımı anlatayım."

"Hazırız öğretmenim."

Bende hazırdım. Gözlerimi kısa süreliğine kapatıp zihnimin beni o ana götürmesini bekledim. Kapalı gözlerimin önüne tanıdık manzara yerleşince ise gülümseyerek gözlerimi tekrar açtım.

"Her bir masalın şüphesiz çok önemli bir kahramanı olur. Masaldaki ana karakterimizin önüne çıkar ve hayatını değişir, güzelleştirir. Ben de kendi kahramanımla tanıştığımda on beşime yeni basmıştım. Güneşli bir gündü, hâlâ hatırlıyorum, o gün dersaneye geç kalmıştım fazlasıyla da sinirliydim. Annemlerle kavga etmiştim. Bilirsiniz ya hani bazen ebeveynlerle anlaşmak zor oluyor."

Sınıftan küçük kıkırtılar yükselse de kimse konuşmamı bölmedi. Bende yüzümdeki tebessümü hiç eksiltmeden anlatmaya devam ettim.

"O an onun varlığının farkında olmasam da tam arkamda duruyordu. Benim sırtım ona dönüktü bahçemizi izlerken elime eldivenlerimi geçiriyordum. Kış sonuydu, karlar yeni erimişti dolayısıyla da güneşe rağmen hava hâlâ soğuktu. Birden bire bir ses duydum. Arkamdan geliyordu, oydu bana seslenen. Arkama döndüğüm gibi bir çift gülümseyen gözle karşılaştım. Uzun boylu, zayıf birisiydi. Soğuğa rağmen de oldukça neşeliydi. Bana PTT'nin yerini sordu bende yeri tarif ettim ama ona bugünün pazar olduğunu, açık olmayacağını söyledim. O da bana adını söyledi ve bana benimkisini sordu. Ona adımı söyledim, bu sefer de gülümseyip bana nereye gittiğimi sordu."

"Yabancılarla konuşmamalısın."

Konuşan kişi Tahir'di. Anlatmayı kesip ona baktığımda, "Doğru," dedim, elimde değildi ona baktıkça gülümsüyordum. Onda bana birini hatırlatan bir hırçınlık vardı.

"Yabancılarla konuşmak doğru değil ama bazen birinin gözünün içine baktığında onun yabancı olmayacağını anlarsın."

"Nasıl yani?"

Tahir'in aklı karışmış gibi görünüyordu. Ona göz kırpıp gülümsemeye devam ettim.

"Devamını dinle."

Hikayem fazlasıyla uzundu ve ben onları burada çok fazla tutamazdım. Bu yüzden de bir an önce olanları anlatmaya başladım.

"Ona dersaneye gideceğimi söyledim. Benden ona dersanenin adresini tarif etmememi istedi. Benimle tanışmak istediğini görebiliyordum. Yaşıtımdı, yani neredeyse öyleydi. Bizim tanışlığımız sizin parkta yeni bir arkadaşınızla tanışmanıza benziyor. O gün ilk defa onun elini sıktım ve bir daha da bırakmadım. Benim ömürlük dostum, sırdaşım oldu. Onunla hep buluşurduk, lisede benden üst sınıfta eğitim görüyordu ama lise çıkışları da hep beraber zaman geçirirdik. Bana resim çizmeyi, şarkı söylemeyi, patenle kaymayı öğretmişti. Ama benim için yaptığı en büyük kahramanlık başkaydı. Bir gün mahallemizde doğal gazdan dolayı büyük bir patlama olmuştu. O da benimle aynı mahallede yaşıyordu, aslında tanıştığımız gün mahallemize taşınmışlardı. Patlamadan birkaç ev küçük zarar görse de çoğu anında alev almaya başlamıştı, bizimkisi de alev alanların içindeydi. Annem babam evde değildi. Ben iki küçük kız kardeşim, yatalak ananem ve kedi, köpeğimizle evdeydik. İlk önce küçük kardeşlerimi çıkarmıştım. Sonra korkudan saklanan kedimi bulmak için epeyce bir zaman harcadıktan sonra köpeğimle kedimi çıkarmış ve ananemi almak için eve geri dönmüştüm. Onu en sona saklamamın nedeni nasıl alacağımı bilmememdi. Engelli sandalyemiz yoktu ve ananem zayıf olmasına rağmen benim taşıyamayacağım ağırlıktaydı. Mahallede birini bulamayınca onu kendi başıma almam gerektiğine ikna olmuştum. Onu yatağından kaldırmakta zorlanıyordum. Kapı pencere açıktı havadan dolayı da alevler daha da büyüyordu. Öksürmeye başlamıştım, yaşlı ananemle beraber sona geldiğimizi düşünüyordum ama tam gücüm tükendiğinde sırtımda bir el hissetmiştim. Onun eliydi, yüzümü omuzunun üzerinden dönüp arkama baktığımda onun geldiğini görüp rahatlamıştım. Benden ananemin sağ kolunun altına geçmemi isterken kendisi de soluna geçip yaşlı kadını yatağından kaldırmıştı. Onu sırtına almak için yavaşça önünde eğildiğinde bana camdan çıkmamı söylemişti. Çünkü artık alevler bulunduğumuz odaya da sıçramak üzereydi ve kapıdan çıkmamız mümkün değildi. O gün ilk defa tek katlı bir evde oturduğumuz için şükretmiştim. Neyse ki dışarı çıkabildiğim an bakkal amca Ramiz bey beni fark etmiş yanıma koşmuştu. Onun gelmesi Hande'yle ananemin de evden çıkabilmelerini sağlamıştı. O gün hayat bana yaşamam için yeni bir mucize sunmuştu ama bu mucizeyi bana yaşatan kişi size bahsettiğim o kahramandı işte. Pelerini ya da özel bir gücü yoktu ama bakışlarında her zaman sadece benim görebildiğim bir cesaret vardı. Onunlayken her zaman kazanacağımı biliyordum. Ve hep de öyle oldu, beni hiç yanıltmadı."

"Peki, şimdi nerede o?"

Soruyu soran kişi hâlâ sırasının önünde durduğum iki küçük gamzelere sahip olan o tatlı kızdı. Bakışlarımı beni merakla izleyen kestane rengi gözlerine indirdiğimde gülümsedim.

"Hâlâ benimle, her zaman da benimle olacak..."

"Peki, onun adı neydi?"

Soru arka sıralarda oturan esmer bir erkek çocuğundan gelmişti. Sanırım ismi Mertti. Ona bakarken küçük bir an duraksadım ve derin bir nefes çektim içime.

"Hande... Onun adı Hande'ydi."


Evet bir bölümün daha sonuna geldik :) her gün bir bölüm paylaşacağım düzenli olarak ❤️

Masalımız böyle başlamış :)

Tahminleri olan var mı? 😈
Kurguyu nasıl buldunuzzz

Hiraeth | gxg | hanzehHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin