Lee Felix tarafından yazılmıştır.
Eve doğru yürüyordum, kulağıma gelen yağmur sesleri rahatlatıcıydı ama arkamda adım sesleri biraz da olsa beni korkutuyordu. Evin önüne geldiğim de sırılsıklamdım. , kapıyı açacakken biri beni arkadan dayadığı bez ile ağzımı kapatmıştı. Beni bir arabaya bindirerek kapıyı kapatttı, öne bindi ve kapıları kilitledi.
Felix : Napıyorsunuz bu ne?! Bırakın beni!
Şoför koltuğunun yanındaki korumanın bana bakması ile göz devirme isteği gelmişti, ama deviremezdim.
Felix : Bırakın lan beni!
Koruma : Kes sesini! Yoksa kestiririm.
Felix : Korktuğumu mu sanıyorsun!?? Size beni bırakın dedim!!
Adam cebinden bir silah çıkartıp bana doğrultunca yutkunarak gözlerine baktım. Yerimde hareket etmemeye. ses çıkartmamaya dikkat ediyordum.
Koruma : Sussaydın bunu sana yapmazdım, ufaklık. Sonuçta kim delta prensin yeni eşine zarar vermek ister ki ?
Diyerek güldüğünde gözlerim dolmuştu, kenara kayıp başımı cama yasladım. Sessizce ağlamaya başlamıştım, cidden ne eşinden bahsediyordu ? Nereye gidiyorduk, cidden aklımda çok soru oluşmuştu ve hepsini yanıtlamak çok uzun süreceğinden kesinlikle emindim.
Cama baktığımda kimsenin olmadığı bir yoldan geçiyorduk, sadece dolu gözlerimi dikmiş, yolu izliyordum. Bir ıssız ormana girmiştik, biraz daha ilerlediğimizde de önünde korumalar, cariyeler vb. kişiler vardı. Hepsi kendine ait işlerini yapıyordu, iyice bir baktıktan sonra anlamıştım. Bu Hwang ailesinin sarayıydı.
Koruma çıkıp kapımı açmıştı. İnmemeye inat ettiğim için diğer kenara kaydım, diğer koruma da diğer kapıyı açınca ortaya geçtmiştim ama kolumdan sertçe çekip çıkarttıklarında sinirlenmiştim.
Ben zorunda mıyım be adam sizle gelmeye? Kollarımdan tuttukları gibi sarayın içine götürmüşlerdi, herkes işinin başında bana bile bakmıyorlardı. Ben burda doğrusu çok sıkılırdım ve ne yapacağımı hiç bilmiyordum.
Beni bir odanın önüne getirmişlerdi, kapıyı açtıklarında sadece karanlığı görüyordum. Bir dakika beni bu odaya atmayacaklardı değil mi?
Beni içeriye ittiklerinde bağırarak tek şunu söyledim : 'Benim karanlık korkum var! Bırakmayın beni burda!!'
Koruma içeri girerek ışığı açmıştı, tekrardan dışarı çıktı ve kapıyı üzerime kilitledi. (Şey beyin desen var neyse öhöhöhöhöm)
Derin nefes alarak odada kısa bir göz gezdirdim, gördüğüm sandalyeye oturdum ve gözlerimi kapatarak kendimi uykuya bıraktım. ( Felix geceleri hastanede nöbetçi olarak çalıştığı için uykulu oluyor.)
<.......😊......>
Bir süre sonra gözlerimi yavaş yavaş açtığımda karşımda biri vardı. Siyah gözlü, siyah saçlı, dolgun dudakları ve başında bir taç..? Bakışlarımı gözlerine diktiğimde onun bir prens olduğunu anlamıştım, oh ama unutmuştum. Omegaların alfalara direkt olarak göz dikmesi ona meydan okuduğunu, güçsüz gördüğünü ve ya sevişmek istediğini belirtirdi. (Osmanlının mecelle kanununu düşünün veya muhteşem yüzyılda ki cariye ile yatma olayı gibi öhm.)Hemen onun önünde eğilmiştim, hızlı bir ses tonuyla ondan beni bağışlamasını istediğimde kıkırdamıştı.
Hyunjin : Eğilmeye falan gerek yok, küçük omega. Bundan nefret ederim ve beni şaşırttın. Seni buraya getirirlerken senin asil, yaptığının arkasında duran ve cesaretli bir omega olarak biliyordum.
Eğilmene gerek yok demesi ile beraber doğruldum. Başım hala eğikti, ona alttan bakarak başımla onaylamıştım. Gururum vardı ve bunu asla ayaklarımın altına alamazdım fakat karşımda koskoca delta prensi varken elinden hiçbir şey gelmezdi. Ne gurur yapabilirdim ne de başka birşey yapabilirdim. Doğrusu çok korkuyordum, kellemin alınmasından. Evet, yaşamak istiyordum.
Felix : Şey.. efendim, yanlış anlamayacaksanız acaba neden buradayım..?
Hyunjin : Sen benim omegam olacaksın, Felix. Benim tahta geçebilmem lazım ve bunun için bir eş bulmam gerekiyordu. Bu yüzden seni seçtim, senle beraber bu ülkeyi yöneteceğiz.
Dedikleri ile iyice şok olmuştum. Hayır, bu olamazdı. Ben bu yaşıma kadar bekaretimi zarzor korumuştum ve onu sevdiğim adama vermek isterdim. O nerdeyse şuan tahta geçmek için beni kullanıyordu. Rabb'im nolur bu bir rüya olsun ve gerçek olmasın.
Aradaki uzun bir sessizlikten sonra bu sessizliği bozan o olmuştu.
Hyunjin: Aç mısın? Akşamları hastanede nöbetçi olduğunu öğrendim, birşey yedin mi?
Küçük demesi ne kadar da zoruma gitse de birşey diyemiyordum, sonuçta karşımda delta prensi var. Ona karşı ne diyebilirdim ki? Baya açtım ama onun sarayından, cariyelerinden ve aşçılarından hiçbir şey istemiyordum. Ne yemek istiyordum ne de başka birşey.
Felix : Hayır, teşekkürler. Yemeğimi yedim ben istemiyorum.
Hyunjin'in üstüme eğilerek saçımı kulağımın arkasına atması ile gözlerine bakmıştım. Onun gözleri ise dolgun kiraz rengindeki dudaklarımın üzerindeydi. İşaret parmağını alt dudağıma bastırmasıyla iğrenmiştim. İçimde geri çekilme isteği vardı ama ona karşı gelemezdim.
Hyunjin : Çok güzel bir omegasın. Dudakların.. tam dudaklarıma layıklar.
-Evet, biliyorum güzel olduğumu fakat sizi istediğimi hangi kuş söyledi acaba ?
Demiştim. Alayla yüzüne bakarken kıkırdadım, tam Hyunjin'in eli kalkmıştı ki içeriye giren kral ile elini indirmek zorunda kalmıştı. Kral ikimizin üzerinde göz gezdirdi, gözleri ikimizin atrasında bildiğin mekik okuyordu. Hyunjin'in elinin kalktığını görmüştü ve o küçük omegaya vuracağını anladığı için sinirlenmişti. Sonuçta bazı şeyler travmadır. Mesela kendi karısını şiddet uygulayarak acımasızca öldürdüğü gibi..
Chan Woo : Yarın evleneceksiniz.
Bölümü düzelttim bazı saçmalıklar falan varmış öyle dediler iyi okumalar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uğursuz // Hyunlix omegaverse
FanfictionPrens Delta Hwang Hyunjin'in babası Chanwoo, Lee Felix adlı omegayı yakalattırıp Hyunjin'in eşi olarak tanıtır. Bunlar yüzünden Felix dinlemek ve yapmak zorunda kalmıştır. +18 içerir etkileneceklerin okumaması tavsiye edilir