8. BÖLÜM: KAPININ ARKASI

44 7 6
                                    

Oturduğum yerden kalktım. Başım dönüyor, midem bulanıyordu. Bir günde gördüğüm tonlarca kan havuzu ve uzuv parçaları aklıma geldi.  Tek kelimeyle iğrenç... Nefes alışım çok düzensizdi. Çantamı aldım. "Sizce içine ne koymam gerek?" dedi Kübra.  Kenardan bir hıçkırık sesi geldi. Yasemin ağlıyordu. Herkesin ona döndüğünü görünce sesi daha çok titremeye başladı. "Delirdiniz mi siz?" Diye çıkıştı. Anlamadığımızı görünce yine bağırmaya devam etti. "Buradan birkaç eşya alıp cıkacağız, öyle mi? Bu imkansız! Zombiler hâlâ kapıda! Nasıl bu kadar sakinsiniz?o kadar arkadaşımız ölmüşken? Delirmiş olmalısınız... ayrıca-ayrıca çıkmayı başarsak bile... nereye gidebiliriz ki? Nereye!?" Endişeli gözlerle Yasemin'e baktım. Haklıydı. Gidecek bir yerimiz yoktu. "Heryer okuldan iyidir. Değil mi?"dedi Mert. "Önce dışarı çıkalım. Nereye gideceğimiz kolay iş."dedi  Yasin. Yasemin gözlerini çocuklara dikti. O kadar yüksek sesle nefes alıyordu ki. Ne hissettiğini anlayabiliyordum. "Oha! Şuna bakın acil!"dedi Sude. Açtığı kutuda birkaç tane küçük balta, çivi,  tornavida vb. Aletler vardı. Sude kendisine ve bana bir tane balta uzattı ve cebine birkaç tane çivi attı. Ona baktığımı görünce "Ne zaman işe yarayacağını bilemezsin ;)" dedi. Bende etrafa bakmaya başladım. Baltamı çantama attım. Kenarda işe yaramaz birçok dosya vardı. Onlara bakmadım bile. Raflara yöneldim. Çivi kutusu gözüme ilişti. Kapağı açıp bir avuç kadarını alıp çantamın küçük gözüne attım. Kenarda kumaş parçaları vardı,( perde ve örtülerden arta kalanlardı) aldım. Okul aile birliğinin aldığı peçete ve ıslak mendilleri gördüm. Onları da aldım. Rafın kenarında çiftçi kulübüne ait kazma, kürek, sopa ve garip birkaç şey daha vardı. Bir sopa aldım. İlla ki lazım olurdu. Okulun beleşe dağıttığı maskelerin kutusu... birkaç tanesini aldım. Ne olacağı belli olmaz. Kapağı kapalı duran kutuyu açtım. İçinde kalın bir halat vardı, aldım. Ne aldığımı  bilmiyordum. Ne yapacağımı bilmediğim için malzeme seçmek çok zordu. Kimin ne aldığına hiç bakmıyordum. Pek umrumda değildi zaten. Bir kutu daha açtım. İçi boştu. Geri kapattım. Yine okul aile birliğinin  aldığı kalemler ve sprey boyalar gözüme ilişti ( bir ara okulun duvarlarını boyamak gibi bir etkinlik düzenlenmişti ) 
Kırmızı ve mavi sprey boyaları aldım. Siyah tahta kaleminin kapağını açtım. Kapının hemen karşısındaki duvara ; " okul güvenli değil. Buradan gitmelisiniz yazdım. Kalemi de çantama attım. Almam gereken başka birşey kalmamıştı. Yani...  başka ne alabilirdim ki? Fazla ağır bir çantayla koşamazdım sonuçta. Malzeme toplamayı bitirenler yere oturmuşlardı. Yasemin ise ayağa bile kalkmamıştı. Kendi tercihiydi sonuçta. Birşey diyemedim.  Sude ile İrem yanyana oturmuşlardı. Yanlarına oturdum. Hiçbir şey konuşmadık. Zilin çalmasını  beklemekten başka yapılacak  birşey kalmamıştı.  Saatime baktım. Zilin çalmasına on beş dakika kalmıştı. Sopama baktım, uzundu. Beyzbol sopasına benziyordu. Onu yanıma aldım. Eğer dönüşmüş bir arkadaşım fazla yaklaşırsa... kendimi korumak için... onu durdurmak gerekir çünkü dönüşmüşlerin tek amacı insan yemek? Bunu artık bilmeyen kalmadı. Ölmemek için birisine vurabilir miydim? Owww.. evet vururdum. Fazla   acıma duygum olduğunu sanmıyorum.
Biraz sonra herkes malzeme toplamayı işini bitirmiş, yanyana oturmuştu... son on dakika... ortamda gergin bir hava vardı. "Ece, planı birkez daha anlatır mısın?"dedi Hasan. "Huh? Tabi ki" dedim. Yere baktım. Çantamdan tahta kaleminin çıkarttım. "Şimdi... eee... şey...tamam tamam dur... eee...Biz buradayız, değil mi?" Herkes başını salladı. Bense planı çizerek anlatmaya başladım. "Zil çalınca bize sadece bir dakikalık süre kalıyor. Buna dönüşenlerin sınıflara girmesini de eklersek...yarım dakikadan biraz fazla... Bu süre içinde okuldan çıkmalıyız işte. Çıkarken ana girişi kullanırsak... yem oluruz. Evet, vazgeçtim. Yangın merdiveni daha iyi bence?" Dedim. "Herkes kafasını salladı. "Tamam benim için sorun yok. " dedi Hacer. "Öyleyse..Hım... çıkış kapısı açık. Oradan çıkabiliriz. Ama... " "Ama ne?"dedi Fatma.  "Dışarı çıkınca ne yapacağız?dedi Osman. "En büyük sorun bu zaten..." dedi Yasin.   "O zaman ne yapacağız?" Hım... en yakın süpermarkete gidebiliriz!"dedi Kübra.
"Delirdin mi? Hiç mi film izlemedin?supermarketler tıklım tıklımdır şimdi. Çok malzeme var diye belkide içeride kalmak için savaş veriliyordur. Asla öyle bir hayalin olmasın. Benden demesi."dedi Ali. "Ama market şart!?"dedi Sıla. "Şeye ne dersiniz? Bu dönüşmüşler büyük ihtimal  tırmanamaz değil mi? Bir evin yangın merdiveninden çatıya ulaşabiliriz. En azından hem tehlike geçer hemde şehrin son durumuna bakarız? Hemde... merdivene ulaşmadan en yakın bakkala girebiliriz? Ne dersiniz?"dedi  Mert. Bunu derken benimle göz teması kurdu. Sanki benden onay bekliyor gibiydi.  "Olabilir...sorun yok."dedim. Bende onun gözünün içine bakarak. Gülümseyip kendini geriye attı." Hadi o zaman!" Dedi ve ayağa kalktı Mert. Osman Mert' in kolundan yakaladı. "Acaba önce zilin çalmasını mı beklesen?" Dedi. Mert hevesi kursağında kalmış bir şekilde yerine oturdu. "Sadece iki dakikamız kaldı."dedi İrem, kolundaki saati göstererek."Olabildiğince sessiz olalım. Cantalarimizi unutmayalim ve birbirimizden ayrilmayalim. Eğer dönüşmüşler yakınlaşırsa vurmaktan çekinmeyin. Hatta... kafalarına kalfalarına vurun ama onları  öldürmeye çalışmayın. En azından şimdilik. Öldürmeye çalışmak zaman kaybı olur. Anlaştık mı?" Dedim. Herkes kafasını 'olur' mânâsında salladı. Ayağa kalktım. Kapının yanına yaklaştım. Elimdeki sopayı olabildiğince sıkı tutuyordum. "Çok hızlı olmalıyız" dedi Ali. Kafamı salladım. Çantamı sırtıma taktım. Yüzüme maske taktım. Cebime tahta kalemimi koydum. Sopamı sıkı sıkı tuttum. Sude yanıma geldi. "Al. Lazım olur belki." Diyerek elime çok amaçlı çakıyı koydu. Cebime attım. Sude'ye baktım. Gülümsüyordu. Sahteden de olsa, gülümsüyordu işte. Sessizce teşekkür ettim. Başını salladı. Ve sonra... Zil çaldı... İlk defa bir Zil sesi bu kadar telaşlanmama neden oldu. Bir anda tüm okul koşuşturmaya başladı. Ayak sesleri çok gürültülüydü. Osman kapıya kulağını dayadı. Elinide geçmemizi engellemek için kapıya uzattı. Kosusturmlar büyük oranda azaldığı gibi Osmanda kapıyı sonuna kadar açıp yangın merdivenine doğru koştu. Onun arkasından hepimiz koridora atıldık. Koridor neredeyse boştu. Biz koridorun sonunda bulunan yangın merdivenine son hız koşarken sınıfların önünden geçiyorduk. Hoparlörün önünde en az on zombi vardı. İkinci sınıfın önünden geçerken zombilerden birkaçı bizi fark etti ve üstümüze koşmaya başladılar. Biz daha hızlı koşarken zombiler arkada kalan Fatma ve Yasemin'e doğru koşmaya başladılar.  Zombilerden biri Fatma'nın üstüne atladı. Biz arkamıza bakmadan koşuyorduk. Zombi ile Fatma boğuşurken Osman ile Ali zombinin kafasına vurmaya başladılar. Hasan arkasına dönüp "Hadi!" Diye bağırdı. Ali zombiyi omzundan itti ve Fatma' yı kaldırdı. Koşmaya devam ettiler. Son sınıfında önünden geçerken sınıfın kapısının kapalı olduğunu gördüm. Tam başımı çevirmişken İrem "Ece önüne bak!" Diye bağırdı. Karşıdan gelen zombiye doğru koştuğumu o kadar geç fark ettim ki ...artık zombinin tam önündeydim. Çok pis duruyordu. Ağzı burnu kan olmuştu. Gözleri kanlanmıştı. Ağzını açtı. Öldüğümü anladım. Bir saniye sonra ölecektim. Bu kadardı. Herşey benim için bitmişti. Ölecektim. Bitmişti...
Tam o sırada zombinin kafasına bir sopa çarptı. Zombi yere savruldu ve birşey beni tutup çekti. Tekrardan koşuyordum. Mert önümdeydi. Elimi tutuyordu. Beni götüren oydu. Beni koşmam için çekiyordu. Bende onun elini tuttum. Hızlandım.  Diyer elimdeki sopayı daha sıkı tuttum. Hasan en önden yangın merdiveninin kapısını açmış, bizim girmemizi bekliyordu. Herkes teker teker kapıya koşuyordu. Arkadan gelen zombiler de bizim peşimizden... son gayert koşuyorduk. Ama zombiler neredeyse bize yetişmişti. Hasan bize çabuk olun diye bağırıyor ve aramızdaki en az yedi sekiz zombiyi gördüğü için telaştan eli ayağına dolaşıyordu. Hasan çok hızlı koşardı. Hatta bir ara koşu yarışmasında ilçe birincisi olmuştu. En önde kapıya varması normaldi. Sonra bizde kapıya vardık. Önce İsmail ve İrem kapıdan geçti. Sonra da diğerleri. Bizde kapıdan uçarak geçtiğimiz gibi Hasan kapıyı zombilerin yüzüne kapattı.  Yere düştüm. Ama elim hâlâ  Mert'in elindeydi. Beni ayağa kaldırdı. Bahçeye çıkmıştık...

KURTARILMAYI BEKLEMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin