0.4

344 42 29
                                    

02.09.2022
Teoman'dan

Barın dar giriş kapısından geçtiğimde, yoğun koku duvarı anında yüzüme çarpmıştı. Barlardaki kokular kıyafet gibi bütün bedeni sarmalayabiliyordu.

Ağır, yoğun ve sıkıcıydı.

Peki, niye haftanın her günü bara geliyordum?

Çünkü vakit öldürmenin en iyi yolu buraya gelmekti. Ayrıca daha sert içki içmenin. Özellikle de tezgah arkasında tanıdık barmen varsa çok daha iyi oluyordu çünkü kimseye çaktırmadan ekstra koyabiliyorlardı.

Eh, bir zamanlar dayımın burada çalışmasından kaynaklı, iyi tanıdıklarım vardı ve beni görmeyi seviyorlardı.

İnsan kalabalığının arasından güçlükle sıyrılarak tezgah önünde bana ayrılan bar taburesine yerleştiğimde, yüzümde ufak bir gülümseme oluştu. Yahya bugün de bana kıyak geçiyordu.

Kolumu tezgaha koyduğumda, Yahya yüzü ter içinde bana döndü ve "Aa..." dedi. "Ben de tam o tabure dolu demeye geliyordum. Sahibi gelmiş... Nasılsın Teoman abi?" dedi, nefes nefese.

"İyiyim koçum, sen niye böyle nefes nefese kaldın?"

"Bu gün tekim, Kerim'i kovmuşlar. Bir kıza askıntılık mı ne yapmış..." dediğinde, kaşlarımı kaldırdım.

"Hadi ya... Yeni birini arıyorsunuz o zaman?" dediğimde, aklıma Asaf geldi. Barmenim dememiş miydi o?

Yahya hızlı hızlı, "Patron bu sefer velet istemiyorum, dedi," dedi. "Az kalsın beni de kovacak sandım ama edebimle işimi yapıyorum bir de sevimliyim diye beni kovmadı. Yoksa biterdim cidden."

"Velet sınırının üstünde kalan yaş ne?" diye sorarken, Asaf'ın kaç yaşında olabileceğini düşünüyordum.

Açıkça itiraf etmek gerekirse, velet gibi görünüyordu. 20'li yaşlarda olduğundan emindim ama... Kaç yaşında olduğunu kestirmek güçtü. Çok küçük gösteriyordu.

Elimle yüzümü sıvazladım. Ne diye onu düşünüyorsam? Kendi işini pekâlâ kendisi de bulabilirdi. Dağhan haklıydı sanırım, fazla yardım severdim.

"Abi, Perşembe spesiyalinden mi?" diyen Yahya, elini gözümün önünde sallıyordu.

"Aynen, aynen koçum."

"Ekstran benden," diyerek gözden kaybolduğunda, hafifçe gülümsedim. Bu çocuğu cidden seviyordum. Bana çok kıyak geçiyordu.

Belki de bıraktığım güzel bahşişlerden böyleydi ama... Yine de fena birisi değildi.

Birkaç dakika içinde önüme bırakılan kokteyl hem kendi esasından hem de barın loş ışıklarından dolayı tamamen siyah görünen Nightmare'di.

Perşembe günlerinin kokteyli olarak nightmarei seçmiştim çünkü yarın dersim yoktu. Cuma günü boş günümdü ve onu en güzel şekilde değerlendiriyordum.

Evde sızarak ve akşamında tekrar içmeye çıkarak...

Kokteylden bir yudum aldığımda damağıma yayılan acı tadın arasında kendini belli eden tropik meyvemsi tat yüzümdeki gülümsemeyi keyif dolu bir hale getirdi.

Burada favorim haline gelen bu kokteylden sonra hiçbir şey içemiyordum çünkü o kadar sertti ki başka bir içkinin tadını alamıyordum bu yüzden devamında da sadece nightmare içerek günü sonlandırabiliyordum.

Başımı öne eğerek telefonumu masaya bıraktım ve saate baktım. Gece yarısını geçeli çok olmuştu.

İç çekerek kokteylimden bir yudum daha aldım. Yavaştan damağımı uyuşturan alkol daha da hoşuma giderken, sırtıma çarpan bedenle öne eğildim ve sonra usulca geriye döndüm.

Aikidoka | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin