2. Bölüm

697 14 20
                                    

Nora'dan...

   Zorlukla gözlerimi açtım ve anında beyaz bir ışık gözlerime hücum etti. Yattığım yerden doğruldum ve gözlerimi ovuşturdum. Gözlerimin ışığa alışması için gözlerimi kısarak etrafa bakındım, gözlerimi kocaman açtım ve çığlık attım. Burası benim odam değil, ya da şimdilik kaldığım otel odası.

Yattığım yatağın karşısındaki kapı hızla açıldı ve bir kadın içeriye girdi. "Bir şey mi oldu, Nora hanım?" dedi içeriye giren kadın. Kaşlarımı çatıp gözlerimi kocaman açtım ve sinirle ayağa fırlayıp kadının üzerine yürümeye başladım.

"Nerdeyim ben? Neden beni kaçırdınız? Amacınız ne? Babam burayı bulursa hepinizi mahveder!" diye diye kadının dibine kadar girdim. 

"Bir sorun mu var? Birisi çığlık attı sanki." Arkadan beni bayıltan o yakışıklı adam geldi ve kadını benim önümden alıp kendi arkasına çekti. Ateş saçan gözlerimi o adama çevirdim ve işaret parmağımla onu işaret ettim. "Sen," dedim gözlerimi kısarak. "Ben?" dedi.

Ellerim ceplerimi yokladı ve telefonumu ardı. Ama bulamadım. Yeniden işaret parmağımı ona doğrulttum. "Telefonum nerede!" diye cırladım. Omuz silkti ve "Kırıldı." dedi. Ona doğru bir adım attım.

"Telefonumu ver." dedim sakin bir sesle. "Kırıldı dedim ya." Bir adım daha attım. Bu sefer sesimi yükselterek, yine aynı şeyi söyledim. "Telefonumu ver!" O da kaşlarını çattı ve bana doğru bir adım attı. Aramızda bir mesafe kalmamıştı. Göğsüm onun göğsüne değiyordu. Yani kısa olduğum için pek göğsüne değmiyordu ama olsun.

"Kırıldı dedim." Sert bir sesle konuştu. "Nerede?" Sanki beni küçümsüyormuş gibi üstten üstten bakarak güldü. "Çöpte, gidip alacak mısın?" Kaşlarımı daha da çattım. "Evet alacağım, nerede?" "Buradan 270 kilometre uzakta." dedi. Kaşlarımı daha da çatarak geriye bir adım attım ve arkamı döndüm. "Ne oldu, gidip almayacak mıydın?" diye dalga geçti. Kollarımı göğsüme bağladım ve yere oturdum.

"Ne yapıyorsun?" diye yaptığım şeyi sorguladı. Sadece omuz silktim. "Oturma grevi," diye cevap verdim düz bir sesle. "Sen telefonumu verene kadar yemeden, içmeden kesileceğim ve burada oturacağım." Kararlı sesimle ona bakmadan konuşurken arkamdaki adamdan bir kahkaha yükseldi. Gülerkenki sesi çok iyi, kahretsin!

"İstediğin kadar otur. Telefonun kırıldı ve buradan çok uzakta bir çöpe atıldı." dedi. Hiç bir şey söylemeden orada oturdum. "Sen bilirsin." dedi ve kapıyı kapatıp odadan çıktı. Beş dakika kadar öylece oturdum fakat çok rahatsız olduğum için ayağa kalkıp yatağa oturdum.

O kim? Beni neden kaçırdı? Amacı ne? Bana ne yapacak? Kafamın içinde sorular dönüp duruyordu. Beynimi susturmak istercesine başımı iki yana salladım. Bir süre sonra kapı tıklatıldı ve içeri o adam girdi.

"Ne oldu, yerde oturmaktan vaz mı geçtin?" Gözlerimi devirdim ve sorusunu cevapsız bıraktım. "Yok artık, siz kadınlar her şeye trip atmayı iş beylemişsiniz. İnsan hiç tanımadığı birine trip atar mı?" Bir de soruyor!

"Haklısın, hiç tanımadığım birine nasıl trip atarım, afedersin!" dedim tanımadığım kelimesine vurgu yaparak. "Tanışırsak daha doğru olur, ben Jack" Elini uzattı. Kaşlarımı çattım ve gözlerimi kıstım. "Neyse zaten her şeyini biliyorum, yani sıkıntı yok." Dedi ve elini indirdi.

Tek kaşımı kaldırdım. "Nasıl yani, her şeyin derken?" Elini çenesine götürdü ve düşünür gibi yaptı. "Hımm," diye bir ses çıkardı. "Mesela adın Nora, 20 yaşındasın, baban mafya, tıp okuyorsun, sırtında ten renginden daha açık renkte bir doğum leken var, güvenebildiğin hiç bir arkadaşın yok. Daha devam etmemi ister misin?" Adam neredeyse her şeyimi anlattı.

"Devam et." dedim onu süzerek. Daha neler biliyor merak ettim. Kaşlarını kaldırdı. "Tamam. İlkokula gitmedin çünkü özel ders alıyordun, ortaokula gittiğinde sınıfındaki bütün erkekleri dövmüşsün o yüzden ortaokulun yarısını evde özel ders alarak bitirdin, liseyi normal bir şekilde bitirdin ve iyi bir üniversiteye geçtin." Durup boğazını temizledi ve konuşmaya devam etti.

"Ailenden bahsedeyim; Dediğim gibi baban mafya ve yaşıyor fakat annen mide kanseri yüzünden öldü." Elimi kaldırıp onu susturdum. "Annem trafik kazasında öldü, kanser değildi." dedim. "Demek ki sana gerçeği söylememişler." dedi ve kollarını göğsüne bağladı. Gözlerimi kocaman açtım. Annem trafik kazasında ölmüştü, bana öyle söylemişlerdi. Ama adam yalan da söylüyor olabilir?

"Sana nasıl inanabilirim?" Jack denen adam ellerini 'bilmiyorum' der gibi havaya kaldırdı. "İster inan ister inanma, sana kalmış bir şey."

Gözlerimi devirerek güldüm
"Regl günlerimi söylesen artık şaşırmam." Düz bir sesle "Her ay sadece 3 gün oluyorsun ve hiç bir ağrı hissetmiyorsun." dedi. Ağzım açık kalmıştı çünkü doğruydu. "Hani şaşırmazdın?" diye dalga geçti. "E, yuh artık." dedim. "Sen yorulmuşsundur şimdi, hadi dinlen yarın kahvaltıda daha fazla konuşuruz." dedi ve ayaklanıp kapıdan çıktı.

__________

Oy sınırı katim de işimi sağlama alayım

Oy sınırı
10★

Zorla AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin