Çarşı

42 5 0
                                    

Sabah uykumdan uyanır uyanmaz akşam ki ağlamanın vesile olduğu büyük bir baş ağrısı hakimdi beyinimin içinde.

Yatağın içinde bir sağa bir sola dönüp yumuşak yatakta vücudumu esnetmeye çalıştım. Hafifçe doğrulup komodinin üstünden telefonumu aldım saat 8 e geliyordu, telefona bakarak ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttım ve ayağa kalkarken yere serilmiş yer yatağını fark ettim. Büyük ihtimalle Hakan'ın uyuduğu yer yatağına bakıp vicdan azabı çektim.

Kapıyı yavaşça açıp banyoya ilerledim elini yüzümü yıkayıp diğer işlerimi de hallettikten sonra mutfağın balkonuna doğru ilerledim.

Bir kaç tıkırtı sesi geliyordu mutfaktan, dün kavga ettiğim akrabalarımdan birisinin olmaması için dua ederek ilerledim,
Yavaşça girdiğim mutfakta; elinde Türk kahvesi, ağzında sigarası ve önünde kahve makinasıyla duran hakanı görmeyi beklemiyordum.

"Hey, ne yapıyorsun  bu saatte?" Sesimi duyduğu anda korkuyla yerinde zıplayıp gelişi güzel bir siktir çekip bana döndü

"Olum ne öyle coşkun gibi sessiz sessiz geliyorsun, korkutum lan” kafasını sağa sola sallayarak konuşmuştu

"Coşkun kim be?" Kaşlarımı çatarak sorduğum soruya gülerek cevap verdi

"Boşver,"

Kaşlarımı çatarak konuşmaya devam ettim "la söylesene"

"Yav namusuma göz dikmiş de tenhada tek yakalayınca sıkıştırmış gibi işte. Tövbe tövbee" son kelimeyi uzatarak söylemişti. Gülerek içeri girdim ve sandalye çekip oturdum.

"Sende kahve içecek misin, yapayım mı?" Omzunun üstünden arkaya bakarak bedenini tam çevirmeden konuşmuştu

"Zahmet olmasın" muzip bir şekilde gülerek sormuştum

"Yok canıım,ne zahmeti. Kırk yılın başı birşey istemişsin kırar mıyım hiiç" dalga geçercesine konuşmasına karşılık bende aynı şekilde konuşmuştum

"Kendine yapmıyor olsan kılını kıpırdatmazsın di mi?"

"Ha şunu bileydin" ikimiz de kahkaha atarak birbirimize baktık. Yanaklarında belirgin bir şekilde gamzelerinin yanında görünen ve yakışan izler çıkmıştı.

Ağzındaki sigarayı kulağının arkasına koyup kahve yapma işine geri dönünce bende telefonuma bakmıştım. Elinde bir tepsiyle bana seslenince kafamı kaldırıp baktım

"Balkona çıkalım mı? Hava güzel olur bu saatlerde"

"Olur sen geç masaya koy tepsiyi bende sandalye getireyim"  dediğime karşılık kafasını sallayıp balkona çıktı, bende iki tane sandalyeyi iki koltuk altıma alıp yanına doğru ilerlemeye çalıştım ama maalesef ki başarısız olmuştum, ayağıma dolanan sandalye ayağıyla yeri boylamam bir olmuştu.

"Lan noldu" balkondan bir hışımla çıkan hakan beni gördüğü anda kahkaha atmaya başlamıştı

"Lan güleceğine yardım etsene hakan!" Karnını tutup gülerek yanıma geldi ve üstüme serilen sandalyeleri kaldırdı

"Yav beyto sen niye böyle bir çocuksun yav" gülerek sorduğu soruya ters olmasını umduğum sesimle cevap verdim

"Neyim varmış benim, nasıl bir çocukmuşum. Gerçi çocuk da değilim ben 20 yaşındayım" yüzümün ciddi görünmesi için çabalarken kabız olmuş gibi göründüğüne adım kadar emindim ki, bunu doğrulayan da Hakan'ın yüzüme tükürerek gülmesi olmuştu.

"Ya bütün mikropların tükürdün be kardeşim, lama gibisin mübarek" yüzümü silerken aynı zamanda gülerek söylenmiştim

"Sus be, şifalı bir kere benim tükürüküm" burun kıvırarak kerimcan durmaz edasıyla balkona yürümüştü. Arkasından gülerek balkona ilerledim bende

BÈYTO-GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin