Cuma günü ne kadar da hızlı geçmişti öyle.. Rüzgar'ın tek derdi Deniz'di artık. Cumartesi saat kaç gibi buluşacaklarını bile planlamamışlardı.Cuma gecesi saat 22:30 civarlarında Rüzgar kendi odasındaydı, yatağında uzanıyor bir yandan müzik dinlerken bir yandan da meditasyon yapıyordu. Aklı sürekli Deniz ile ev arasında dönüp dolaştığı için ailesini de çok boşlamıştı.
Yine de kendisine de zaman ayırdı, bu hafta olanlar çok hızlı olmuştu. Daha Pazartesi günü tam olarak tanıştığı bu çocuk Cuma gününe arkadaşı olmuştu ve evine gelecekti.
Ardından gözlerini yavaşça açtı Rüzgar, "Yine onu düşünüyorum. Delireceğim.." diye mırıldandı. Rahatlamak için yatağındaydı ama hayatında Deniz olduğu sürece stresten gebericek gibiydi.
"Kızın telefonunu çalmak ha? Sorunu kökten kralı götten halletmek bu olsa gerek."
Sinirle doğruldu, morali bozulmuştu. "Neden sürekli kafamda dolaşıyorsun.." dedi kendi kendine tekrar. Müziği kapattı, yatağının içine girdi ve uykuya dalmaya çalıştı.
Cumartesi günü arkadaşının geleceğini annesine ve babasına söylemişti. Babası mesaiye kalıyordu, annesi de kız kardeşiyle birlikte teyzelerine gidiyordu.
Ama annesi Rüzgarın arkadaşının geleceğini öğrendiği zaman Rüzgar ve kardeşi ile minik bir hediye olarak kek ve börek yapmıştı. Babası da delikanlya lazım olur diye tesbih almıştı. Rüzgar'ın arkadaşının geldiği sabah evde olmayacaklardı ama akşam bütün aile akşam yemeği için toplanacaktı.
Evde yalnız olacaklardı, bu onu çok daha geriyordu çünkü bu çocuğun sağı solu belli olmazdı. Kızın telefonunu çaldığı gibi evden bir şey çalabilirdi ve Rüzgar'ın ruhu bile duymazdı.
Somurttu, kendine sarıldı ve başka bir şey düşünmeye çalıştı.
Deniz'in ağladığı gün aklına geliyordu, aile kardeşini evlendirmeye çalışmıştı ha? Çocuk bu kadar sıkıntılıyken ailesinin de düzgün olması beklenemezdi zaten.
Ama başka bir sorun vardı, bu çocuk kendisini öpmüştü. Ardından daha da ileri gidecekti, eğer onu durdurmasaydı.
"Hm.." dedi Rüzgar, "Acaba o gün onu durdurmasaydım ne olurdu?"
Uyku ile uyumamak arasındaki ince çizgide hâlâ bir şeyler hayal edebiliyordu. Herhalde kemerini çıkartırdı fakat sonra ne olurdu?
"Sana özel bir şey değil." de ne demekti?
Ardından kucağına oturup ufak çaplı bir sinir krizi geçirmişti.
Düşünceler ile boğulurken uykuya dalmıştı. Dertten çok uyuyacaktı, adı gibi iyi biliyordu.
Öyle de olmuştu.
-
"Hayır, bak! sana daha kaç kere anlatacağım, sigara paketinin benimle alakası yok!" Odada çığıran kızın çığlıklarıydı bu.
"Betül kafanı kırdırtma bana. Bu yaşta sigaraya başlamak ne demek?!" Onu azarlayan annesinin sesi daha çok çıkıyordu.
"Benim değil, benim değil!" diye tekrarladı kız,
"Babana söyleyeyim de sana iyi bi' ceza versin. Orospuya bak, bizim ona yemek alsın diye verdiğimiz parayla gidip sigara alıyor, içip sıçıyor. Erkeklerle de yatıp kalkıyorsundur sen!"
Annesi kapıyı çarpıp odadan çıkarken, abisi odaya girmişti. Betül'ü masasına oturmuş şekilde, ağlarken gördüğünde başta şaşırmıştı.