-4

6 1 2
                                    

"Ya yavrum sen geri zekalı mısın? Daha kaç kere anlatacağım, futbol topuna ayağının içi ile vurup şut çekeceksin! Ucu ile değil."

"Ya ama hocam şimdi sizde yani.."

"Ulan bütün sınıf senin şut çekmeni bekliyoruz, düzgün çek şunu da salayım sizi."

"Hocam en fazla bu kadar oluyor.."

"Çık git futbol sahasından, çay getir bana."

Hocanın tatlı bir siniri vardı fakat çabucak geçmişti. Okulun en yaşlı beden eğitimi hocasıydı kendisi. Öğrenciler bu huysuzluğunu yaşlılığına bağlıyordu.

"Serbest miyiz hocam?" bunu soran Deniz'den başkası değildi.

"He serbestsiniz, başınızı belaya sokmayın da ne yapıyorsanız yapın."

Hoca sahadan çıkarken erkekler bir araya toplanıp futbol maçı için takım kurmaya başlamıştı. O sırada Rüzgar yavaşça aralarından sıyrılıp sahanın çıkışına yönelmişti.

"Siz bizden nasıl bir kişi fazla oluyorsunuz?" diye sordu Deniz, işaret parmağı ile karşı takımın kaptanı olan arkadaşı Arda'ya bakıyordu.

"İbo hasta olmuş," dedi arkadaşı sıkılarak, "Onun yerini tutacak birini bulamaz mısın? Yoksa ben mi takımımdan birini çıkartayım?" diye de ekledi.

"Diğerleri nerede?"

"Ya zaten bizim Furkan ile Umut amcı olduğu için kızlarla voleybol oynuyor, İbo hastalanmış okula gelmedi, diğerleri de diğer sınıfın erkekleri ile basketbol maçı yapıyordu en son. Bir de şey var.. şu edebiyatçı var." dedi, eli ile sahadan çıkmak üzere olan Rüzgar'ı gösterdi.

"Rüzgar!" Deniz seslendi, Rüzgar arkasını dönüp Deniz'e baktı.

"Oyuna gel'cen mi? Bir adam eksiğiz."

Rüzgar bir an düşündü, belki iyi oynayabilirdi ama kendinden şüphe ediyordu.

"İyi oynayamam ama?" dedi Rüzgar tedirgince.

"Koy götüne gitsin, zaten eğlencesine oynuyoruz."

"İyi geleyim bari, yapacak daha iyi bir işim yok."

Deniz, Rüzgar konusunda biraz endişeliydi aslında. Daha önce hiç birlikte oynamamışlardı ve bu oyun eğlence için bile oynanıyor olsa bir rekabet vardı.

Rüzgar'ı kaleye atmayı düşünmüştü fakat kaledeki çocuğun kilosundan dolayı koşamayacak olduğunu fark ettiği için onu sol bek'e almak zorunda kalmıştı. Kendisi zaten ön liberodaydı.

~

Oyun başlayalı neredeyse 25 dakika olmuştu ama Rüzgar ilk golü takımına kazandırmıştı bile. Yakaladığı açık pozisyonda acımadan vurmuştu.

Deniz bu durumdan biraz sıkılmış duruyordu, bu çocukta gizli bir cevher olabileceği düşüncesi onu takım kaptanlığı rütbesini sarsabilir miydi?

~

Zilin çalması ile Rüzgar'ın ikinci golü atmaya yardımcı olması bir olmuştu. Sadece güzel bir pas vermişti fakat karşı takım onu bu hareketinden dolayı bile tebrik etmişti.

Arda, Rüzgar'ın elini sıktı ve "Ara sıra katıl la bize, iyi oynuyorsun." dedi.

Mevkisinin saklandığını hissetti Deniz, neden bilmiyordu ama içinde garip bir duygu belirmişti. Rüzgar, Deniz'e göz ucuyla baktı. Ardından Arda'ya "Yok be, İbrahim beni üçe katlar. Sadece biraz acemi şansına sahiptim o kadar." Ardından sahadan dışarı çıktı ve bir banka oturup birkaç yudum su içti.

Arda'nın takımı dağılmış, kimi kafeteryaya gitmiş kimi de hızını alamayıp spor salonunda basketbol oynayan arkadaşlarına katılmıştı. Arda da öyle yapmıştı.

Fakat Deniz hâlâ hayalet görmüş gibiydi, Rüzgar'ın yanına gitti.

Biraz terlemişti, yanına gelen Deniz'e baktı.

"İyi oynadın." dedi Deniz,
"Teşekkür ederim, bunu senden duymak büyük bir gurur." dedi gülerek.

Deniz de gülmeye çalışarak cevap verdi. Başka ne yapabilirdi ki?

"Neden ölü gibisin?"

"Çünkü beni o sahaya gömdün." dedi Deniz mırıldanarak, okula doğru yürüdü.

"Korkma Deniz, kimse senin yerini dolduramaz." diye arkasından seslendi Rüzgar.

Deniz derince bir iç çekti, sanki sinirlenmişti ama bu hissettiği şey tam olarak sinir de değildi.

Kıskanmıştı
ve de utanmıştı.

~

Rüzgâr Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin