Oyun başlamıştı ve ben sürekli ulaşın nasıl taşları kullandığına bakıyordum. Dikkatli bir şekilde oyunu ve ulaşı izlerken güney seslendi
"Ya beyto abi siz de kırmızı 6 var mı" dedi
Merakla hemen tahtaya bakıp tam konuşacaktım ki ulaş atladı benden önce
"Yok yok, hadi başka kapıya canım." Dedi gülerek.
İkisi de kıkırdayıp önlerine döndüler, ulaş bana doğru eğilip
"E hani kimseye bişey söylemek yoktu," dedi
"Aaaa ben unuttum, özür dilerim" özür kısmını biraz sesli söylemiş olacağımdan Mehmet bize bakıp 'ne oldu' der gibi göz kırptı, kafamı ulaşa çevirip baktığımda o da kaş göz yapıp bişey olmadığını söyledi, yani sanırım.
"Taş vermek yok tamam mı" dedi kibarca
Kafamı sallayıp onayladım onu hemen, gülümseyip beni de tahtaya yaklaştırdı ve beraber oynamaya başladık
Sıra bize gelince beni de dürtüp bakmamı sağladı
"Bunu mu atalım yoksa bunu mu" elinde iki tane taş vardı birisi siyah 9 diyeti de sarı 1.
"Hımm, ikisi de çok sevdiğim renkler karar veremedim."
Gülümseyerek baktı "bence biz her zaman 1 numarayız 9'u atalım" dedi
"Bence de gönderelim gitsin" gülümseyerek konuştum
Elime taşı tutuşturup "at hadi güneyin kafasına şunu" dedi
Güldüğümü belli etmeden 'bak çok ayıp ama' imasında bir bakış attım ona.
O da 'yav tamam tamam' bakışı atıp gülümsediOyun döngüsü komik ve bir o kadar da kaoslu dönmeye başlamıştı. Birbirlerinden taş araklamaya çalışan gençlere bakıp gülüyordum.
Her taş istediğinde güney, Tahir abiye bakıp 'abi bana bir taş,kıyma sarına güzel abim bal abim bir taş be' diyerek ya çocuğu bıktırıyordu ya da abilik damarından giriyordu. Taş isteme konusunda tahir abiye başvurulması gerektiğini anlamıştım.
Güney, deniz ile heyecanlı heyecanlı bir şeyler konuşup tahtayı çevirmişti
"Hehehe biz kazandık, Gökhan abi Tahir abimden hepimize çay" diye bağırmıştı güney
Eğilip tahtaya bakınca "biz dizdik nasıl güzel mi" diye saçını savurarak hava atmıştı deniz
Bu tavırları hepimizi gülümsetti ve tekrardan oyuna döndük.
Bu sefer ulaş bana oynattırıyordu oyunu, eğer yanlış bir taş atacak olursam yanıma gelip sabırla neden onu atamayacağımı ve onun yerine neyi atmam gerektiğini söylüyordu.
Bol kahkaha ve yenilmenin ardından zamanın ve saatin nasıl geçtiğini anlamamış Hakan'ın gelmesini bile fark etmemiştim.Gülerek bedenimi arkaya bırakmış ellerimle yüzümü sıvazlamıştım
"Ya bir dakika nasıl olur da siz sürekli kazanabildiniz?" Dedim gülmelerimin ardından
Bana karşılık olarak Mehmet de gülerek "siz nasıl sürekli kaybedebildiniz peki" dedi
İkimiz de gülerek konuşurken herkes bize bakıp sırıtıyordu. En son elimle karnımı tutup kafamı masaya yasladım ve nefesimi düzene sokarken
'pes ediyorum' dercesine elimin birini kaldırdımO da nefesini düzene sokmaya çalışırken sırtımda bir el hissettim, kafamı çevirip baktığımda ulaş bana doğru eğilip konuştu
"İyi misin, çok güldün" dedi gülümseyerek konuştu. Nefesi yüzümü okşamıştı ve mayıştırmıştı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÈYTO-GAY
Teen FictionKonuşmak sesten ibaret midir sadece? Gözler yalancısıdır sözlerin. Dilimiz sussa da, gözlerimiz dile gelir belki o anda. Gözlerinde okyanusu yaşatan,başka bir gezegenden olduğuna inandığım, 'kanatları mavi bir kelebek' gördüm... Ne kadar iyi yüzers...