Herkese Selam...
Umarım okurken keyif alırsınız...
Yorum yapmayı ve oy vermeyi lütfen unutmayın.Aşağıda ki görsel gibi keyifle okumanız dileğiyle...
'Dalından şüphe ettiğin bir ağacın gölgesinde soluklanmayacaksın.' Der Paulo Coelho. Güvenli olduklarından şüphe duymuştum. Yeraltında olmaları kötü biri oldukları anlamına gelmez diye düşünen kalbimi ön yargılı olmasın diye susturmuştum. Oysa şüphe duyduğum bir yere sığınmam yanlıştı!
Ben ülkenin Kara Kuvvetler Başkanına rest çekmiş, Erel ailesinin komutanı Zeynep Başak Erel'e yüz çevirmiştim. Onlara tolerans göstermezdim. Yasadışı bir iş içindeysem herkesi yakardım. Üstelik ülkemde ki polisime sorgusuz sualsiz canımı verirdim, onlar kimliğimi saklamamı mı istiyordu gerçekten?!
Polis olmak istiyorsam yasalara aykırı davranmayacaktım. Her ne kadar zorunda bırakılsam da ya bir yolunu bulup kaçacaktım, ya da onları kabullenip benimseyecektim. Böyle iki arada kalıp da kalbinde şüpheyle yaşamaya çalışmak elbette bir yerde açık verecekti. Şüphe sökük demekti, o öyle demişti çünkü...
Evin huzurlu olduğu zamanlardan birindeydik. O gitmeden önce... O ölmeden önce, evdeki çiçekler bile canlıydı. Sulama zamanı geldiğinde her birimiz bir yandan elimizde ibriklerle evin dört bir yanından geçerdik. O zamanlarda da mutlaka soldurduğumuz çiçekler olurdu ama... O zamanlar eve bir tane daha çiçek alabilecek bağlılığımız vardı. Şimdi o gidince, ne bir ibrik kaldı evde ne de canlı tek bir dal çiçek.
Ağabeyim, babamı evde soluk bile almadan arayıp, çalışma odasında yakalamıştı. Bende onun arkasından, evde koşarak onu takip ediyordum, işi bitince benimle oyuncak pamuk prensesimin saçını tarayacaktı çünkü...
Babamı görünce odaya girdi ve beni kapının önünde bırakıp masanın yanında ki gri renkte ki tekli koltuğa oturmuştu. Sabırsız olduğu her halinden belliydi. ''Baba, annemle ne zaman konuşacaksın? Füsun'un ailesine kadar gitmiş.''
Babam her zaman taktığı siyah çerçeveli gözlüğünü işaret parmağıyla aşağıya çekip ağabeyime bakmıştı. ''İçinde bir şüphe olmasa kızın ailesine gidip de oğlumdan uzak durun demez?'' Gözlüğünü tekrar düzelttikten hemen sonra tekrar bilgisayara çevirmişti gözlerini.
Çattığı kaşlarını daha çok çatan ağabeyim de öfkelenmişti. ''Baba ailesine gitmek ne demek?! Tamam kabul, ben zaten kabul ediyorum... Füsun biraz gizemli biri ama arkadaşı bağımlı diye kıza niye bağımlıymış gibi bakıyorsunuz?''
Babam gözlüğünü çıkarıp masaya bıraktıktan sonra bilgisayar başından kalkıp ağabeyimin yanına gitmişti. ''Sen şimdi bu kızdan şüphelendiğini kabul ediyor musun?'' Ağabeyime öyle bir bakmıştı ki kapının arkasından ben bile korkmuştum. Asla böyle bakmazdı ama, sanırım o da şüphelenmişti. ''Korkma çocuğum. Söyle... Söyle ki anneni ikna edebileyim...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeraltı Pâyeleri -Çırak-
Ficção AdolescenteBir şeyler değişti, değişiyor ve değişecekte. Aradığımı bulduğumu sanıyorum; her değişkenlikte... Başaramayan her insan gibi değişmek zorunda kalıyorum! Değiştikçe ne kazanıyorum bilmiyorum. Lakin yenilgi kaybolmak ise... Kendimi bulamayacak kad...