1.Bölüm:Lanet'e Davet

108 13 28
                                    

Hüma:

Gözlerimi uçağın penceresinden dışarıya çektim. Gökyüzünde sadece bulutlar gözüküyor biz aralarına daldıkça bir toz bulutu gibi dağılıp tekrar birleşiyorlardı sanki. Rana elinde tuttuğu dergiyi gözümün içine sokunca gözlerimi pencereden çekip onun kahverengi gözleri ile buluşturdum.

"Şunu görüyor musun Hüma şu eşsiz çizime bir bak bir de hikayesini duysan.."

"Abla diyecektin sanırım." gözlerini devirdi.

"Dört yaşın pazarlığını mı yapacağız şimdi? Hem sen esas konuya dön şu eseri görüyor musun?"

"The Lady of Shalott" resmin altında böyle yazıyordu. Resimde kızıl saçlı hüzünlü bir kadın bir kayığın üzerinde gidiyordu. Çizim gerçekten eşsizdi. Renkler resmin tüm hüznünü gözler önüne seriyordu.

"Güzel, ince bir çalışma olmuş."

"İnce bir çalışma olmuş diyeceklerin sadece bu kadar mı?" merakla ışıldayan gözlerine karşılık ben ona bomboş gözlerle bakıyordum. Aklım şuan bu tabloyu düşünmekten çok daha mühim şeylerle ilgileniyordu.

"Evet , başka ne dememi bekliyorsun?"

"Gerçekten pes! Sadece resme baktın onu okumadın bile."

"Sanat tarihi okuyan sensin resimleri okumak senin işin benim değil."

"Doğru sen sadece Hitit dili okuyabiliyordun unutmuşum.." bunu derken sesinde alaycı bir tını yatıyordu ama ben şuan çok yorgun olduğum için bunu üstelemeyecektim.

"Tamam neymiş şu 'harika tablonun' hikayesi."

"Bu resimdeki leydi lanetli biri o yüzden bir kulede günlerini dokuma yaparak geçirmekteymiş. Laneti ona kulenin penceresinden baktığı anda sonu olacağını söylemekteymiş. Bu yüzden leydinin dış dünya ile tek bağı aynası ve onun yansıttıkları kadarmış. Ta ki kulenin yanından şarkı söyleyerek geçen şövalyenin sesine kadar. Leydi sesi duyar ve büyülenir koşarak pencereden dışarı bakar. İşte tam o anda leydinin aynası çatlar ve bu lanetin ayak sesleridir. Lanetini kabullenen Shaloot Leydisi Elaine şövalyeyi görmek için koşarak bir kayığa biner. Ve ölüm yolculuğuna başlar."

"Yani bir ses uğruna kendi lanetini kendimi gerçekleştiriyor."

"Evet, aşk işte."

"Yada delilik."

"Aman sende.."

"Ne konuşuyorsunuz yine?" dedi Arya göz bandını gözlerinden çıkarıp mahur gözlerini üzerimizde gezdirdi.

"Şu eşsiz tablonun hikayesini anlatıyordum."

"Öyle mi neymiş?"

"Bak şimdi.."

Onlar konuşurken ben tekrar günlerdir içimi kemiren düşüncelerimin üzerinde yoğunlaşmaya başladım. Buraya , Mardin'e, Arya'nın arkeolojik çalışmaları için gelme kararı almıştık. Daha doğrusu o kendi gidecekti ama onu tek göndermeye gönlüm razı gelmediği için burada ki Hitit Dili Araştırma Enstitüsüne kısa süreli gönüllü olarak başvurmuştum. Bu araştırma işi benim için bahaneydi. Nedense Arya'nın Mardin'e gideceğim dediği günden beri içimi saran bir endişe vardı ve ne yapsam beni bırakmıyordu. Bende bu endişe duygusunu içimde büyütmek yerine üzerine gitmeyi tercih etmiştim. İçimden bir ses buranın bizim için iyi bir şans getirmeyeceğini söylüyordu. Ne yaparsam yapayım bu irinli düşünce tüm bedenime sarılmış, yayılıyordu.

"Sayın yolcularımız.."

Anons sesi kulaklarıma ulaştığımda düşüncelerim beni geri gelmek üzere terk etmeye başladı...

AŞİRET KUŞLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin