neler oluyor?
neden yoongi'yi bu kadar merak ediyorum?
neden onun ne yaptığını hep bilmek istiyorum?
neden bütün yediklerini yazdığı mesajların bildirimleri beni mutlu ediyor?
neden onunla ilgili her şey çok özel geliyor?
kafamın içinde bu soruların savaşlarını vermekten yorulduğum için kendimi sakinleştirmek için doğayla vakit geçirmeye karar veriyorum. bisikletime binip merkezden dışarı doğru, tarlaların ve bahçelerin olduğu yerlerde bir geziye çıkıyorum. saatlerce dolaşıyorum. gün batımını izlemeye karar veriyorum, yokuşlardan yukarılara çıkarak gün batımını izleyebileceğim bir tepeye oturuyorum.
güneş yavaş yavaş veda ederken, doğanın sesini dinliyorum, böcekleri izliyorum. bir ateş böceği gözüme çarpıyor. bakışlarımı ona kitliyorum, bir şarkı açıyorum.
"Bir ses devamlı kafamda, kazanamazsın küçük aptal diyor, kafanı kullan ve ayıl, ama ayılınca da gitmiyorsun."
bu sorulara verebileceğim iki cevap var.
ilki, karşıt aktarım dediğimiz, terapistin danışana duyduğu empatinin sempatiye dönüşmesi, aradaki çizgiyi bulanıklaştırması.
ikincisi, ona terapist-danışan rollerimizden bağımsız, ya da daha kötü ihtimalle, bunların iç içe geçtiği bir şekilde, hislerimin olması.
artık hangisiyse, sıçtık.
ne olursa olsun, her şeyden önce yoongi'nin terapi sürecinin selameti için, bu saçmalık bir son bulmalı. kesin olan bu.
uzun bir uyku çekmek ve yarınki süpervizyonumda hocama yoongi ile olan sürecimle ilgili soracağım soruları kafamda tartmak ve akabinde yoongi'yle seansımı makul bir profesyonellikle gerçekleştirmeyi umut etmek üzere eve dönüp yatıyorum.
-----------------------------
ve işte, her danışanın er ya da geç varacağı o noktadayız.
terapistini aklından çıkaramamak ve bütün bir haftayı, onu tekrar göreceği bir saatlik zaman dilimi için yaşamak.
bunun iki sebebi olabilir.
ilki, özşefkat eksikliği, yani iyileşmeyi hak etmediğine inandığın için ama iyileşmeyi çok istediğin için, terapistin için yapıyormuş gibi davranma savunma mekanizması.
ikincisi, ona terapist-danışan rollerimizden bağımsız, ya da daha kötü ihtimalle, bunların iç içe geçtiği bir şekilde, hislerimin olması.
artık hangisiyse, sıçtık.
rüyamda sürekli namjoon'u görüyorum. bunlar cinsel içerikli rüyalar olsa çok daha iyi olurdu. ama çok daha derin bir şeyler var. bunu hissediyorum ve bundan kaçamıyorum.
rüyalarım, romantik hikayelerde anlatılan rüyalar gibi değil. onunla oldukça doğal bir şekilde, dünyanın en doğru şeyi onunla olmakmış gibi, samimi ve neşeli rüyalar görmüyorum. rüyalarım kabus değiller ancak nahoşlar. olaylar değil, benim nasıl hissettiğim, rüyalarımı nahoş kılan. onun bana şefkat ve anlayışla yaklaştığı zamanlarda, basit ve gündelik sohbetlerimiz sırasında ona karşı farklı şeyler hissetmem ve onun bunun farkında olmaması. farkında olmaması için çabalamam ve suçlu hissetmem.
bunun geçici bir süreç olduğunu düşünüp, yarınki terapime gitmek üzere uykuya dalıyorum.
-------------------------------------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
karınca kumu [namgi]
Fanfictionkendisinden yıldızlarca uzak yoongi'nin hayatına, aklının ve kalbinin tam merkezine oturacak bir adam yerleşiyor. yoongi'nin dönen başını yörüngeye sokan psikoloğu namjoon'a tutulmasının hikayesi.