-3

13 1 2
                                    

"Ben geldim." dedi samimiyetsizce, samimi olmaya çalıştıkça batıyordu adeta.

"Hoş geldin baş belası." dedi annesi, aynı samimiyetsizlikte.

Sonuçta, herkesin ailesi ile arasının iyi olması zorunlu değildi, en azından o, buna inanıyordu.

"Odama geçiyorum." dedi, ayakkabılarını çıkartıp odasına doğru yürüdü.

"Geç ve çıkma, az sonra baban gelir."

"Tamam."

Odası soğuktu, çantasını bir kenara attı. Kapıyı kapatıp, üstünü değiştirmek için dolaba yöneldi.

Rüzgar'ı düşündü, her şey yolunda gibi davranmıştı ama aşırı stres yaptığını düşünüyordu. Üstelik; dikiş patlamadıysa, ne kanamıştı?

Üstünü değiştirdi, masasına oturdu. Ders çalışmak pek ona göre değildi aslında ama kafa dağıtma ihtiyacı da duyuyordu. Okul onu bunaltıyordu, kafa dağıtmak için kendisini bunaltan şeye yönelmek zorunda olması daha da canını sıkıyordu.

Eskiz defterini çantasından çıkartıp masasına koydu, kulaklığını takıp bir şeyler karalamaya başladı. En azından kara bulutlar dağılmaya başlamıştı. Öylesine dalmıştı ki ne çizdiğine bile bakmıyordu, hipnoz olmuş gibiydi. Oldukça sakinleşmişti. Birden bire güç boşalması yemiş gibiydi.

Masasına daha da yaklaştı, kafasını masaya koyarak çizmeye devam etti. Müzik de rahatlatıcı ve yavaş olunca yavaş yavaş uykuya dalmaya başlamıştı. Gözlerini kapadı, gördüğü yüz yine onu şaşırtmamıştı. Yavaşça gözlerini açtı, acaba bu sefer fazla mı ileri gittim? diye düşündü.

Kafasını kaldırıp çizdiği figüre baktı. Beyaz tişörtü, pantalonu, dalgalı saçları..

"İleri falan gitmedim, kendisi kâbul etti."

Masadan kalktı, yatağına uzandı. "Biraz uyuyayım, geçer."
Kulaklığını çıkarttı ve yastığının altına koydu. Battaniyesini üstüne çekti ve yavaş yavaş uykuya daldı.

~

"Deniz topu atsan diyorum artık?"

Top sektirme rekoruna doğru koşan Deniz, arkadaşının bu dediğini duymazdan gelmişti. Dudaklarını hafifçe aralayıp sektirdiği her sayıyı yavaşça sayıyordu " ..yüz elli dört, elli beş.."

Arkadaşı bu durumdan sıkılmış olacak ki topu kendi almak için yöneldi, başarılı da olmuştu.

"Ne yapıyorsun? yüzyılın rekoruna gidiyordum!" şakasına sitem etti Deniz.

"Sokturtma rekoruna, iki maç atalım İstanbul Beyefendisi seni." arkadaşı da onunla dalga geçmeyi seviyordu.

"İki eline vereyim ya!" kahkaha atıp geri çekildi.

Onlar sadece birkaç metre uzakta konuşurken, Deniz'in gözleri bir saniyeliğine soyunma odasına giden Rüzgar'a takılmıştı.

"Bekle." dedi Deniz, eli ile arkadaşına dur işareti yapmıştı. Rüzgar'ın arkasından soyunma odasına yürüdü.

Soyunma odasında birkaç dolap ve oturacak banklar hariç pek bir şey yoktu. Rüzgar da kıyafetini yanında getirmiş, okul üniformasını çıkartmak üzereydi.

Deniz içeri girince üniformayı düzeltti, kapıya döndü.

"Ödümü patlattın pezevenk, öyle mi girilir soyunma odasına."

"He he, kusura bakma." kapıyı ardından kapattı. Rüzgar'a doğru birkaç adım attı.

"Göster bakayım dikişini."

Rüzgâr Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin