0.6

280 47 33
                                    

02.09.2022
Asaf'tan

Kolumu uyuşturan ağrı yüzünden, kaşlarımı çatarak gözlerimi araladım ve denk geldiğim bal rengi gözlere irkilerek baktım. "Uyandın mı?" diye sorduğumda, neden hâlâ kolumun üstünde yattığını sorguluyordum.

Kısık bir sesle, "Şimdi kendime geldim..." dedi. Ardından elini boğazına koydu ve "Yanıyorum," diyerek kolumdan kalkıp etrafına boş bakışlar attı.

Yanarsın tabii, nightmareleri öyle gömersen...

Gözleri kısık değilmiş gibi daha da kısarak bir şeyler aranırcasına etrafa bakınmaya devam ettiğinde, yerdeki su şişelerini fark ederek koltuktan kalktı ve şişelerin yanında yere oturdu.

İlk şişeyi bir dikişte bitirdikten sonra derin bir nefes aldı ve boğazını temizledi. Ardından ikinci bir şişeye uzanırken, bana baktı ve "Su ister misiniz?" diye sordu.

Başımı onaylarcasına salladığımda, elindeki açılmamış şişeyi bana attı. Şişeyi havada yakalayarak parmaklarımın arasında döndürdüm ve tam avcuma oturduğunda, hızlıca kapağını açtım.

El hareketlerimi dikkatle dizlerken, kaşları hafifçe çatıldı ve "Dün gece için üzgünüm," dedi.

Hatırlıyor muydu?

İstemsizce dün gece şu an oturduğu yerde, başka bir pozisyonda oturduğu aklıma geldi. Mesela altında halı değil, ben vardım.

Bu düşünceyi hızla aklımdan atarak, midemdeki ağrıyı görmezden geldim ve tek kaşımı kaldırarak, "Ne için?" diye sordum.

Çenesinin ucuyla ellerimi gösterirken, "Benim yüzümden olmuş olmalı..." dedi. Yüzünde dolanan gözlerim kısıldı ve ellerime baktım; ellerimde bir şey yoktu ama bileklerim...

Bileklerim kesinlikle mahvolmuş görünüyordu.

"Oha..." derken, bütün şaşkınlığımla Teoman'ın gücünü delicesine sorguluyordum. Bileklerimi morartmıştı hayvan! Hem de sadece, dümdüz tutarak! "OHA!" dedim, ikinci kez.

"Ve..." derin bir nefes daha aldı. "İçince unutanlardan değilim. Sizi zor durumda bırakmış olmalıyım," derken, gözlerini yüzümden ayırmadı. Utandığını kızaran kulaklarından anlayabiliyordum ama kesinlikle bedeninin tepkilerini inkâr ediyor, gözlerini duygusuz bir şekilde gözlerimde tutuyordu.

Cık cıklayarak başımı iki yana sallarken, "Ben sana yardım ettim, sen geldin benim anama sövdün, hiç hoş değildi cidden. Büyük bir özrü hak ediyorum. Özür için de..." dedim, biraz duraksadım ve düşünüyor gibi yaptım. Ardından, "Afilisinden bir kahvaltı istiyorum..." dediğimde, dudakları hafifçe kıvrıldı ve "Ben, annenize küfretmedim," dedi.

"Ne yaptın ya? Anatava vanatava derken tava tava kaydın bence anama!"

Teoman, dudaklarının arasından kaçan kıkırtıyı saklamak ister gibi başını yana çevirirken, hafifçe boğazını temizledi ve "Gerçek kızıl olup olmadığınızı sormuştum... Söylediklerim Japonca'ydı..." dedi.

"Ha ben senin sarhoş Türkçe'ni çok iyi anladım, üstüne bir de Japonca mı konuştun benimle?" diye sorduğumda, bana gülümseyerek baktı.

"Üzgünüm, sarhoş olduğumda farkında olmadan Japonca konuşuyorum."

Derin bir nefes alarak, "Niye sarhoş oluyorsun ki sen?" diye sordum.

Soğuk suyu yüzüne çarparak onu ayıltmaya çalıştığımda fazla tepki vererek, ikimizi de yere serdiği için, merak ediyordum açıkçası. Bir de uyumadan önce söyledikleri vardı.

Aikidoka | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin