Bahçe neredeyse boştu. Korkulacak bir tehlike yok gibiydi. Herkes hızlı adımlarla
Kapıya koşmaya başladı. Etraftaki hastalıklı sayısı fazla olsada bizden epey bir uzaktaydılar. Okulun ana girişinin iki ayrı kapısı vardı. Biri arabaların geçmesi içindi. Diğeride küçük yaya kapısıydı. Araba kapısı sadece güvenlik
Kulübesindeki düğmeye basınca açılıyordu. Mecbur küçük yaya kapısından geçmemiz gerekliydi. Ancak kapıya yaklaştıkça iç karartıcı bir manzarayla karşılaşmıştık. Sınıf arkadaşlarımız... Bizden önce sınıfı terk edenler şuan yerde yatıyordu. Tamda kapının önünü kaplamış durumdaydılar. "Geçmemiz gerek! " dedi Ali. Ne yapmalıydık? Kapıyı kaplamış vaziyettelerdi. Arkadan gelenler bu manzarayı görünce çığlık atmaya başladılar. Ancak Yasemin donmuş kalmıştı. O Buse' yle yakın arkadaştı. Buse 'nin cesedini görmek ona bir şok etkisi yaratmıştı anlaşılan.
"Kesin şunu!" diyerek bağırdı Yasin, kızları kastederek. Çünkü kızların çığlık attığını duyan birçok hastalıklı artık bu tarafa doğru geliyordu "Nasıl geçebiliriz ki? " cesetlere bakıyordum. Aralarında Ayşegül'ün cesedi yoktu. Bir tık tırstım açıkçası ama diğer herkesin cesedi yerde uzanıyordu, kanla kaplanmıştı ve ne zaman dönüşecekleri belli değildi. "Ne yapıcağız? Yaklaşıyorlar!" yapılacak şey belliydi. Onlar artık bir cesetten ibaretti. Ve kapıyı tıkamışlardı. "Üstlerinden geçmeliyiz!" dedi Osman. Herkes şok içinde kalmıştı. Kimse ilk adımı atamıyordu. "Agh! Siktirin gidin, ölün, geberin banane sanki! " sinirlenmişti. Ama yinede sakindi. Hızlıca 3, 4 adım atarak cesetleri çiğniye çiğneye geçti kapıdan. "Geliyor musunuz?" Osman'ın sesindeki kararlılık hayret ediciydi. Birkaç saniye önce bir cesetlerin -hemde arkadaşlarının bedenleri olan cesetlerin- üstünden geçmiş birine göre sakindi. Hastalıklılar artık iyice yaklaşmıştı. "Bende geliyorum." dedi Ali. O da cesetleri birkaç adımla geçmişti. Kübra atıldı. Birşey söylemeden geçip bize doğru döndü. Garip bir bakış takınıyordu. Sakin ve aklı başında duruyordu. "Bizde geçelim" dedi Mert. Cesedin üstüne çıktı ve birkaç adım attı. Sonra tuttuğu elimi kendisine doğru çekti. Artık bende cesedin üstündeydim. Birkaç adım attım. Buse'nin cesedinden de geçtikten sonra kapıdan geçmiş oldum. Mert ilk bana baktı sonra da daha geçmemiş olan ekibe. İremle Sude de el ele tutuşuyordu. Sude öne atılıp geçti. Onunla beraber iremde. Artık herkes yavaş yavaş geçiyordu. Biri hariç. Yasemin.
"Hadisene!" diye bağırmaya başladı herkes. Öylece durmuş bir cesetlere bir bize bakıyordu Yasemin.
"Arkanda!" hastalıklının biri Yasemin'e doğru atılmıştı. Yasemin geriye doğru çekildi. Zombi ona doğru atılıyor, o geriye doğru kaçıyordu. "Elindeki sopayla vursana!" dedi Yasin. Ali büyük bir of çekti ve yine ceselerin üstünden geçerek okul bahçesine girdi. Elindeki sopayla Yasemin'in önündeki zombiye defalarca vurmaya başladı. İlk önce kafasına vurdu ve düşmesini sağladı. Sonra yerdeki zombiye hem sopa hem de ayağıyla vurmaya başladı. "Yasemin! " diye bağırdım. Bana baktı ve cesetler bir hiçmişcesine başa başa yanımıza geldi. Tır tir titriyırdu. Ali zombi nin kafasını patlattığından emin olduktan sonra yine cesetlere basa basa yanımıza geliyordu ki cesetlerden biri hareket etmeye başladı. Ali hızlıca yanımıza geldi ve "acil gidelim! " dedi. Cesedin hareket ettiğini hepimiz gördüğümüz için hep beraber arkamıza dahi bakmadan caddede ilerlemeye başladık. Koşar adımlarla gidiyorduk. Cadde karışmıştı. Bertaraf kaçan ve yenilen insanlarla doluydu. Arabalar sağa sola çarpmış, motorlar devrilmiş, etraf kana bulanmıştı, bazı insanlar arabaların üstüne çıkmış, bazıları son sürat ara sokaklara dalmıştı. Bazıları ise yerde acı içinde kıvranıyor, canlı canlı yeniliyordu. Manzara korkunçtu. Mert elimi daha da sıkı tutmaya başladı. O da korkuyordu. Herkes korkuyordu. Bende korkuyordum...
"Ne tarafa?" diye bağırdı kübra. Etrafıma bakındım. Diyer elimdeki sopayı canım pahasına tutuyordum. Osman bir anda önümüze atıldı. Sağa doğru koşuyordu. Onu takip ettik. Başka seçeneğimiz mi vardı ki?
Koşarken etrafa bakmaya özen gösteriyordum. Güvenli ya da bol eşyalı bir yer... Güvenli... Bol eşyalı... Etrafa 3 yıldır aşinaydım ancak şuan aklıma hiçbir yer gelmiyordu. Bir anda aklıma tamda gittiğimiz yönde bulunan bir bina geldi. Okul çıkışı arkadaşlarla o binanın önünden her geçmeye yangın merdiveniyle dalga geçiyorduk. İlk 2 metresinin merdiveni yoktu çünkü. İnsanlar nası incek diye düşünüyorduk. O bina...
Hemen ilerdeydi! "Osman! " diye bağırdım. Osman arkasına döndü. Binayı elimle işaret ettim. İşaret ettiğim yerde yangın merdiveni olduğunu gördü. Hemen anladı. Hepimiz merdivene doğru koşıyorduk.
Etraftaki çoğu zombinin dikkatini çekmiştik. Yasin kübrayı tuttu. Havaya kaldırdı. Kübra yangın merdiveninin ikinci basamağına tutundu ve kendini yukarı çekti. Bunu yapmak için ne zaman anlaşmışları ki? Yasin'e İsmail de eşlik etti. Sıra sıra herkesin merdivene tututnmasını sağladılar. Sıra bana geldi. Yasin belimden tutöasıyla bir anda merdivenin basamapına yükselmiştim. Bir düzine kadar zombi artık bize doğru geliyordu. Ben aşağıya baktım. Geriye kalanlarda hızlıca çıkıyorlardı. Sorun yoktu. Ama yinede garibime gitmişti. Bu çocuk ne ara bu kadar uzamıştı? Merdivenleri hızlı şekile tırmanmaya başladım. Hemen arkamdan da sude çıkıyordu. Sıra erkeklere gelmişti. Onlarda hızlıca birbirleriyle yardımlaşarak çıkmayı başladı. Merdivenleri bitirirken bende nefes nefese kalmıştım. Çatıya vardıpımda bizimkiler yere oturmuş, bazıları ayağa kalkmış şehre uzunca bakıyordu. Hepsinin şaşkın olduğu belliydi. Çatıdan çıktığım gibi ayakta olan İrem'in yanına gittim. Şehre baktım. Manzara korkunçtu... Araba sesleri, çığlıklar, hırıltılar, bebek ağlamaları, çam kırılma sesleri... Hepsi birbirine girmişti ve çok gürültülüydü. Bundan daha kötüsü ise lerin son vaziyetiydi. İstanbul... Yanıyordu!
Kocaman gökdelenler, binalar alev topuydu. Yakındaki binalardan çığlıklar çok daha net duyuluyordu. Havada birsürü helikopter geziyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTARILMAYI BEKLEMEK
HorrorKaçmalarını söyledim, fakat bana inanmadılar... şu an cesetlerinin üzerinden geçiyorum!.. Beğenip yorum atarsanız sevinirim.