Mavi saçlı çocuk

701 35 49
                                    

Gözlerimizi ağlayarak açtık bu dünyaya. Bir kere geldik ya, kaderimiz çoktan çizildi. Her şey çoktan belliydi. Hayat denilen ve bize verilen ömrü değerlendirip bir şeyler yapmak bizim gorevimiz olacaktı. Dünya düzenine doğar doğmaz alışıyorduk aslında. İlk önce gözlemliyor sonra biz de herkesin yaptığı gibi yaparak büyüyorduk. Hayatlarımızı şekillendiren biz ve çevremiz oluyordu genellikle. Kimisi güzel ve refah bir hayat sürerken kimisi ise gün yüzü görmüyordu. Adalet miydi bu? Hayır, bu dünyanın yeni şekliydi. 21. Yüzyıl acımasızca saldırıyordu insana. Her zamanın bir zorluğu varken, yirmi birinci yüzyılın en büyük zorluğu insanoğlunun duvar kadar düz olmuş olmasıydı belki de. Bizler daha iyi yaşam için gözünü parayla bulanmış insanların çağında yaşıyorduk. Açgözlülük bitmiyordu. İşin, paran, statun duygularından önce geliyordu artık. Kimse umursamıyordu ne hissettiğini. Çünkü insanlar bıkmıştı duyguları hissetmekten. Bazı şeylerin çözümü olmazdı ya da insanlar sizlerle ilgilenmek istemezdi. Kendi kendinizi yetiştirmeye buradan başlıyorsunuz işte. Yetişkinliğe adım atar atmaz hayatın asıl zorluğu sizi karşılıyordu. Artık hayatınızı sizler ilerletecektiniz.
  Eh, Seokjinin hayattan anladığı şey buydu. Gördükleri, duydukları bunlara çıkıyordu. Çünkü o da bu hayatın içindeydi. Tempolu işi dışında bir hayatı yoktu doğru düzgün. Büyüyünce böyle olmak istemezdi oysa çocukken. Şimdi ise işinden, evine bazen de arkadaşlarıyla konuşurdu işte.

"Seokjin üç tane tekila hazırlar mısın?" Seokjin elinde tuttuğu bira şişesini bırakıp tekilaya uzandı. Önüne konulan bardaklarla işini hallederken, İş arkadaşı Soyeon dirseklerini tezgaha yaslamış ona bakıyordu.

"Ne o? Şimdiden sıkıldın mı?" Dedi gülümseyerek.

"Hayır. Yorgunum bugün. Sabah erkenden dersim var, onu düşünüyorum." Seul'de yaşamak kolay değildi. Paraya hep ihtiyaç vardı. Soyeon bir yandan çalışıyor bir yandan da üniveristeye gidiyordu. Seokjin mi? O çoktan mezun olmuştu bile.

"Öyleyse içme bugün. Sabah baş ağrısı çekersin." Biliyordu zaten kız bunu, ama olsun Seokjin uyarmak istedi. Burada diğer çalışanlardan daha çok değer verirdi Soyeon'a.

"Öyle yaparım Jin." Ve Seokjinin hazırladığı bardak dolu tepsiyi aldı ve ona gülümseyerek uzaklaştı. Seokjin ise ona bakmayı kesip etrafta dolaştırdı gözünü.  Gençler müziğin ritmiyle dans ediyordu. Tüm enerjilerini sahnede harcarken Seokjin de bir zamanlar öyle olduğunu düşünüyordu. Şimdi yaşlı olmasa bile insan geçmişi çokça anıyordu.  Kendisi şu an yirmi altı yaşındaydı. Dört yıllık bir üniversite okumuş ama üçüncü yılında bırakıp burada çalışmaya başlamıştı.

"Naber Seokjin?" Dedi yanına gelen iş arkadaşı Sehun.

"İyidir, senden?"

"Ben de iyiyim. Yoruldum sanırım." O da Soyeon gibi çalışıyordu burada.
Gülümseyerek etrafa baktı Sehun. Seokjin ise önünde oturan ve bardaklarını doldurması için iten müşterilerle ilgileniyordu.

"Şu köşede olan kızlar var ya seni kesiyor geldiklerinden beri."

"Öyle mi?" Dedi alakasını göstermeyerek.

"Hadi ama dostum! Bakmaya değerler." Seokjin omzuna dokunan Sehuna döndü ve kafasıyla işaret ettiği yere baktı. Sarışın ve esmer kızlara baktı. Onlara baktığını anlayan kızlar birbirlerine bakıp güldüler. Seokjin kafasını iki yana sallayıp Sehuna döndüler.

"Küçük görünüyorlar."

"Abartma Seokjin. Yirmi üç yaşındalar."

"Yine de küçük."

"İlgimi çekmediler desen anlarım."

"Yine başlama Sehun." Seokjin biraz dinlenmek istiyordu. Önüne gelen bardakları doldurdu yeniden.

Mavi saçlı çocuk Taejin/Vjin (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin