"Ne?" Rüzgar'ın sesindeki şaşkınlık her şeyi açıklıyordu aslında. Daha önceden sınıfında bulunan sessiz bir kişinin aslında bu sessiz kişiliğinin perdeleri arkasında neler saklayabildiğini düşünmek bile Rüzgar'ı deli etmeye yetiyordu.Cinayet? belki. Kapkaçcılık? kesinlikle. Yan kesicilik? ehh..
Deniz'in bir şey dememesinin üzerine kendisini kilitlenmiş gibi hissetmişti Rüzgar. Yavaşça geri çekildi ve derince iç çekti.
"Beni ilgilendirmeyen işlere burnunu sokmamalıydım." diye mırıldandı, ayağa kalkıp odanın camını açtı. Deniz hâlâ konuşmamıştı, sahi, bu çocuk niye birden dut yemiş bülbüle döndü?
"Umarım resim defterinin yanında Edebiyat defterini de getirmişsindir çünkü bu ödevi yapmana yardım ettikten sonra iki yabancı olacağız. Tekrar." Rüzgar ne dediğinin farkında değildi. Deniz'in kafasını kaldırıp ona bakmasının üzerine farklı hissetti. Daha farklı.. sanki ona üzülmüştü ama hayır bu farklıydı..
Hayal kırıklığı.
Deniz'in gözlerinin içinde gördüğü şey tam olarak buydu. Hayal kırıklığı. Deniz, Rüzgar'ı bir dosttan fazlası olarak görmüştü. Bir sırdaş ve belki de en karanlık korkularının bekçisi ama Rüzgar'ın bu sözü onu hayal kırıklığına uğratmıştı. Deniz ilk defa Rüzgar'a güvenmişti, ona içini açacaktı ama bunu beklemiyordu.
Rüzgar ne bok yediğinin farkına vardığında çok geçti.
"Peki." Deniz'in ruhundaki burukluk sesine yansımış, hayal kırıklığını bir kere daha hançer misali Rüzgar'ın kalbine saplamıştı.
"Ben.." dedi Rüzgar, bu kumarda da büyük kaybetmişti. Derince iç çekti ve yatağa oturdu, Deniz'in yanına. Ensesinden tutup kendisine çekti, Deniz'in kafasını omuzuna koydu.
"Öyle demek istemedim.." diye mırıldandı, cümlelerini toparlayamadan devam etti. "Anlatmak istediğim her an dinleyeceğim." diye fısıldadı, sesindeki rahatlatma isteği kolayca anlaşılabilirdi.
Deniz'in kendisine doğru hızlı bir hamle yapıp üstüne çıkmasını beklemiyordu.
"Ne- Ne yapıyorsun?!" sesindeki korku ve şaşkınlığı gizleyememişti. Daha çok şaşırmıştı. Deniz yavaşça yüzüne yaklaşınca kalbinin artık göğüs kafesini kıracağını hissetmişti. Dudaklarını araladı, titreyen nefesiyle birlikte "hırsını al" diyebilmişti.
Deniz yavaşça yanağına bir öpücük kondurup üstünden çekilmişti, onun da kalbi delicesine atıyordu. Peki neden daha önceden yaptığı gibi dudağından öpmemişti? Yoksa başka bir şey mi vardı?
"Deniz?" Rüzgar mırıldandı, gözlerini tekrardan çantasına yönelen Deniz'e çevirdi.
Tabi ya. Edebiyat projesini yapacaklardı.
"Üzgünüm. Bir daha olmayacak. Lütfen kimseye bahsetme." Deniz'in sesi fısıltı halinde çıkıyordu ki bu söyledikleri Rüzgar'ın içinde bir şeyleri kırmaya yetmişti.
Kendisine hakim olamayıp Deniz'in yanına yaklaştı, çenesini sıkıca kavrayıp Deniz'in kendisine bakmasını sağladı. Deniz'in gözlerindeki şaşkınlık karnındaki kelebekleri canlandırmak için yeterliydi, dudaklarını araladı ve sırıttı.
"Benden öyle kolay kaçamazsın Deniz efendi, öyle kolay lokma değilimdir." Yavaşça Deniz'in dudaklarının üstüne koydu parmaklarını, okşadı. Deniz'in gözlerinin iyice açılıp ona korkuyla bakmasını beklemiyordu. Kalbi korkudan mı hızlıca atıyordu? Fakat bu çok saçmaydı, onu daha önceden habersizce öpen Deniz'di ve şimdi aynı şeyi kendisi yaparsa Deniz'i korkutmuş mu oluyordu? Başlatan Deniz'di!
"Yapma.." dedi mırıldanarak, gözlerinden damlayan yaşlarda utanırmışcasına Rüzgar'ı itip, yüzünü saklamaya çalıştı.
"Lütfen.. dokunmayın bana.. daha çok küçüğüm.." sesi titriyordu, öncekinden daha kötü bir şekilde ağlıyordu. Rüzgar dişlerini sıktığını fark etmişti.
"Yalvarırım.. yapmayın!" Deniz'in kendisine konuşmadığını anlaması bir süre almıştı.
"Deniz..?" yavaşça elini Deniz'in omuzuna koydu, sakinleştirmek istemişti ama Deniz'in onu itip daha çok yalvarmasını beklemiyordu.
"Dokunmayın bana ne olur, kimseye söylemeyeceğim! Kimseye söylemem nolur gitmeme izin verin!" sürekli nefesi kesiliyordu, gözlerini açamıyordu.. sürekli burnunu çekip devam etti, sesini belirli bir desibelden yukarı çıkartamıyordu.
"Lütfen!" mırıldanmaya dönüştüğünds Rüzgar sıkıca Deniz'i sarmıştı. Ellerinden birisi Deniz'in belindeyken öbürü sırtındaydı.
Rüzgar, Deniz'in atak geçirdiğini anlamıştı. Kuzeni de aynı şekilde travma sonrası stres bozukluğundan muzdaripti. Ama onunki bir cinayete tanık olduğu için oluşmuştu fakat Deniz'in bu kadar kötü bir şey yaşadığını bilmiyordu.
Kalbi Deniz için kırılmıştı, elini Deniz'in saçlarının arasına atıp yavaşça okşadı.
"Benim yanımdasın, kimse artık sana zarar veremez." dediğinde Deniz yavaşça gözlerini açmıştı. Hıçkırarak Rüzgar'ı kollarıyla sarmalamıştı.
Rüzgar ne olduğunu az çok tahmin edebiliyordu, her geçen saniye Deniz için daha çok üzülüyordu. Ona acımıyordu, acısını paylaşıyordu. Bir şey söylendi, sormadı veya üstelemedi. Sadece Deniz'in ona sarılıp ağlamasına izin verdi, isterse sonsuza kadar sürsün.. Rüzgar buna izin verecekti.
Aradan geçen dakikaların ardından Deniz'in sesini duymuştu:
"Artık biliyorsun." hıçkırıklarını tutmaya çalışıyordu. "Lütfen iğrenme benden, ben onları durdurmaya çalışmıştım.. yoksa Betül'e yapacaklardı." Titreyen elleriyle hâlâ Rüzgar'ı kavramaya çalışıyordu.
"Yalvarırım uzaklaşma benden, kimse beni dinlemiyor.." sesi fısıltı şeklinde çıkıyordu, ağlamaktan boğazı kurumuştu.
Rüzgar geri çekildiğinde Deniz, Rüzgar'ın da onu terk edeceğini sandı. Eliyle onu tutmaya çalışınca Rüzgar kalbine saplanan acıyı tanımlayabilecek bir kelime bulamamıştı.
"Gitme.." Deniz sesini kısmıştı. "Her şeyi yaparım.. lütfen gitme.." Gözlerini kapatıp Rüzgar'ın onu bırakmaması dua etmeye başlamıştı. Vücudu deli gibi titriyordu.
"Gitmeyeceğim." dedi Rüzgar, Deniz'in elini tutup onu ayağa kaldırdı. "Gel bir yüzünü yıkayalım. Ağlama, başın ağrır veya dönerse senin için ağrı kesici almaya gidebilirim; Bizde sadece parol var." Deniz sadece gözlerini açıp elini tutan Rüzgar'a baktı, gözlerinin içine baktı. "Ardından bir bardak su içmen gerek, boğazını yıpratma." Rüzgar ona daha öncekinden farklı gözle bakmıyordu.
Deniz'in gözlerinin içi parlamıştı. Dudaklarını aralayıp bildiği tüm iltifatları sıralamak istemişti ama konuşmamıştı. Bir şeyleri boğazından yukarı çıkartamıyordu.
"Dikilme öyle. Gel, lavabo şu tarafta." Rüzgar'ın çekiştirmelerine dayanamayıp yürümüştü. Rüzgar ılık suyla onun suratını yıkmasına yardımcı olmuştu. Rüzgar'ın da dediği gibi olmuştu, kendisini toparlanmış hissediyordu.
"Başın iyi mi?" sesindeki endişe hissedilebiliyordu.
"Ben iyiyim.." Deniz derince iç çekip kendisinde Rüzgar'ın gözlerinin içine bakacak cesareti bir kere daha bulmuştu.
Rüzgar gülümsediği zaman içinde tatmin edemediği bir duygunun tekrardan canlandığını hissetti. Güvende hissetti, mutlu olduğunu hissetti.. Bu sadece Rüzgar'ın onun gözlerinin içine bakıp gülümsemesiyle mi olmuştu?
"Gel sana su koyayım. Ardından biraz sohbet ederiz sonra projeni yaparız." Eli ile Deniz'in omuzunu ardından da sırtını sıvazlamıştı. "Sen gördüğüm en güçlü kişisin" dedi, buruk bir şekilde gülümsedi.
Deniz vücudunda pompalanan ısı ve adrelanini hissediyordu. Ya da dopamin mi demeliydi? Kendisinin gülümsemesini engelleyemiyordu.
"Teşekkürler." dedi, sesindeki mutluluk anlaşılır derecede fazlaydı.