converse'lerimi sürüyerek mermer koridordan aşağı süzülüyorum. kimsenin kalmadığı fakültenin heybetli taş binasının duvarlarında kendi sessizliğimi dinliyorum, kalbim sanki taş duvarlara çarpıp bana geri geliyor. kalbim o kadar hızlı atıyor ki, nefes nefese kalıyorum. gözleri gözlerimin önünden gitmiyor. beni ona çeken bir şey var. arkamı dönüp gidemiyorum. attığım her adım için irade ve çaba gösteriyorum. dönüp arkama bakarsam tekrar ona doğru yürüyeceğimden korkuyorum, hiçbir açıklamam olmadan.
-----------------------------
yoongi'nin arkasından bakıyorum. gözlerim mavi saçlarını, içinde kaybolduğu gömleğini, ince bacaklarını, converse'lerini tarıyor. arkasından gitmemek için kendimle savaşıyorum. arkasını dönsün istiyorum. arkasını dönmesin istiyorum, ona yakalanmak istemiyorum.
merdivenlerden indiğini görüyorum, gözden kaybolunca dönüp gökyüzüne bakıyorum camdan. artık gitmiş olan güneşe, yeni doğacak olan aya. bugün dolunay var, her zamanki gibi çatıya çıkıp izlemek için evime dönüyorum.
------------------------------
namjoon'a vereceğim hesap listesinde sorun yaşamamak için kendime hızlı bir şeyler hazırlayıp yiyorum, minik kedime yaş mama veriyorum, sonra yatağıma uzanıyorum. mamasını bitirince yanıma uzanıp beni yalamaya başlıyor.
-söylesene kediş, neler oluyor?
kedim konuşmuyor, biraz kendini biraz beni yalamaya devam ediyor.
aklımdan gözleri gitmiyor. gözlerine baktığımda gözlerimden kalbime, oradan karnıma ve kasıklarıma kadar inen o his vücudumu hala terk etmemiş. gözleri aklıma geldikçe kalbim sızlıyor, karnım kasılıyor. başka bir şey düşünemiyorum bile.
bugünün tarihini kenara not alıyorum. bugün, içime bir kıvılcım düştü.
hiç korkmuyorum, hiç paniklemiyorum, ne hissettiğimi anlamaya çalışmıyorum, isim koymaya çalışmıyorum. bildiğim tek bir şey var, adı her neyse de,
bugün, hayatım sonsuza kadar değişeceği bir yola girdi.
---------------------------
eve gelip duşa giriyorum, hızlıca yemek yiyorum ve yatağıma uzanıyorum. kurulamaya gerek duymadığım bedenim ve saçlarımın nemi, beni ürpertiyor. yoongi'yi düşünüyorum, gözlerine bakarken hissettiğim ürperti vücudumu terk etmedi belki de. içime yaydığı sıcaklığı anımsadıkça ürperiyorum. daha fazla yoongi'yi düşünüp kendimi saçma bir yere sürüklemeyi istemediğim için giyiniyorum ve çatıya çıkıyorum. terasta ayın doğduğu yere dönüyorum, yere serdiğim örtünün üzerine yatıyorum ve izlemeye başlıyorum.
ay ışığı altında kendimi huzurlu hissediyorum, gökyüzüyle bütünleşmiş gibi. beni dünyaya bağlayan her şey geride kalmış, bütün anlamlar anlamsızlaşmış, içim tamamen boşmuş gibi yükseliyorum göğe. beni özgür kılıyor.
biraz uzandıktan sonra uykum gelmeye başlayınca kalkıyorum. etrafa göz atarken, yoongi'nin evi olduğunu kestirebildiğim bir çatıda, çatının kenarında bacaklarını sallandıran bir silüet görüyorum. ince bacaklarını ve dağınık saçlarını az çok seçebildiğimde, yoongi olduğunu anlıyorum. onu oradan almak istiyorum, düşmesinden korkuyorum. merakımdan, bir koşu dürbünümü alıp geliyorum ve yoongi'yi izlemeye başlıyorum.
bir süre gözlerini yere dikiyor, sanki atlamayı düşünüyor gibi. benim yüreğime bir korku salıyor. birkaç dakika geçiyor, yoongi yere, ben yoongi'ye kitlenmiş halde. içimden tam şimdi yanına gitmeyi düşünürken kafasını kaldırıyor ve aya bakıyor. derin bir nefes alıyor, gözlerini kapatıyor. birkaç dakika da böyle geçiyor, inip kalkan göğsünü izliyorum, ben yoongi'ye, yoongi aya kitlenmiş halde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
karınca kumu [namgi]
Fanfickendisinden yıldızlarca uzak yoongi'nin hayatına, aklının ve kalbinin tam merkezine oturacak bir adam yerleşiyor. yoongi'nin dönen başını yörüngeye sokan psikoloğu namjoon'a tutulmasının hikayesi.