sabah güneş henüz doğarken uyanıyorum. etraftaki sessizlik içimdeki boşlukla birleşiyor. çok uzun süredir bir şey yemediğimi anlıyorum. kalkıp mutfağa gidiyorum, birkaç adım attığımda soğuktan ürperiyorum. mutfağa girince kedim her zamanki gibi arkamdan geliyor. kendime biraz süt ısıtıyorum. kedime zararlı olduğunu bildiğim halde biraz ona da süt veriyorum, çünkü içmek istiyor.
içim biraz ısındıktan sonra evde yapacak bir şeyim olmadığı için çantamı toplayıp fakülteye gitmeye karar veriyorum. bugün namjoon'u göreceğim. kendi başımayken ona adıyla sesleniyorum. yanlış hissettirmiyor.
saat daha çok erken olduğu için okula yürüyerek gitmeyi düşünüyorum ancak dün yürüdüğüm yol aklıma gelince hiç iyi bir fikir olmadığına karar veriyorum. bunun yerine parkta biraz müzik dinleyip daha sonra otobüse binip gidiyorum.
sabah dersime giriyorum, çıkıyorum ve terapi saatimi beklerken fakültenin orta bahçesinde birkaç arkadaşımı görüp yanlarına uğruyorum. biraz sohbet ediyoruz. saçımın çok tatlı olduğunu söylüyorlar. mahcupça teşekkür ediyorum. bana sosyoloji bölümünde yeni bir hoca olduğunu ve yeni bir ders açtığını, istersem ona da uğrayabileceğimi söylüyorlar. dünyada toplumsal dönüşümler. çok hoşuma gidiyor. ilk fırsatta gitmek için panodan ders planına bakmayı aklıma yazıyorum. sosyoloji bölümü kütüphane binasında 5. katta, terapi için de 2. kata gidiyorum. bu yüzden biraz erken kütüphane binasına gitmek için kalkıyorum.
------------------------
asansöre doğru yürürken yoongi'nin de aynı asansörü beklediğini görüyorum. masmavi saçları gözüme çarpıyor. saçlarını boyamış. dün elindeki kitabın ismini hatırlıyorum. birtakım radikal kararlar alınmış.
terapiden hemen önce danışanlarla karşılaşmamak için hep biraz erken giderim ancak yoongi istisna olmaya kararlı olduğunu bir kere daha gösteriyor. artık kaderime razı gelip arkasından yaklaşıyorum. kafasını bile çevirmeden ben olduğumu anlıyor ancak sesini çıkarmıyor. birlikte gelen asansöre biniyoruz.
ben 2. kata bastıktan sonra o 5. katın düğmesine basıyor. gözlerimde istemsiz bir soru işaretiyle bakıyorum.
-ben bir yere uğrayıp geleceğim, geç kalmam hocam.
hafifçe başımla onaylayıp 2. katta iniyorum. odamıza geçip camdan dışarıyı seyrederek onu bekliyorum.
-----------------------
5. katta indikten sonra direkt panoya gidip dersin gününü ve saatini öğreniyorum. hocanın adını da öğrendikten sonra hem tanışmak hem dışarıdan öğrenci olarak katılma izni almak için odasına gidiyorum. kapısını çalıp içeri süzülüyorum.
ilk önce yüzü, sonra gözleri dikkatimi çekiyor. çok yakışıklı. çok sıradan ama çok güzel gözleri var. çok masum bakıyor.
-kim seokjin, değil mi?
alçakgönüllü bir şekilde kafasıyla onaylıyor.
-merhaba hocam, ben yoongi. psikoloji bölümündeyim. ben sosyoloji ve felsefe derslerine katılmayı seviyorum. sizin bölümden de arkadaşlarımla konuşurken yeni bir ders açtığınızdan bahsettiler, müsaadeniz olursa dünya'da toplumsal dönüşümler dersinize katılmak isterim.
yüzünde bir tebessüm beliriyor. gözleri ışıldıyor. yeni gelen bir hoca olarak dersinin ilgi görmesi onu da çok mutlu ediyor. muhtemelen hocalığının yeterliliği ile ilgili endişelerini de azaltıyor. istediğim gibi gelebileceğimi, dersin kitabını söylüyor, takip etmek istersem diye ek kaynakları paylaştığı mail grubuna benim mailimi de ekliyor. biraz sohbet ederken vakti takip etmeyi unutuyorum. hatırladığımda da hemen koşarak alt kata iniyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
karınca kumu [namgi]
Fiksi Penggemarkendisinden yıldızlarca uzak yoongi'nin hayatına, aklının ve kalbinin tam merkezine oturacak bir adam yerleşiyor. yoongi'nin dönen başını yörüngeye sokan psikoloğu namjoon'a tutulmasının hikayesi.