Öğrencilerimle beraber okulun kapısına gelmiş sıra halinde onları bahçeye çıkarmıştım. Ebeveynleri bizi bahçede bekliyordu. Teker teker her öğrencimle vedalaşarak onları anne babasına teslim ederken hep aynı cümleyi duyuyordum onlardan. "Öğretmenim yarın da masal anlatacak mısınız bize?"Eğilip en son yine aynı soruyu soran öğrencimin kafasını okşadığımda, "Yarın kendiniz masal yazabilmeniz için size harflerin ilkini öğretmeye başlayacağım. Ama sürpriz bir şekilde. Size güzel bir sürprizim var, yarın çok eğleneceğiz," dedim. Miniğin gözleri heyecanla parlarken eğilip yanağına hafif bir öpücük kondurdum.
"Teşekkür ederiz Zehra öğretmenimiz, çocukların hepsi bugün çok mutlu görünüyorlar."
Ebeveyn de benimle beraber bahçeden yavaş yavaş dağılmaya başlayan küçük kalabalık grubu izliyordu. Evet, haksız sayılmazdı annesinin elini tutup bahçeden uzaklaşan her minik oldukça mutlu görünüyordu. "Öyleler," dedim, gururla. Başını sallayarak tekrar onaylarcasına mırıldandı. Sonrasında ise o da benimle vedalaşarak bahçenin kapısına doğru yürüdü. Öylece peşlerinden bakıyordum. Kendi düşüncelerime dalmış bir şekilde avuçlarımın arasında tuttuğum çantamın kemerini sıkıyordum. Bir süre bu şekilde kaldım taki gökyüzündeki gürleme dikkatimi kendisine çekinceye kadar. İşte o zaman bakışlarımı boşluktan ayırıp yavaş yavaş batmaya hazırlanan güneşin etrafına toplaşan beyaz bulutlara baktım. Eve gitme zamanı gelmişti...
—
Mutfağın camını açık bırakmış içeri dolan yağmur kokusunu soluyarak her zamanki gibi her yağmur yağdığında dinlediğim o favori şarkımı dinliyordum. Bir taraftan da dikkatim tencerede kaynayan suyumdaydı. Makarnaları içine atmamın zamanı gelmişti artık bu yüzden de elimdeki bıçağı doğradığım sebzelerin yanına bırakarak kapağını açıp hazırda beklettiğim makarnayı tencerenin içine boşalttım. Onun en sevdiği yemeği iki kişilik yapıyordum her zamanki gibi... Ve bunu yaparken sevdiğim şarkının sözlerini mırıldanıyordum.
Senden çok uzakta bir yerlerdeyim
Bazen sevinç kederlerdeyimŞarkı sözleri hüzünlüydü ama ben söylerken gülümsüyordum çünkü bu şarkı 2005 senesinde onunla ilk dans ettiğimiz şarkımızdı. Onu yine yağmurlu bir günde beni beklediği bankta ıslanmış bir halde bulmuştum o gün. Yanına geldiğimde ilk teklif ettiğim şey herhangi bir kafeye geçip oturmamız ve onun daha fazla ıslanmamasıydı ancak Hande her zamanki gibi beni yine şaşırtmayı başarmış ve ayağa kalkıp karşıma geçerken kapüşonumu tıpkı kendisinde olduğu gibi kafamın üzerine çekmişti. Ağacın dalları ara sıra üzerimize süzülen damlalar hariç bizi ıslanmaktan koruyordu ve Hande bu durumu fırsattan istifade lehimize çevirmişti. Sağ kulağıma taktığı kulakta Sinem'den Yaz Yağmur'u şarkısı çalıyordu. Onu daha önce radyoda dinlemiştim ama Hande kollarını belime sarıp benimle dans etmeye başladığı anda şarkı fazlasıyla özel gelmeye başlamıştı bana. Ve o günden sonra da hiç bu özelliğini kaybetmemişti.
Her yağmur yağdığında
Gözlerin hep aklımda
Adını ne zaman ansam
Yağmur yağar buralaraYemeğim neredeyse hazırdı. Sebzeleri kavurduğum tavanın altını kıstığımda kapağını üzerine kapatarak buharda iyice pişmesini sağladım. Ocağın önünden geçip açık bıraktığım pencerenin önüne geçtim. Her yemek yaptığımda her zaman yanımda olamasa da onu bekliyordum. Ne de olsa her zaman iki kişilik yapıyordum...
—
Günün yorgunluğu peşimi bırakmıyordu. Salondaki kanepede daha fazla yatamayacağımı anladığımda televizyonu kapatarak yatak odama geçtim. Yağmurun rahatlatan sesini ve kokusunu duymak için odanın penceresini hafif aralık bıraktıktan sonra iki kişilik olan rahat yatağıma geçtim. Her zamanki gibi yatağın sağına yatıp yorganı üzerime çekerken sağıma döndüm ve yanağımı avuçlarımı birleştirdiğim elimin üzerine yasladım. Yorgundum ama uyumadan önce onun varlığını hissetmek istiyordum. Gözlerimi kapatsam da her zamanki gibi onun gelmesini bekledim. Beni çok bekletmedi, kısa bir süre sonra arkamdan karnıma dolanan kolunun baskısını hissettim ve mutlulukla gülümsedim. "Hoş geldin."
"Hoş bulduk." Dudağını kafa kemiğime bastırdı. Kolunu daha sıkı vücuduma sardığında elimi elinin üzerine bırakarak her zamanki gibi onu yorganın altına girmediği için azarladım ve o da her zamanki gibi buna ihtiyacı olmadığını hatırlattı bana. Hande hiçbir zaman üşüyen bir insan olmamıştı, şimdi de bu hali beni şaşırtmıyordu.
Uyumadan önce dudaklarımı bükerek ona, "Bugün sınıfımda ilk günümdü ama beni görmeye gelmedin," dedim, o da sesindeki aynı hüzünle, "Gelemedim, üzgünüm," diye cevapladı. Biliyordum, elinde olsa gelirdi. Her zaman geliyordu. Ama bazen yapamıyordu işte ve ben de bu durumu kabullenmiştim.
"Keşke o mesleği hiç seçmeseydin," dedim, kısa bir süre sonra yine aynı hüzünle. Bu sefer Hande kıkırdayarak bedenini sırtıma daha da bastırdı ve kulağımı kemirirken beni gıdıklayarak kıkırdamamı sağladı.
"Seneler geçti ve sen hâlâ bu durumu kabullenmedin."
"Kabullenmem de... Mesleğin seni benden uzak tutuyor, bunu sevmiyorum," diye cıyakladım.
"Şşş, uyu Zeze. Yarın erken kalkacaksın. Uyu hadi."
Dudağını tekrar kafamın çukuruna bastırdığında bu sefer sözünü dinleyip gözlerimi kapattım.
"İyi geceler, sevgilim."
"İyi geceler..."
Bölüm nasıldııı bakalımmmm?
Sizce Hande'nin mesleği ne olabilir?
Hikaye ilerledikçe tahminlerinizi yazmayı unutmayın :d merak ediyorum kafanızda nelerin döndüğünü😂
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiraeth | gxg | hanzeh
Ficção AdolescenteSabahları seviyorum, insanları seviyorum, filmleri, şarkıları, kitapları, sıcak ekmeği, kalabalık sofraları, çikolatayı, minicik bebekleri, rüzgârda yaprak olmayı, geceleri yıldız olmayı, yaz gecesinde yağmur olmayı seviyorum. Ama en çok seni seviyo...